pınar Discussion started by pınar 14 years ago

Şu anda, Türkiye’de, astroloji dünyasının en verimli, en önemli, en parlak ve en önemlisi de rehber ismi kim derseniz ilk söyleyeceğim isimlerin başında Öner Döşer gelir. Zira sevgili dostum olan Öner Döşer ve kurduğu ‘astroloji okulu’ndaki arkadaşları astroloji kanalıyla dünyanın ruhsal evrimine evrensel boyutta katkıda bulunuyorlar. Seminerleriyle, internet üzerinden yayınlarıyla, kurslarıyla, televizyon, radyo programlarıyla...

Öner Döşer’in bir başka yönü de son derece üretken, şaşırtıcı derinlikte bir yazar olması. Astrolojiyi diğer ilahi ve bilimsel kaynaklarla, tezlerle, bilgilerle birleştirerek ortaya bugüne kadar yazılmamış sentez kitaplar çıkarması ve bu konuda eşi görülmemiş bir çalışma yaparak dünya bilgi hazinesine paha biçilmez mücevherler armağan etmesi. Ardı ardına yazdığı kitaplarla özellikle içine hızla girmekte olduğumuz Yeniçağ 2012 sürecine dair bize son derece kapsamlı ve sadece astrolojik bilgiler ile de sınırlı olmayan kitaplar armağan ediyor Öner Döşer. Döşer’in son yazdığı Doğan Kitap’tan çıkan 2012 Büyük Uyanış kitabı ise bu konuda yazılmış bir başyapıt niteliğinde... Kitap 2012’ye ve girmekte olduğumuz Yeniçağ’a dair bugüne kadar söylenmiş, yazılmış, düşünülmüş bütün teorik bilgileri enine boyuna astrolojik pencerede incelemekle kalmıyor, tanıklık edeceğimiz ve muhtemelen içinde yaşayacağımız bu geçişin ruhsal, ilahi, kozmik ve maddesel boyutlarını da tüm katmanları, ilahi bilgileri ve şifreleriyle gözler önüne seriyor ve bize Yeniçağ’a geçişte bir başucu kitabı, bir ilkyardım çantası, bir rehber kitap sunuyor.

Gerçekten bizi ne bekliyor bunları görüyoruz? Zamanın manasını tam olarak kavrıyoruz. İnsanlık serüveninin şu anda geldiği noktada geçtiği kozmik aşamalar ve bu geçişteki göksel sembol ve şifreler karşısında hayretlere düşüyoruz. Kendi gücümüzün bunca zaman nasıl farkında olmadığımıza şaşıyoruz. Yeni bir bilince neden kavuşmamız gerektiğini, kavuşmazsak ne olacağını, kavuşursak ne olacağını anlıyoruz. Evrensel kozmik varlıklar olduğumuzu, birbirimize ait olduğumuzu şiddetle idrak ediyoruz. “Galaktik İnsan olmamızın zamanı geldi” diyor Öner Döşer ve bu kitap da Galatik İnsanın bilinciyle yazılmış. Her satırı defalarca okunmayı hak ediyor. Büyük Uyanış kitabı bu yeni sürecin kapısını açan bir anahtar. Yazılmış en kapsamlı Yeniçağ kitabıyla karşı karşıyasınız.


21 Aralık 2012 tarihi bir bitişi ve bir başlangıcı tarifliyor size göre? Peki bir astrolog olarak Yay burcunda yer alan bir temanın anlamını söylebilir misiniz? Aynı şekilde bir Venüs faktöründen ve sevgi enerjisinden söz etmişsiniz bunları biraz açabilir misiniz? Korku enerjisine karşın sevgi enerjisinin yükselmesi ya da yükseltilmesi ne anlama geliyor?
Mayalara göre 21 Aralık 2012 tarihi 13 Baktun’luk (yaklaşık 5125 yıl) bir döngünün sonudur. Ama bu tarih aynı zamanda yeni bir döngünün de başlangıcıdır. Ben 21 Aralık 2012’yi daha ziyade bir başlangıç olarak görüyorum. Astrolojik olarak da böyle görülür genel olarak zaten. Çünkü Güneş’in 0 derece Oğlak burcuna girdiği 21-22 Aralık tarihi bir mevsim başlangıcıdır. Kış mevsimine girişimizi sembolize eder. Bu bakımdan 21 Aralık 2012’nin bir kış gündönümü tarihine denk gelmesi, bir bitişle beraber bir yeniden doğuştur. Bunu sadece Mayalarda değil, başka kadim kültürlerde de gözlemliyoruz. Örneğin 22 Aralık tarihi, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a göre, Güneş’e çok önem veren eski Türklerin inançlarında, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşır; uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanırdı. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle kutlarlardı. 21 Aralık 2012 tarihi bir son olmakla birlikte, hemen ardından gelecek 22 Aralık tarihi bir yeniden doğuşu ifade etmektedir. Bu bağlamda, 2012’den bahsettiğimizde, insan ırkının yeni bir başlangıcından söz ediyoruz. 2012 ile her şeyden önce muhtemel en ideal gelecekten bahsediyoruz, bir sondan değil. İyi bir başlangıç yapabilmekten söz ediyoruz. Yeni bir kapının eşiğinden geçmekten söz ediyoruz. Bence 2012, geleceğimizi yeniden yaratabilmemiz için bize sunulan bir çıkış kapısıdır. Bu aşamada önemli bir seçim zamanına doğru ilerliyoruz. İnsanlık en büyük uyanışını yapıp daha büyük bir farkındalığa geçiş mi yapacak, yoksa aynı hataları yeniden tekrarlayacak mı? İdeal geleceğe ulaşacağımız gibi bir garantimiz de yok. Bu, bizim gayretimizi gerektiriyor. Her şeyden daha çok, güzel bir başlangıç yapmaya odaklanmamız gerekiyor.

İnsanoğlunun önemli bir değişim sürecine giriş yapacağını işaret eden 21 Aralık 2012 tarihine yönelik çıkartılan astroloji haritasında, stresli açı kalıplarının yanı sıra, bu streslerin çözüm yolunu gösteren “Bumerang” açı kalıbının odak noktasında bulunan Venüs, bize 2012 stresinin çözümüyle ilgili önemli mesajlar veriyor. Astroloji’de Venüs, insan ilişkilerini temsil eder; iyilik, huzur, barış, paylaşım gibi iyicil kavramlarla özdeşleştirilir. Haritada Venüs Yay burcundadır. Yay inançlarla ve bize yabancı gelen şeylerle ilgilidir. Bu şartlarda bize yabancı gelen şeylere, inanç durumlara sevgiyle ve anlayışla, daha geniş çerçeveden ve felsefi yönlerinden bakmamız istenmektedir. Yay burcunun sembolünde gökyüzüne ok fırlatan, yarı at yarı insan figürünü görürsünüz. Bu okun bir hedefi vardır ve bu hedef de gökyüzündedir. Yay burcundaki Venüs, insanların yeni yerleri keşfetmesi, geleceğini yeniden yapılandırması ve yeni inanışlara yelken açması için enerji verecektir. Artık Galaktik İnsan olmamızın zamanı gelmiştir.
Sevgi kavramı deyince akla ilk gelen gezegen olan Venüs, bir şeyleri bir araya getirmekle ilişkilendirilir ve bir arada olmanın verdiği güç sayesinde, yaşamla daha yaratıcı bir uyum sağlanabileceğinin ifadesidir. Endişe ve gerginlik yaratacak durumlarla karşılaşacağımız, korku faktörünün pompalanacağı bir sürece doğru ilerliyoruz. İşte bu zorlayıcı süreçte, aklımızda tutmamız gereken en önemli şey, hayatımıza korku ve endişenin yerine SEVGİ kavramını dahil etmemizdir. Korku ve endişenin panzehiri sevgidir. Bizi geçiş yapmakta olduğumuz bu zorlu sürecin üzerine çıkmaya taşıyacak yüksek bilinç düzeyine erişmenin ve sevgi haline gelebilmenin yolu, davranış kalıplarını düzeltmekten geçer. Bunu başarabilmemiz için öncelikle, öfke, nefret ve kıskançlık gibi bizi düşük frekansta tutan duygulardan uzak kalmayı, hoşgörü ve affediciliği öğrenmemiz gerekiyor.

Hayatımızı, inançlarımız yönlendirmektedir. Yaşamımızı korku içerisinde mi sürdüreceğiz, yoksa sevgi içerisinde mi yaşayacağız sorusunun cevabı, bizim hangisine inanmayı tercih ettiğimizde yatar. Korku dolu bir dünyada yaşamaya inandığımızda, bu seçimimizden zihnimiz ve bedenimiz de etkilenecek, sağlıksız bir yaşam süreceğiz demektir. Eğer sevgiyle dolu bir dünya görmeyi seçersek, o zaman zihnimiz ve vücudumuz da buna uyum sağlayacak, giderek daha sağlıklı olacaktır. Sevgi ortamında doğan pozitif düşünce, mutlu ve sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez koşullarındandır. Sağlıklı ve tatminkar bir yaşam için ilk yapmamız gereken şey, korkularımızı yok etmek, bunun yerine sevgiyi koymak olmalıdır.