Bu yazı Haber Extra Dergisi'nde Ebru Bilun Akyıldız tarafından kaleme alınmıştır.
"Gevşeyin, derin derin nefes alıp, verin. Göz kapaklarınız yavaş yavaş ağırlaşıyor, uyku bastırıyor, artık göz kapaklarınız iyice ağırlaştı... Gözlerinizi kapatabilirsiniz."
İşitsel veya görsel yollarla hipnoz uygulanabilmektedir, ama yazılı bir kaynaktan okuyarak hipnotize olabilmek mümkün değildir. Yoksa yazıya böylesi bir espriyle girme cesaretini bulamazdık kendimizde. Bilinçle, bilgiyle ve ustalıkla insanlara deva olan bu metot, ehil olmayan ellerde oldukça tehlikeli hale gelmektedir. Günümüzde ise hipnozun, bilimsel olup olmadığı yolundaki tartışmalar çoktan tamamlanmış. Artık hipnoz, Batılı ülkelerin üniversitelerinde yerini almış ve onbinlerce hekim tarafından tedavi ve terapilerde kullanılan bir metot olarak çıkıyor karşımıza. 1765 yılında hipnozun bilimsel anlamda kimlik bulmasına büyük katkı sağlayan Antoine Mesmer ile birlikte başlayan hipnoz sürecine göz attığımızda, tanıdık bir isimle, Freud'la karşılaşıyoruz. O da hipnoz tekniklerini uzun bir süre uygulamış hastalarına. Ancak tedavinin sonunda, çok mutlu olan bir hanım hastasının, onu yanaklarından öpmesi sonucu, "seks çağrışımları başlatıyor" düşüncesiyle, bu metodu kullanmaktan vazgeçmiştir.
50'li yıllarda pek çok ülkede hipnoz, tedavi ve terapi amacıyla kullanılmaya başlanmış. Aynı yıllarda ülkemizde de hipnoz konusu üniversitelerin ilgisini çekmiş. Yapılan araştırmalar, özellikle psikolojik ve psikosomatik rahatsızlıklarda hipnozun etkin, kolay uygulanabilen ve hızla sonuç veren bir metot olduğunu ortaya koymuştur. Dünyada hipnozu en çok kullanan grupların başında diş hekimleri gelmektedir. Tahmin edebileceğimiz gibi, en sık başvuran hasta grubu ise, canının yanacağından korkup, tedaviden çekinenlerdir. Bu durumda hipnoz tedavisi uygulamasında yüzde 90'lara kadar ulaşabilen başarılar elde edinilmiştir.
Diş hekimliğinde ayrıca, öğürme refleksi, anestezik maddelere alerji, diş gıcırdatma, protez takmaya psikolojik nedenlerle direnme gibi problemlerde de başarıyla uygulanmaktadır. Tıpta ikinci büyük kullanım alanını kadın hastalıkları oluşturur. Başta sancılı ve düzensiz periyodlar, utanma veya acı duyacağı endişesiyle eskiden kaçınma, doğum korkusu, menopoz gibi hanımların pek çok problemlerinde hipnozdan yardım görmek mümkündür.
Gece yatak ıslatma problemi, psikolojik konuşma bozuklukları gibi çocuk hastalıklarında, ne psikolojik nedenlere dayanan seksüel sorunlarda, iştahın denetlenmesi, bağırsak faaliyetlerinin hızlandırılması, fobilerin giderilmesi gibi tıbbın çeşitli alanlarında hipnozdan yararlanılmaktadır.
Ayrıca hipnoz araştırmaları oldukça şaşırtıcı sonuçlarla geçer. ABD'de yapılan bir araştırma ikinci dereceden yanıkların hipnoz altında çok daha çabuk iyileştiğini ortaya koymaktadır.
Bu arada, eğitim konusunda hipnoz kullanılmasıyla başarılı sonuçlar alınmış. Sınav stresinin yenilmesi, ders çalışma ve sınav sırasında adapte olamamak gibi problemler de hipnozla aşılabilmektedır. Hipnoz, sporda da yaygın kullanım alanı bulumaktadır. Özellikle Bjorn Börg'ün teniste "top karanlıkta bile beni bulur" telkini pek çok insan tarafından bilinmektedir.
Yine ünlü halterci Aleksender'in gücünün çok daha fazla olduğuna konsantre olarak, bir çok ağırlığı kaldırdığı söylenir. Hukuk alanında da şahitlerin hipnotize edilerek pek çok detayı hatırlamaları sağlanabilmektedir. Bu yöntemle ele geçen bilgiler bazı ülkelerde ikinci derecede delil olarak benimsenmekte. Ayrıca batılı ülkelerde, hipnoz, güzel sanatlarla ilgilenen insanların yaratıcılığını geliştirmek ve konsantrasyonlarını arttırmak amacıyla da kullanılmaktadır.
Ülkemizde bu metodun uygulanmasının öncülerinden, "Tıbbi Hipnoz Derneği"nin kurucu başkanlığını yapmış Dt. Ali Eşref Müezzinoğlu'nun verdiği bilgiye göre, hipnozun bir uyku hali olmadığı gibi, hipnoz sırasında beyin faaliyetleri kolayca izlenebilmektedir. Müezzinoğlu, "İstekle elde edilen, dünyadan tamamıyla soyutlanmadan bir konu ile bütünleşme veya kanalize olma durumu" olarak tanımlıyor hipnozu.
Ağrı duymayacağı yönünde komut alan kişinin ağrıya karşı kilitlenip acıdan uzaklaştığını ifade eden Müezzinoğlu, hipnozun bireyin isteği doğrultusunda uygulanan bir hizmet olduğunun altını da özellikle çizmektedir.
Hipnoz uygulanan kişilerde alınan sonuçların değişebildiğini kaydeden Dt. Müezzinoğlu, "Hipnoz, kültür düzeyi yüksek, olayın kendinde başlayıp bittiğine inanan kişilerde çok daha kolay ve çabuk uygulanabiliyor" diye konuşmaktadır. Aptal, bunak ve geri zekalı kişilerle iletişim kurmakta çekilen zorluklar ve verileri kavrayamadıkları için, bu tür kişilere hipnoz yapılamadığını belirten Müezzinoğlu, istemeyen kişilere de hipnoz yapmanın mümkün olmadığını söylemektedir.
Dt. Ali Eşref Müezzinoğlu 1972 yılından beri uğraş verdiği hipnoz konusunda kendisini halen öğrenci gördüğünü belirtmektedir. Her geçen gün yeni verilerle beslenen hipnoz tekniklerinin uygulanması konusunda ülkemizde Tıbbi Hipnoz Derneği bünyesinde eğitim çalışmaları yapılmaktadır.
Üyelikler; doktor, diş hekimi ve psikologlarla sınırlı tutuluyor. İnsanın bir kobay olmadığı prensibi doğrultusunda hipnoz gösterileri de dernek üyelerine yasaklanmış. Ülkemizde kuruculuğunu Dr. Hüsnü İsmet Öztürk'ün yaptığı, "Bilinçli Hipnoz" yöntemi benimsenmiş. Hipnoz uygulanan kişinin farkındalığının korunduğu metot, kişiyi, sadece başarmayı istediği konuya yönlendirmektedir.
Bu metodun sonunda, hipno terapiyle belli bir düzeye gelen hastanın kendisine öğretilen basit bir yöntemle hipnoza girip, gerekli telkini vermesi söz konusudur. Ancak oto-hipnozun uzmana danışmadan bilinçsizce yapılması bir takım tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Dt. Müezzinoğlu bu konuda herkesi uyarmaktadır. Kendi kendine telkinle sebebini bilmediği bir ağrıyı gölgeleyen kişinin, belki de apandistinin patlaması veya mide kanaması gibi tehlikeli bir durumda olabileceğini belirtmektedir. "Her durumda teşhisin konulması ve kesinleşmesi, sonra kontrolün sağlanması gerekir. Unutmayın, ağrı bazen acı söyleyen dost gibidir" diyerek Dt. Müezzinoğlu, halkı hipnozu uygulayan kişiler konusunda da uyarmaktadır. Bu metodun iyi niyet ve güven ilişkisiyle uygulanabileceğine dikkat çeken Müezzinoğlu, çok küçük bir olasılık da olsa kötü niyetli birinin gerçekleştirdiği hipnotik etkinin tehlikeli olabileceğine işaret etmektedir.
EĞİTİMDEN SPORA HİPNOZ DÖNEMİ
Bu yazı Haber Extra Dergisi'nde Ebru Bilun Akyıldız tarafından kaleme alınmıştır.
"Gevşeyin, derin derin nefes alıp, verin. Göz kapaklarınız yavaş yavaş ağırlaşıyor, uyku bastırıyor, artık göz kapaklarınız iyice ağırlaştı... Gözlerinizi kapatabilirsiniz."
İşitsel veya görsel yollarla hipnoz uygulanabilmektedir, ama yazılı bir kaynaktan okuyarak hipnotize olabilmek mümkün değildir. Yoksa yazıya böylesi bir espriyle girme cesaretini bulamazdık kendimizde. Bilinçle, bilgiyle ve ustalıkla insanlara deva olan bu metot, ehil olmayan ellerde oldukça tehlikeli hale gelmektedir. Günümüzde ise hipnozun, bilimsel olup olmadığı yolundaki tartışmalar çoktan tamamlanmış. Artık hipnoz, Batılı ülkelerin üniversitelerinde yerini almış ve onbinlerce hekim tarafından tedavi ve terapilerde kullanılan bir metot olarak çıkıyor karşımıza. 1765 yılında hipnozun bilimsel anlamda kimlik bulmasına büyük katkı sağlayan Antoine Mesmer ile birlikte başlayan hipnoz sürecine göz attığımızda, tanıdık bir isimle, Freud'la karşılaşıyoruz. O da hipnoz tekniklerini uzun bir süre uygulamış hastalarına. Ancak tedavinin sonunda, çok mutlu olan bir hanım hastasının, onu yanaklarından öpmesi sonucu, "seks çağrışımları başlatıyor" düşüncesiyle, bu metodu kullanmaktan vazgeçmiştir.
50'li yıllarda pek çok ülkede hipnoz, tedavi ve terapi amacıyla kullanılmaya başlanmış. Aynı yıllarda ülkemizde de hipnoz konusu üniversitelerin ilgisini çekmiş. Yapılan araştırmalar, özellikle psikolojik ve psikosomatik rahatsızlıklarda hipnozun etkin, kolay uygulanabilen ve hızla sonuç veren bir metot olduğunu ortaya koymuştur. Dünyada hipnozu en çok kullanan grupların başında diş hekimleri gelmektedir. Tahmin edebileceğimiz gibi, en sık başvuran hasta grubu ise, canının yanacağından korkup, tedaviden çekinenlerdir. Bu durumda hipnoz tedavisi uygulamasında yüzde 90'lara kadar ulaşabilen başarılar elde edinilmiştir.
Diş hekimliğinde ayrıca, öğürme refleksi, anestezik maddelere alerji, diş gıcırdatma, protez takmaya psikolojik nedenlerle direnme gibi problemlerde de başarıyla uygulanmaktadır. Tıpta ikinci büyük kullanım alanını kadın hastalıkları oluşturur. Başta sancılı ve düzensiz periyodlar, utanma veya acı duyacağı endişesiyle eskiden kaçınma, doğum korkusu, menopoz gibi hanımların pek çok problemlerinde hipnozdan yardım görmek mümkündür.
Gece yatak ıslatma problemi, psikolojik konuşma bozuklukları gibi çocuk hastalıklarında, ne psikolojik nedenlere dayanan seksüel sorunlarda, iştahın denetlenmesi, bağırsak faaliyetlerinin hızlandırılması, fobilerin giderilmesi gibi tıbbın çeşitli alanlarında hipnozdan yararlanılmaktadır.
Ayrıca hipnoz araştırmaları oldukça şaşırtıcı sonuçlarla geçer. ABD'de yapılan bir araştırma ikinci dereceden yanıkların hipnoz altında çok daha çabuk iyileştiğini ortaya koymaktadır.
Bu arada, eğitim konusunda hipnoz kullanılmasıyla başarılı sonuçlar alınmış. Sınav stresinin yenilmesi, ders çalışma ve sınav sırasında adapte olamamak gibi problemler de hipnozla aşılabilmektedır. Hipnoz, sporda da yaygın kullanım alanı bulumaktadır. Özellikle Bjorn Börg'ün teniste "top karanlıkta bile beni bulur" telkini pek çok insan tarafından bilinmektedir.
Yine ünlü halterci Aleksender'in gücünün çok daha fazla olduğuna konsantre olarak, bir çok ağırlığı kaldırdığı söylenir. Hukuk alanında da şahitlerin hipnotize edilerek pek çok detayı hatırlamaları sağlanabilmektedir. Bu yöntemle ele geçen bilgiler bazı ülkelerde ikinci derecede delil olarak benimsenmekte. Ayrıca batılı ülkelerde, hipnoz, güzel sanatlarla ilgilenen insanların yaratıcılığını geliştirmek ve konsantrasyonlarını arttırmak amacıyla da kullanılmaktadır.
Ülkemizde bu metodun uygulanmasının öncülerinden, "Tıbbi Hipnoz Derneği"nin kurucu başkanlığını yapmış Dt. Ali Eşref Müezzinoğlu'nun verdiği bilgiye göre, hipnozun bir uyku hali olmadığı gibi, hipnoz sırasında beyin faaliyetleri kolayca izlenebilmektedir. Müezzinoğlu, "İstekle elde edilen, dünyadan tamamıyla soyutlanmadan bir konu ile bütünleşme veya kanalize olma durumu" olarak tanımlıyor hipnozu.
Ağrı duymayacağı yönünde komut alan kişinin ağrıya karşı kilitlenip acıdan uzaklaştığını ifade eden Müezzinoğlu, hipnozun bireyin isteği doğrultusunda uygulanan bir hizmet olduğunun altını da özellikle çizmektedir.
Hipnoz uygulanan kişilerde alınan sonuçların değişebildiğini kaydeden Dt. Müezzinoğlu, "Hipnoz, kültür düzeyi yüksek, olayın kendinde başlayıp bittiğine inanan kişilerde çok daha kolay ve çabuk uygulanabiliyor" diye konuşmaktadır. Aptal, bunak ve geri zekalı kişilerle iletişim kurmakta çekilen zorluklar ve verileri kavrayamadıkları için, bu tür kişilere hipnoz yapılamadığını belirten Müezzinoğlu, istemeyen kişilere de hipnoz yapmanın mümkün olmadığını söylemektedir.
Dt. Ali Eşref Müezzinoğlu 1972 yılından beri uğraş verdiği hipnoz konusunda kendisini halen öğrenci gördüğünü belirtmektedir. Her geçen gün yeni verilerle beslenen hipnoz tekniklerinin uygulanması konusunda ülkemizde Tıbbi Hipnoz Derneği bünyesinde eğitim çalışmaları yapılmaktadır.
Üyelikler; doktor, diş hekimi ve psikologlarla sınırlı tutuluyor. İnsanın bir kobay olmadığı prensibi doğrultusunda hipnoz gösterileri de dernek üyelerine yasaklanmış. Ülkemizde kuruculuğunu Dr. Hüsnü İsmet Öztürk'ün yaptığı, "Bilinçli Hipnoz" yöntemi benimsenmiş. Hipnoz uygulanan kişinin farkındalığının korunduğu metot, kişiyi, sadece başarmayı istediği konuya yönlendirmektedir.
Bu metodun sonunda, hipno terapiyle belli bir düzeye gelen hastanın kendisine öğretilen basit bir yöntemle hipnoza girip, gerekli telkini vermesi söz konusudur. Ancak oto-hipnozun uzmana danışmadan bilinçsizce yapılması bir takım tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Dt. Müezzinoğlu bu konuda herkesi uyarmaktadır. Kendi kendine telkinle sebebini bilmediği bir ağrıyı gölgeleyen kişinin, belki de apandistinin patlaması veya mide kanaması gibi tehlikeli bir durumda olabileceğini belirtmektedir. "Her durumda teşhisin konulması ve kesinleşmesi, sonra kontrolün sağlanması gerekir. Unutmayın, ağrı bazen acı söyleyen dost gibidir" diyerek Dt. Müezzinoğlu, halkı hipnozu uygulayan kişiler konusunda da uyarmaktadır. Bu metodun iyi niyet ve güven ilişkisiyle uygulanabileceğine dikkat çeken Müezzinoğlu, çok küçük bir olasılık da olsa kötü niyetli birinin gerçekleştirdiği hipnotik etkinin tehlikeli olabileceğine işaret etmektedir.