Related discussions

nills Discussion started by nills 14 years ago

   Yüksek bir planın eseri olan insan, esasen bir maksatla programlı bulunduğundan, zamanın olduğu hissini duyması bile yanlışlığı olmaktadır.

Ne yazık ki bugün insanın aradığı  zaman; modern yaşamak, maddi üstünlüklerin sahibi olmak ve daha da acısı hükmetmek isteğinin ağırlığı altında insani değerlerini bilememektir. Oysa şuurluluğu belli yere gelen insan, önünde serili bulunan zaman tezahürünün bir anlamı olduğunu anlayacaktır.

Her insan tecrübesiyle zamanın kendine getirdiği veya kendinden götürdüğü şeylerden haberdar olmalıdır. Zamana böyle bakabilenler, onun kontrolünü de yapabileceklerdir. Bir takım insanlar zamanın getirdiğini anlayabilmiş ve onun dilini az da olsa çözmekle tüm insanlığa yararlı olmayı başarmışlardır. Yapacağını bilen ve yüksek amaçlı sonuçlarını almayı başaranlar, Gerçek önündeki yerlerini koruyabilmiş, böylece insanlık hizmetinde yarışanlar olmuşlardır. Onlar bugün bizleri uyaranlar ve bir yerde üst şuur vazifeliliğini temsil edenlerdir.

Artık bizler için ânın şuurunda olmamak bile büyük kayıp teşkil etmektedir. Bulunduğumuz şuuru yaşamamak, bizi zamanın getirdiğini tanımamak gafletine düşürecek ve önümüzde uzanacak zaman derin bir uçurum olacaktır. Zamanı tutamayanlar çok şeyler kaybederler. Bir zaman sonra insan beden vasıtasını da eskitecek ve varamadığı şuurlar sebebiyle üstlendiği planını da tamamlayamayacaktır.

Programını zamana göre tamamlayamadığını  hissedenler sıkıntıya düşecek ve ilerlemesine mani olan engeli aşamadıklarından kendi iç sesleri onlara azap getirecektir. Sıkıntıdaki varlık esasen doğruyu bulması için uyarılıyordur. Buna olumlu bakabilir ve her şeyin hizmet için vasıta olduğunu kabul edebilirse zamanın gereğini tutar ve olaylara hükmedebilir. Zamanın kullanılması aslında ilahi yasaların gücüne erişerek nafile yaşantımızın ortadan kaldırılmasıdır. Gereksiz tekrarların yapılmaması, olaylardan çıkardığımız sonuçlara bağlıdır. O halde olayların, bilinmesi gereken gerçekle iç içe olan bir vasıta olduğunu anlamalıyız.

Amacını bilen, gönlünü  hakikatle dolduran gerçek mutlu insanlar çoğalarak, barış içindeki sevgi dünyasını yaratacaktır. Gerçeği yaşayan insan gerçek bir ebedi huzura kavuşur. O artık benliğini eriterek, içindeki kendine rahatsızlık veren engeli aşmıştır. Arınmış gönüller karşı karşıya veya iç içe bulundukları gerçeği fark ederler.

Her insan şuuru kadar güçlüdür. Şuuruna varılamayan gerçek tutulamaz. Tutulsa da kazancı olmaz. Şuuru açan bilgidir. İşleyebileceğimiz, birleştirebileceğimiz ihtiyaç bilgileri, tekâmülümüz için bir imkândır. Şuur zamanda açmak ve yer tutmaktır. Aynı zamanda doğru kazanç edinmektir.

Zaman; hükmeden güç, sonucu hazırlayan enerjidir. Ömür ile karıştırılmamalıdır. Zira ömür o kadar kısa bir aralıktır ki, hayatımız bu muhteşem evrene bir selam kadar kısa bağışlanmıştır. Zamanı durdurmak öylesine yaşamaktır ki, Hükmeden’den ayrı olmamak, oyalanmamak ve dağılmamak bulunuşunu sağlamaktır.

Bizler vazifelerimizi zaman içindeki işaretlerden de alarak gereğini Yüce Şuurun tezahüründeki mükemmeliyetin idraki ile buluruz. Evrenin sonsuz gücü ile bütünleşerek, elest devrinin neticesini, ancak yüksek bir şuur seviyesiyle kat etmemiz mümkündür. Onun için zaman içinde koşmak, asla durmamak ve Yücelik önündeki vazifelerimizin yerine getirilmesinde zamanla rezonansa geçerek daima son ânın iletişimini kurmalıyız.

Zamana bakış şuurla bulunmalıdır. Şuur da bir zaman bilgisidir. Ve zaman öyle bir ilimdir ki, içinde tüm bilgiler mahfuzdur. O halde zaman bir mekân ve bir imkândır.

Konuların önemi, zaman içindeki bulunuş hali olan şuurca kavranır. Şuura girmeyen bir gerçek insana fayda yerine zarar verir. Şuurlu görevlerin olmayışı  da bilginin yanlış kullanılması ve konuların birleştirilememesi sonucuna açılır. Onun için bilginin gerektiği yeri bilmek yanlışlığı  kaldırabilecektir.

Tecrübelerin ışığı altında yarının daha ince boyutlarındaki vazifelerinde yine beraber olabilmek en büyük arzumuzdur.

Liyakatimiz nispetinde varılacak yeni şuurlarda tüm vazifelerin hayırlarını diliyoruz.

 


Halim Gürol  - 18.05.1985