Related discussions

nills Discussion started by nills 14 years ago

 

     Biliyorum orada, içimde bir yerlerde beni bekliyor. Bunca zaman sabırla bekledi, sessizce çığlıklar attı onu farkedebilmem, ona ulaşabilmem için. Pek çok yol kullandı bana sesini duyurabilmek için. Bazen rüyalarımı süsledi, coştu... Bazen zihnimde çırpındı... Bazen yüreğimde gönlümde çiçekler açtı, esti, gürledi... Bazen de parmaklarımı zorladı, dök beni kâğıtlara, aktar o satırlara ve OKU dedi içimdeki ben bana... Ve devam etti...

           “Sana vereceğim her duygu ve düşüncenin altında ilahi bir mesaj var, doğru insan olman için, sağlıklı bir yaşam sürmen için, geleceğe transferini sağlıklı gerçekleştirmen için... Sana rehberlik etmeme izin ver, aç bana kendini, serbest bırak kendini, ben buradayım, içindeyim ve çok doldum, izin ver bırak artık kendini bana... Kendine ve bana inan, sev ve inancını, sevgini beslemeye devam et, pes etme, ben daima içinde olacağım ve sana ayna olmaya, ışık tutmaya, içinde bulunduğun ve bulunacağın her durumu sağlıklı atlatmana yardımcı olacağım ve hiç bırakmadım seni hiç bırakmayacağım, güven bana...”

           “Zaman sizleri de bizleri de bir noktada buluşturacak, o zamana kadar sizlere ayna olmaya, ışık tutmaya ve bu süreci sağlıklı atlatmanıza yardımcı olmaya devam edeceğiz. Lütfen, unutmayın ki her zaman her şey sizler için, en doğruyu bulabilmeniz için tasarlanmakta. Size düşen en önemli görev ise sadece akışa uyum sağlamanız, yargılamadan ve direnmeden. Olayları değiştirmeye çalışmanız, direnç göstermeniz hiçbir şeyi değiştirmez sadece sizi yorar, bekleyin ve görün, kendinizi bu akışın içinde zamana teslim ettiğinizde sonsuz güzelliğin derin şefkatinde olmanın verdiği güven ile her şeyin kolaylaştığını ve olması gerektiği gibi olduğunu görecek ve anlayacaksınız.

           Sizlerle yaşayacağımız bu serüven bizler için de ilginç bir deneyim olacak, buradan hepiniz birer ışık odağı olarak parlamaktasınız. Aradaki mesafenin uzunluğu sizleri ürkütmesin, hepinizin de farkında olduğu gibi zaman çok büyük bir hızla akmakta ve mesafeler kısalmakta. Yakında aynı düzlemde buluştuğumuzda birlikte daha da güçlenerek yollarımıza devam edeceğiz. Sizler bizim gücümüz bizler sizin ışığınız olacağız.

           Bu yolculuk sırasında lütfen hep duyduğunuz ama bir türlü gerçekleştiremediğiniz bahanelerinizi bırakın artık. Bu yolculukta öfke, hırs, kıskançlık değil sevgi ve yardımlaşma olmalı yükünüz. Öfkeleriniz, hırslarınız, kıskançlıklarınız yol aldıkça ağırlaşacak ve sizleri yavaşlatacak hatta düşürecek yüklerinizdir. Oysa sevginiz ve yardımlaşma duygularınız, gittikçe hafifleyerek sizleri taşıyacak olan araçlarınızdır. Geleceğinize ve dolayısıyla insanlığın geleceğine açın kollarınızı kanatlarınızı... Sonsuz ve bağışlayıcı sevginiz ile... Yüzünüzden gülücükleriniz, yüreğinizden umudunuz eksik olmasın. Hep artarak hep çoğalarak buluşmak üzere günleriniz gönlünüzün aynası olsun ve hep parlasın sonsuz haşmeti ile...”

           Hayaller her zaman gerçeği yansıtmıyor ya da gerçeğe dönüşmüyor, bazen sadece hayal olarak kalıyor... Galiba buradaki sır, ne istediğimizi tam olarak bilememek, karar verememek. İsteklerimizi, önceliklerimizi net olarak belirleyebildiğimizde hatta detaylandırabildiğimizde ise tüm hayaller gerçekleşebiliyor. Kişisel isteklerin-hayallerin, toplumsal gerçeklere dönüştüğüne inanıyorum. Çoğunluğun yaşam tarzı toplumun yaşam tarzını belirliyor. Kendi yaşam tarzımızı mutlu, huzurlu olacağımız şekilde düzenleyebildiğimizde yani isteklerimizi–hayallerimizi gerçekleştirdiğimizde ve çoğunluk bunu başardığında toplum olarak mutlu-huzurlu bir seviyeye ulaşılabileceğine inanıyorum. Her bir bireyin bu anlamda farkında bile olamadığı kadar büyük sorumlulukları var. Yaşamımızı planlarken, hayaller kurarken, isteklerimizi belirlerken bu sorumluluğun bilincinde, idrakinde olmalıyız. Kendimizi gerçekleştirirken toplumu şekillendirdiğimizi de unutmamamız gerekiyor.

           Sanıyorum, genel toplum tarzını kendi tarzımız haline getirmekle en büyük hatayı yapıyor trend denen tuzaklara düşüyoruz. Oysa inanıyorum ki “kendi için doğru olanı yapan herkes için doğru olanı yapmış demektir.” Başkalarına zarar vermeyecek, başkalarının yaşam alanını kısıtlamayacak şekilde bizi mutlu edecek ve huzurlu kılacak olanı yaptığımızda toplum için de doğru olanı yapmış oluyoruz. Bunlar hepimizin bildiği ve kabul ettiği ancak uygulamada zorlandığı gerçekler. Galiba atladığımız sır, anahtar kelime “içsel huzur”. Öfkeden, hırstan, rekabet duygularından arınmış kendine ve çevresine sevgi ve şefkat duyguları ile beslenmiş bir içsel huzur... Gerçek doğruya ancak bu yolla ulaşabiliyor ve ancak bu yolla kendimiz için doğru olanı çevremiz için doğru olan haline çevirebiliyoruz.

           Bu düşünce doğrultusunda bireyden topluma oluşumun aynı şekilde toplumdan bireye analiz olduğunu ve bu döngünün yaşam tablosunu belirlediğini düşünüyorum. Toplumsal gerçekleri sorgular ve yargılarken, aslında toplumu oluşturan bireylerin düzeyini sorguluyor ve yargılıyoruz. İnanıyorum ki, toplumsal değişim istiyorsak önce bireyden yani kendimizden başlamalıyız değişim sürecine. Kendimizde gerçekleştireceğimiz her değişim, tıpkı suya atılan taş misali önce yakın çevremizi sonra toplumu dalga dalga etkileyecektir. Bu bilinçle hareket etmenin en önemli sorumluluğu bu değişimi güçlü ve kararlı bir şekilde sürdürebilmektir. Taşı suya atarken ki gücümüz dalgaların yayılma gücünü belirler. Hafif bir değişim hafif bir etki yaratır, oysa güçlü bir kişisel değişim güçlü bir toplumsal değişim demektir.

           “Öfke, hırs, kıskançlık, rekabet” duygularının kontrolü ele geçirdiğini ve her sorunun altında bu temel sorunların olduğunu farketmek insanın içini, ruhunu acıtıyor. Nedir paylaşılamayan, nedir eksik olan içimizde değil de dışarıda aradığımız. Neden içimizde varolan sonsuz kaynak sevgi ve şefkat duygularının hafifliğini yaşamak varken kendimizi bu yüklerin altında ezmekteyiz. İçim acıyor, ruhum acıyor, kanıyor...

           Neden yeni yıl mesajlarının özü hep “dünya barışı” dır da “içimde barış” hiç akla gelmez... “Yurtta sulh cihanda sulh” istiyorsak güçlü bir iç sulh gerçekleştirebilmeliyiz. Sağlıklı bir toplum istiyorsak, unutmamalıyız ki sağlıklı toplum sağlıklı bireylerden oluşur. Toplum sağlığı için önce kendi sağlığımızı gerçekleştirmeliyiz, her bakımdan her düzeyde...

           “Buradan bakınca hepiniz öyle zararsız görünmektesiniz ki bu yanıltıcı vizyonunuz, dünyaya yaptıklarınızı görünce nasıl da dehşet veriyor... Bırakın artık bırakmanız istenenleri, çekin gidin girdaplarınızdan.. Bırakın öfkelerinizi, hırslarınızı; besleyin sevginizi, şefkatinizi...”  Ah ben... İçimdeki ben, ne çok geç kaldım sana kulak vermekte...

           “Sevgili ben, dışımdaki ben bana olan inancın ve sevginin devamlılığını rica ediyorum ve bana kulak verdiğin için teşekkür ediyorum. Ben senin ışık rehberinim, bana ihtiyaç duyduğunda sadece sakin bir zihinle beni davet etmen yeterli, saygına dostluğumla cevap alacağından hiç şüphen olmasın. Bil ki içini acıtan ruhunu kanatan her şey geçici, bil ki tüm dünya ve tüm insanlar evrensel ışıklar ile yıkanmakta, arınmakta ve korunmakta... Kendinizi güven içinde hissedin, her ne yaşanırsa yaşansın korunmaktasınız, endişe ve korkularınızı silin. Bil ki bu arınma süreci tamamlandığında, daha rahat ve daha sevgi dolu bir dünyaya kavuşacağız. Dünyada yaşanan olumsuzluklar, savaşlar, depremler, toplu kayıplar seni üzmesin, ürkütmesin, değişim daima zorludur ve doğal seleksiyon içerir.

           Bu seleksiyon kaçınılmazdır ve zannetme ki bu seleksiyon sadece olumsuz varlıkların temizliğidir. Bu aynı zamanda olumlu varlıkların da kurtuluşudur. Görevlerini tamamlamış olumlu varlıklar veda ederken görevli olanlar devam ederler. Olumsuz varlıklardan da umutsuz durumda olanlar temizlenirken, umut vadedenler görevlerini anlamak, kendilerini tanımak üzere yaşama devam ederler.

           Birlikte yürüyeceğimiz bu zorlu yolda, cesaretini, inancını her zamankinden daha fazla beslemeni rica ediyorum. Dikenli yolların sonunda harika bir gül bahçesinin sizleri beklediğini unutma, bu gül bahçesinde elde edeceklerinizi şu anda hayal etmen, tahmin etmen pek mümkün değil. O bahçeye geldiğinizde göreceğiniz renkler, duyacağınız sesler, alacağınız zevk şimdiye kadar tanımadığınız düzeyde, farklı düzeydeler. Tanıdığınız tüm renk, ses ve zevkten çok daha üstünler. Hedefinize kitlenin lütfen, sizleri bekleyen sonsuz şefkat dolu güzelliklerin hedefiniz olduğunu unutmayın ve sevgi- yardımlaşma duygularınızı açın ve çoğaltın, yüklerinizi hafifletin ki sizleri kolayca bu zorlu süreçten muazzam güzelliklere taşısınlar.”

Nilgün DOĞAN (*), [email protected] - Düşlerimdeki Yaşam - Bölüm 1/15 

(*) 14 Şubat 1960 Ankara doğumlu. AİTİA İşletme Fakültesi mezunu, 20 yıldır sanayi tesisleri inşaatı sektöründe uluslararası bir firmada çalışmaktadır. “Yaklaşık 16 yıldır Hatha Yoga ve Bhakti Yoga hayatının ciddi ve ayrılmaz bir parçası. Hint tasavvufu ve Türk tasavvufu, Mevlevi sufizmi ile ilgileniyor. 1998 yılında harinam inisiasyonuyla Nilambara ismini ve 2003 yılında da brahman inisiasyonu aldı. Sekiz yıldır, hatha yoga eğitimini isteyenlerle paylaşıyor. Ayrıca, zaman zaman Feng Shui workshopları düzenliyor ve danışmanlık yapıyor.


--

Replies
derya88
derya88 güzel bilgiler teşekkürler 14 years ago
loader
loader
Attachment