pınar Discussion started by pınar 14 years ago


Yine kitapta dünyanın dişil-eril dengesizliğinin değişeceğini ve bunun da Altın Çağ'ın en önemli göstergelerinden biri olduğunu söylüyorsunuz...
21 Aralık 2012 tarihi için çıkarılmış astrolojik haritanın odak noktasında bulunan Venüs, Yunan mitolojisindeki aşk tanrıçası Afrodit’le bağdaştırılır ve bu yüzden astrolojide dişil prensibi temsil eder. 2012 astrolojik haritasında kadersel temaları anlatan bumerang açı kalıbı ve açı kalıbının çıkış noktasında da, dişil enerjinin temsilcisi olan Venüs gezegenin duruyor olması, yeni bir bilinç seviyesine yükseleceğimiz bu önemli geçiş sürecinde, dünya kadınlarının önemli bir rol üstlenmeleri, bu geçiş sürecine öncülük etmeleri gerektiğini göstermektedir.

Astroloji’de Venüs, dengeyi temsil etmektedir. 21 Aralık 2012 haritasının odak noktasında Venüs’ün olması, bilinen tarihin özellikle son dönemlerinde eril enerjiye nazaran geri planda kalan dişil enerjinin tekrar devreye girmesi ve dengenin yerine gelmesine işarettir. Bu şartlarda, dünyaya yeniden denge getirecek olan, dişil prensibin temsilcisi olan kadınlardır. Bu haritadaki yerleşimlerin yanı sıra Neptün’ün Balık burcuna geçişi, Uranüs-Plüton arasındaki açısal irtibatlar, yeni bir bilinç seviyesine yükseleceğimiz bu önemli geçiş sürecinde, dünya kadınlarının önemli bir rol üstlenmeleri, bu geçiş sürecine öncülük etmeleri gerektiğini göstermektedir. Kova Çağı arifesinde olan insanlığın hangi yöne gideceğini belirlemede çok önemli bir faktör haline gelecek olan kadınların, bu inisiyatifi almak üzere uyarılmaları gerekmektedir. Buna yardımcı olmak, kadınlar ve erkekler olarak hepimizin sorumluluğudur.

2012 sürecinde, 1960’larda ortaya çıkan konularda bir paradigma değişimi meydana gelecektir. 1960’larda başlatılan insan hakları, özgürlükler, kadınların toplumdaki yeri, çocukların eğitimi, cinsel yaşam, inançlar, tüketim, şifalandırma teknikleri, ekolojik fikirler, teknolojik globalleşme gibi konuların acil bir şekilde yeniden ele alınması gerekecektir. Kadınların toplumdaki yeri konusu, diğer konu başlıkları arasında önemli bir yer tutacaktır. Günümüzde, birçok kadının kendi mesleği ve ekonomik gücü var. Fakat feminen değerlerin topluma entegrasyonunun henüz istenilen düzeyde olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle de geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde durum, daha da vahimdir.

İnançlar konusunda da, yeni dönemin belirlenmesinde kadınların rolü çok önemli olacaktır. Erkeklik egosu, iradeyi Yaradan’a teslimiyet aşamasında engelleyici rol oynamaktadır. Bu nedenle, Yeni Çağ’a geçişte, kadınlar sahnede olmalıdır. Erkek egemen kilisenin inançlar konusunda önemli bir reforma gitmesi, geri planda kalan kadınları dengeye getirmesi gerekecektir. Bu konuda ayrımcılık devam etmektedir. Örneğin İngiliz Kilisesi, kadın rahiplerin papazlığa atanma isteklerini reddederek, ayrımcı ve cinsiyetçi tavrını sürdürmektedir. 2012 sürecinde kadınlar, Katolik kilisesinin erkeği öne çıkaran sistemine karşı çıkacaktır. Bu ve benzeri konularda, kadının toplumsal alandaki rolünde ciddi anlamda yeniden yapılanmalar bekleyebiliriz. Yeni gireceğimiz dönem eril-dişil işbirliği ile dengede ve eşit yönetilecektir.


Şu anda yaşayan bizler Demir Çağı'nı deneyimlemiş ve Altın Çağ'a geçişi deneyimleyecek insanlarız inşallah tabii, bizlere düşen nedir bu konuda?
Çok güzel bir soru! Çünkü bana çok önemli bir şeyi vurgulama şansı veriyor. Pek çok insan, bu geçiş sürecinde sanki bizler yok olup silineceğiz de, yerimize daha mütekamil varlıklar gelecek gibi algılıyor. İster Kova Çağı deyin, ister Kristal Çağ, ister Altın Çağ, her koşulda bu Yeni Çağ’ın insanı, geleceğin karanlıklarından çıkıp gelecek değildir. O şimdiden vardır. Kendi tekamül etmiş şeklini ortaya çıkartmaya hazırlanmaktadır. O varlıklar bizleriz!

Biz şimdi tam da kadimlerin bahsettiği gibi bir dönemden, karanlığın en dip noktasından geçmekte ve aydınlığın şafağını görmeye başlayacağımız bir dönemde ilerlemekteyiz. Güneş sistemimiz, elips şeklindeki yassılmış bir daire olan yörüngesinin en kısa bölümünden geçiyor. Bu yörüngenin uzak kenarı bizi galaksimiz olan Samanyolu’nun merkezine en uzak olan noktaya taşıyor. Uzaydaki yörüngemizin bizi galaksimizin merkezine daha yakın bir noktaya getirmesinden önce, yeni güne erişmek için gecenin geçmesi gerektiği gibi, bir sonraki döngünün ışığına ulaşmak için bu döngünün karanlıklarını geçmemiz gerekir.

Hintli kayıtlarından Maya’lara kadar pek çok kadim uygarlık, çağımıza yakın zamanları savaş, acı, aşırılık ve eşitsizlikle dolu bir “karanlık” dönemi olarak tanımlanmıştır. Ezoterik bilgilerde de, Maya Şamanlarının bize aktardığına benzer şeyler vardır. Bu bilgilere göre, “Karanlık Çağ” olarak da adlandırılan Demir Çağı’nın sonlarındayız. Bundan sonra başlayacak olan Altın Çağ’dır. Ama Demir Çağ’ı henüz bitmedi ve Altın Çağ henüz başlamadı. Bu iki çağın birleşme noktasından geçiyoruz. Son Devre adlı kitabının 18. sayfasında Ergün Arıkdal, hazırlık çağı olarak adlandırdığı bu zaman dilimi hakkında şöyle diyor: “Bu çağ çok kem geçer ve ruh çok tecrübe geçirir. Çok önemli hissedişlere sahip olur, onları uygulayarak yaşar. Ruh bu devrede, son ile başlangıç arasındaki geçide köprü kurar; karanlıktan ışığa geçer, şuurlar açılır. Bu çağ, topyekun İlahi Işık Bilgi’nin açıklandığı çağdır. Akıl ve hikmet, hazırlık çağıdır. Ruhun, dünya insanlık dramını öğrenmesi bir kere olur. Bütün çağların sonunda bütün sahneleri görebilir ve sonsuz dram içinde kendi rolünü anlayabilir.” Bu bilginin benzeri psişik kahin Edgar Cayce’nin okumalarında da vardır. Cayce’ye göre de, 1998 yılından bu yana Yeni Çağ başladı. Demir Çağı olarak adlandırılan çağ sona ermektedir ve doğrular yeryüzünün mirasçıları olacaklardır. Ancak bu öyle kolay olmayacaktır. Tersine, insanların ruhlarını sınayacak olan bir anlaşmazlıklar, talihsizlikler ve felaketler dönemine girmekteyiz.

Evet, bu geçiş döneminin zorlayıcı olacağı bir gerçektir. Bu tam bir temizlenme, arınma dönemidir. Hopiler de bu dönemi “Büyük Arınma” olarak nitelendiriyorlar. Arizona Oraibi yakınlarında Hopilerce Kehanet Kayası olarak da bilinen bir petroglifte bizlere verilen iki yol vardır. Bunlardan ilki teknoloji içerir, fakat doğal ve spiritüel kanunlar olmadan bütün bunlar kaosa neden olur. Diğer yol ise, doğa kanunları ile uyum içindedir. Hopilere göre bu yolu izlersek, ruhsal ahengi yeniden elde edebilir ve yüreklerimiz ile yaşarsak, bu dünyada cenneti deneyimleyebiliriz. Diğer yolu takip edecek olursak, sonumuz yıkım olur. Hopilere göre Tabiat Ana’nın çocukları olarak, çok geç olmadan, tüm bu kargaşayı ortadan kaldırmamız gerekiyor. Şimdi bir seçim yapma zamanıdır; ya orijinal öğretilere geri döneceğiz, ya da yıkıma doğru ilerlediğimiz bu yola devam edeceğiz. İşlerin nasıl şekil alacağı tamamen bize bağlı, fakat büyük sorunların eşiğinde olduğumuz da gayet açıktır.

Hangi bedelleri ödeyeceksek ödeyelim, gerçek bilgiye ulaşacağımız, her şeyin aslında tek bir kaynaktan türediğini akılcı bir şekilde idrak edeceğimiz bir çağa girecek olduğumuz bize müjdelenmektedir. İslami bilgilerimizde de buna benzer tespitler vardır. Yozlaşma döneminin ardından, toplum için iyi ve faydalı insan tipi ortaya çıkacak ve böylelikle insan kemaline ulaşacaktır. Bu insan tipini, tasavvuftaki ifadesiyle “İnsan-ı Kamil” olarak nitelendirebiliriz. Büyük Mutasavvıflardan Azizüddin Nesefi’nin “Kamil İnsan” tarifi şöyledir: İyi sözler, iyi hareketler, iyi ahlak ve bilgi. Burada bahsedilen değerler arasında etik davranışların yanı sıra bilginin de olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bilgi ile kastedilen, sadece teknolojik veya bilimsel konularla sınırlı değildir. Bilgi, aynı zamanda, Yaradan’ı ve eserlerini anlayıp idrak etmek, kainatın işleyiş kurallarını öğrenmek, tekamülün amacının farkında olmak, ona bilinçli bir şekilde katılmak ve hizmet etmek içindir. İnsanın ruhunu tatmin edecek ve içindeki boşluğu dolduracak olan şey de işte budur. İlahi birliğin, evrensel sevginin ve varlığın sonsuz birliğinin farkına varmalı, kader yolumuzu çizen, evrenin ve alemlerin hareketlerini ve bunların dünyamızdaki hayatla bağlarını düzenleyen, hayatımızın manasını ve amacını kavramamamıza yardımcı olan, karanlık yolumuzu aydınlatan ilahi kanunların farkına varmalıyız. Astroloji, ilahi düzenin farkına varmamızı sağlayacak en önemli öğretilerden biridir. Manevi ve insani değerlerin günlük hayatımıza daha fazla girmesi; alçak gönüllülük, vericilik ve affedicilik gibi kavramların tekrar kazanılması, içinde bulunduğumuz bu zorlu sürecin üstesinden gelmemizde, olgunlaşmamızda ve en önemlisi toplu tekamül sürecimizde çok önem taşımaktadır.