Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago

Mutlu Yaşama Sanatı

Hepimizin ortak bir amacı var. İnanç, sosyal, parasal ve diğer ayrımlarına bakmaksızın bizi birleştiren bir istek: MUTLU OLMAK.

Herkes için mutluluk anlayışı farklıdır. Ulaşmaya çalıştıkları yollarda sayısız. Ancak galiba mutluluk özel bir sanattır. Tüm bilge insanların söyledikleri bir şey var; o da ‘mutluluğun insanın dışında değil içinde olduğu’. Daha doğrusu dışta olan mutluluk geçicidir  ve er ya da geç bittiği zaman  hüzünle yer değiştirir. Bunun  aksine içindeki mutluluğu bulan bir kimse,  onu bir daha asla kaybetmez çünkü o mutluluk sonsuzdur.

Bu zor yaşanan dünyada kendimizi nasıl mutlu edebiliriz?

Mutlu yaşama sanatının ilk unsuru bence; ‘önyargı olmadan yaşamayı öğrenmektir.’ Bilirsiniz Einstein ölümsüz ifadesinde ‘Bir atomu parçalamak, bir insandaki önyargıyı kırmaktan daha kolaydır’ demiş. Önyargının yarattığı sonsuz yan etkiler var: Yargılama, kıskançlık, düşmanlık, gerekmeyen endişeleri korkular, kibir gibi birçok hastalıklı hal önyargıdan doğar. Halbuki doğru ve sade yaşamak hayatın tüm olaylarını kendi bütünlüğünde, önyargı olmadan algılamaktır. Hoşgörü en büyük ilaç ve mutluluk kaynağıdır.

Mutlu yaşama sanatının önemli bir başka kuralı da ‘Hayatın güzel tarafları ya da olayları karşısında, hayranlık duygusunu yitirmemektir’. Nasıl çocuklar her yeni güne, her çiçeğe, her güzelliğe karşı duygularını gizlemeden, hayranlıklarını tüm gücüyle ifade ediyorsa; biz de aynı şekilde davranabiliriz. Böylece hayat algılamamızı güzelliğe karşı daima taze tutarız ve bu bize mutluluk verir. Nasıl her negatif olaya karşı tepki gösteriyorsak; bu olaylar her gün karşımıza çıksa bile; aynı şekilde pozitif olan her şeye alışmak değil kucak açıp karşılamak gerek. Farkındaysanız gazete ve tv'lerde gösterilen olumsuzluklara karşı daha çok ilgi var. İyi haberler fazla reyting almıyor. Ve bu bence bir tehlike sinyali. Dünyada, hayatta her şeye rağmen güzellikler ve hatta  mucizeler var. İnsanlar sıklıkla mucize aradıklarından ya da beklediklerinden bahsederler. Ama hayatlarında her gün olan mucizelerin farkında değiller. Güzelliği fark etmek, onu desteklemek demektir. Ayrıca da insanlara ilaç gibi gelir. Güzelliği bayram gibi karşılamak insana müthiş bir haz verir. Ve böylece bu zor problem, kin ve ızdırap dolu gibi gözüken dünyanın bir başka mutlu, neşeli ve güzel tarafını görürüz. Ve bu bizim günlük yorgunluğumuzu büyük ölçüde azaltır. Çocuklar gibi olmaktan korkmamamız gerek.

Yaşama sanatında üçüncü önemli faktör: ‘gülmek ve gülümsemektir’. İçten, gönülden gelen gülümseme  etraftaki her şeyi aydınlatır. Deniliyor ki gülümsemek insana bir şey kaybettirmez ama karşısındakine çok şey kazandırır. Biliyorsunuzdur, tanımadığımız bir insanın bir saniyelik gülümsemesi; bazen bir hayat boyunca kalbimizden silinmez. Rusya’da yapılmış en favori filmlerden birinin finalinde baş kahraman diyor ki; ‘Gülümseyin baylar; gülümseme sırasında aptal görünmekten korkmayın. Çünkü dünyadaki tüm aptallıklar ciddi bir yüz ifadesiyle yapılmış. Onun için gülümseyin baylar gülümseyin’. İsa demiş ki:"çocuklar gibi olun!". Çocuklar gibi olmaktan utanmamamız gerek !Saf, iyi niyetli ve önyargısız!