nills Discussion started by nills 14 years ago

  Beğendiğimiz bir müzik, resim, olay, tatmin hissi veren şeyler de bizde stres yaratabilir.  Bir anın, bir manzaranın zevki, bizde geçmiş intibaların çağrışımını yapar. Bu çağrışımdan dolayı onları da kendimizde meydana gelen kuvvetli bir yeni haz ile karşılarız. Yaşam içerisinde birçok şeylere karar vermek, birçok şeyler hakkında bir hüküm sahibi olmak gerektiğinde bir kıyas unsuru ile bağlı bulunuruz. Yani gördüğümüz bir tablonun gerçekliği, samimiyeti ve hünerini ifade ederken bizde daha evvel birikmiş olan zevkleri, duyguları ister istemez nazarı itibara alarak, yani bir kıyastan geçirerek o tablo hakkında bir hükme varırız. Bizde daha evvel birikmiş olan hüküm bir strestir. Fakat stresler, mutlak manada aşırı bir yük, bir baskı demek değildir. Ta ki, bunlar ferdin vicdanını ve idrakini, genel evren prensiplerinin dışında bir hattı harekete sevk ediyorsa ve bir ayak bağı durumunda ise, kısaca olumlu olmayan bir tesire sahipse stres taşırlar. Bu yüzden tüm peşin fikirlerimiz birer strestir.

           Tekâmül süreci içerisinde yükseklik kazanırken, idrak ve şuurumuzun genişlemesi, streslerin ortadan kalkmasında etkili olacaktır. Stres, zihne ve şuur altına sokulmuş, bastırılmış, itilmiş fazla yükler, düşük titreşimli kaba faaliyetlere sebep olabilecek bir çeşit parçacıklardır. Bu parçacıkların dışarı atılabilmesi yani deşarjımız, çok çeşitli kanallardan gerçekleşir. Bu tamamen ilâhi bir mekanizmadır. Sınavlarımızın büyük bir kısmı, karmik yolla getirmiş olduğumuz, kısmen sürekli streslerimizin ortadan kaldırılmasıyla alakalıdır.  Ferdî karma, ferdî stresi otomatik olarak hâsıl eder. Ferdî karma yani ruhun tekâmül süreci içinde doğru olmayan bir iş yaptığında her türlü hareket, faaliyet, fikir geliştirme; onun şuur sahasında bir takım izler, birikintiler, çöküntüler, posalar, tortular meydana getirir. Bunlar titreşimsel özelliktedir. Temizlenmesi zaten ferdî karmanın konusunu teşkil eder. Buna bir çeşit telâfi diyebiliriz.

           Şuur sahasında birikmiş olan bir takım ağırlıklar, paslar, stres olarak isimlendirilebilir. Bunlar yaşayan varlığın, bugünkü şuur ve şuur altını işgal eden zararlı yüklerdir. Ruhsal açıdan stresi, bu anlamda kabul etmek doğru olur. Toplumun kendine göre bir mukadderi konu edilirse de onu teşkil eden yine fertlerdir. Dolayısıyla fertlerin karması, toplumun ortalama karmasını teşkil eder. Fakat bu her zaman doğru olamaz. Toplumun karması onu teşkil eden fertlerin karmasından meydana gelir.

           Evren, düzenlenmiş fizikî ve fizik olmayan bir organizasyondur. Bir toplumun tekâmül seyrini belli bir hedefe götürmekte olan idare sisteminin de kendine göre bildiğimizden farklı olan bir karması vardır. Daha evvel tekâmül etmiş varlıklardan, şu veya bu sebeple kendi sorumluluğundaki bazı aksaklıkların ağırlıklarından ötürü mevcuttur. Bizler bunu henüz kavrayabilecek durumda değiliz. Toplumun en küçük biriminden en büyük toplum birimine kadar ruhsal organizatörlere, kendilerine mahsus bir karmaya sahip oldukları için, bizde bir toplum karması tarzındaki anlayışı hâsıl etmiştir. Yoksa evrensel karma diye bir şey söz konusu değildir.

           Beşeri hayat içinde mücadele ederken karşılaştığınız zorluklar, güçlükler, kavgalar, hakaret ve darplar, olumlu olarak yaşadıklarımızın karşısında şuur sahanıza intikal eder. Bu imajlar bizi idare eder. Bu imajlar bizim karakterimizi teşkil eder ve sıhhatimizi etkiler. Düşünce mekanizmamızın çalışmasında bu şekildeki ilişkilerimizi oluşturur. İşte stres intibalar kanalıyla da gelen geri seviyeli, rolünü tamamlayamamış, şuuru zenginleştirmekten ziyade fakirleştiren, hafifletmekten ziyade ağırlaştıran, görüşü berrak hale getirmekten çok puslu hale getiren, gerek fikir ve gerek tecrübe, gerek müşahede yoluyla aldığımız imajların kalıplaşmış hali, zorla kendini ileri süren stresleri teşkil eder. Bu yüzden insanların şuur sahaları, hep peşin fikirlerle, ağır baskılı intibalarla, duygularla doludur.

           Dünyamız ahenk içinde bulunan, birbirine eşit olacak kadar yaklaşmış, maddi ve manevî her türlü ahengi, içten ve dıştan her şekilde kurabilmiş varlıklardan meydana gelmiş değildir. Ayrıca fizik yapısındaki karmaşıklık onu bu devre içerisindeki evrende yer bulması, özel bir yere sahip olmasındandır. Bizim streslerimiz, şuurumuzu ağırlaştıran aşırı yüklerimiz çok komplekstir. Aynı tarzda yaşadığımız âlem de çok komplekstir. Evrenin temel yapısı, şuura, bilgiye istinat eder. Tüm menfilikler, çekişmeler, ıstıraplar ve yükler bilgisizlikten ve şuurun darlığından meydana gelir.

           Öğrenilen her bilgi hangi yoldan alınmış olursa olsun, giderek bir kişide idraklenme, bir yenilenme, bir yükselme yani bir değişimle dar şuuruna bir katkı oluşturmuyorsa, streslerden arınmamız olanak dışıdır