nills Discussion started by nills 14 years ago

Bundan tam elli yıl önce Albert Camus, arkadaşı Michel Gallimard’la birlikte geçirdiği trajik bir araba kazasında yaşamını yitirmişti. Henüz 46 yaşındaydı, ölmek için çok gençti. Ama bu harika yazar her zaman edebiyatçılar için sorun olmuştu:. Yürek karartan bilimlerin hüzünlü uzmanları onu nereye yerleştireceklerini bilemediler! Tiyatrosu düşünce üreten, ama edebiyatın siyasi olmamasını yüksek sesle savunan, kendisini tutkuyla gazeteciliğe veren, ama basından nefret eden, yaşamı ve kadınları çok seven, ama bunu hastalığına yenik düşüp, genç öleceğine inandığı için yapan bu sıra dışı yazarı, Fılozoflar fazlaca romancı, romancılar , fazlaca filozof buldular. Fransızların sınıflandırma düşkünlüğü vardır. Sıralama, etiketleme, sonra da anma! O halde Camus’nün Pantheon’da olması her kesin işine gelecek!

Camus Pantheon’da? Neden olmasın…Sonsuz uykularını taciz etmeyi haklı kılacak tek geçerli neden, yani , kuşkusuz yapıtları, adına orada yatan kaç yazar var? Pantheon bir morg’tur. Zola , Hugo, Dumas ve Malraux’nun yanı başında yatan Voltair’in canı sıkılıyor. Bu yazarların çoğu , bu buz gibi gömüte , edebiyat adına değil, politik nedenlerden “nakledilmişlerdi” (ne çirkin bir sözcük). Camus neden Lourmarin’in(1) defnelerinden, Akdeniz’in rüzgarlarından yoksun bırakılsın ki? Garip bir düşünce… Bu fikre “absurde” derdi kuşkusuz , Café de Fleur’de, ”Direniş”in aydınları, ilk mücahitleri yaldızlarla süslemeye çırpınırken kendisine sunulan “Légion d’honneur’ü geri çeviren Camus. O, tantanalı taltifleri sevmezdi. Kendisine Nobel ödülü sunulduğunda ilk düşündüğü başkası idi:”Ödülü Malraux almalıydı”, diyerek. Daha sonra, ”Şimdi , her zamankinden çok düşmanım olacak” demişti. ve günlüğüne yazdığı şu not, ünlü olmak konusunda düşündüğü her şeyi açıklıyor: ”Şimdi artık ne olduğunu (ünün) biliyorum, hiç bir şey değil!”.

Camus Panthéon’da? Eğer Panthéon gerçekten laik bir cumhuriyetin laik bir tapınağı olsaydı bu girişimi akıl kabul edebilirdi. Çünkü Albert Camus, her şeyden önce , Cümhuriyetin katıksız bir ürünüdür. Acaba , monsieur Louis Germain adında bir öğretmen, ailesini onu liseye giriş sınavına yollaması için ikna etmemiş olsaydı, yaşamı nasıl olacaktı? Camus’nün, Nobel ödülünü kabul sunumunu ithaf ettiği bu adam, Cezair’in bu yoksul çocuğunun içinde, bir yüzyılda sadece birkaç tane yetişen, bir büyük yazarı görmüş müydü? Bu öğretmen olmasaydı Camus de olmazdı. Tarihi yeniden yazmayalım, sadece şunu kaydedelim ki, (eğer sosyal determinizm diye bir şey varsa), Cezayir’in banliyösünde , amcasının hizmetinde bir işçi olarak yetişecek iken, bu halk çocuğu her şeyini okula borçludur. Öksüz varoş çocuğunu, Stockholm’de, bir dil sevdalısının umut edebileceği , ve bütün Panthéon’lara değer, en yüksek mertebeye yönlendiren, öğretmen Louis Germain’e , ve, Profesör Jean Grenier’e şükranımızı sunalım. Kültür sefaletten kurtardığı zaman, yazgıyı bozar , kaderin yolunu saptırır…

Dil konusu, başlı başına, Camus’yü Pantheon’un mermerleri arasına yerleştirmek için yeterli bir neden olurdu. Kesinlikle! Fakat dili , her yazar sever. Camus , şu söylemiyle herkesten çok sevdiğini ilan ediyor:”Evet , benim bir vatanım var: Fransız dili!”…Böylece, o sadece güneşin ve çiçeklerin ülkesi (Cezayir)in değil, ayni zamanda (yoksa önce mi?), bir lisanın çocuğu olduğunu teyit ediyor. Öyle bir lisan ki, savaş dulu, temizlikçi annesi, ne okur ne yazardı…İmaj acıtıcı, ama Camus, kitaplarında, duygusallığa geçit vermezdi.

Ve Eserleri. Edebiyat, tiyatro, felsefe . Camus uzun bir süre eserlerinin Sartre’-vari(Sartrienne) okunmasının kurbanı olmuştu. Profesör Sartre taraftarlarını anlıyoruz: Camus özgürlüğü savunuyordu, kapitalizm kadar komünizmi , mandacılık kadar milliyetçiliği de, ölüm cezası gibi işkenceyi, de eleştiriyordu, içinde toplumun yok olduğu hiçbir konformizm’i kabul etmiyordu.

Ama özellikle, Camus güdümlenmiş (engagé), bağımlı bir yazar değildi. YABANCI’nın kahramanı, Mersault, güdümlü olabilir mi? “Güdümlü edebiyata karşı. İnsan sadece sosyaldir. Hiç olmazsa ölümü kendine ait”, diye not düşmüş , günlüğüne. Bir de onca yanlış anlaşılan, bir çok anlaşmazlıkların kaynağı:”Biz politikayı yok edip , yerine ahlakı koymaya kararlıyız” cümlesi…

O halde, Camus Panthéon’a mı? Kesinlikle, Tarzının , mizacının güçlülüğü için, dehası adına. Ama Gerçek Panthéon yapıtıdır. Edebiyat iletişim danışmanlarının değil, yazarların işidir. Ve , her şeyden önce, okuyucuların. Sizlerin.

FRANÇOİS BUSNEL, LİRE, Fevrier, 2010
(1)Lourmarin- Camus’nün son mutlu yıllarını geçirdiği çiftliği
Defne, (laurier), defne dalı, ayni zamanda , mecazi, başarı, ün , zafer anlamında


--