Tren Patarka’dan hareket etmeden önce, teknisyen trenin makinistine lokomotifin bir parçasında sorun olduğunu ve trenin yolda kalabileceğini söylemişti. Makinist, “O zaman o parçayı niye şimdi değiştirmiyorsun?” diye sormuştu.
Teknisyen parçanın Patarka tren istasyonunda olmadığını amavarış istasyonu olan Bostarka’da bulunduğunu söylemişti. Ardından da “Umarım yolda kalmazsınız.” demişti.
Makinist, açık ve öngörülebilir bir sorun olduğu halde, bu şekilde yola çıktıklarına sinirlenmişti. Bostarka’ya varmalarına altı saat vardı. Bir tepeyi tırmanırken tren sanki teklemeye başlamıştı. “Şimdi yolda kaldık” derken tren tepeyi aştı.
Bir saat kadar sonra lokomotiften bir başka ses gelmeye başlamıştı. Makinist, “Buraya kadarmış” derken tren bir tünele girdi ve normal bir şekilde seyrine devam etti. Bostarka’ya bir saat kala zorlu bir tepeye daha tırmanacaklardı.
Makinist içinden “Tren kesin bu tepeye tırmanırken yolda kalır.” dedi. Fakat tren o tepeyi de tırmandı; tepeden inerken de anormal bir şey olmadı. Tren, hiçbir gecikme olmadan Bostarka’ya varmıştı. Makinist trenden inerken, “Bugün benim hayatımın en mutlu günü!” dedi ve bakım atölyesindeki arkadaşlara ilgili parçanın değiştirilmesini istedi.
Bakım atölyesinden bir teknisyen, yeni bir parçayı aldı ve lokomotifteki parçaya baktı. Parça tamamen yeniydi. Üstündeki tarihten daha o gün takıldığı belliydi. Parçanın yeni olduğunu makiniste söyledi. Makinist “Olamaz” dedi, “Tren gelirken çok zorlandı.
Üstelik Patarka’daki teknisyen parçanın mutlaka değişmesi gerektiğini söylemişti.” Sonrada öğrendiler ki, Patarka’daki teknisyen şaka yapmıştı. Makinisti endişeye boğan ve sonradan o günü hayatının en mutlu günü ilan etmesine yol açan onun bakış açısıydı. Patarka’daki teknisyeni ertesi gün gördüğünde teknisyen şöyle demişti. “Aslında her zaman ki gibi sıradan bir yolculuk yaptın.
Her şey aynıydı. Sen aynıydın, yaptığın sefer, kullandığın lokomotif hep aynıydı. Sadece bakış açın farklıydı. Sıradan geçen her günü, bir macera gibi görmek ya da hayatımızın en mutlu günü yapmak bizim bakış açımıza bağlı. *** Serpil eşiyle birlikte bir iş yolculuğundaydı. Arkadaşlarıyla sohbet ederken bulundukları yere 40 kilometre mesafede bir restoranın harika içli köfte yaptığını öğrenmişlerdi. Serpil ve eşi Osman, arkadaşları Bilal ve eşi ile birlikte akşam yemeğine oraya gitmeye karar vermişlerdi. Ancak yolda bir trafik kazası olmuştu ve bir tır yan dönerek yolu kapatmıştı.
Geri dönebilirlerdi; ama beklemeyi tercih ettiler. İki saat kadar sonra yol açıldı ve saat 22:00 sularında restorana varmışlardı. Ne var ki, restoran kapalıydı. Bilal ve eşi, bunca çabaya rağmen arkadaşlarını o ünlü restoranda yemek yediremedikleri için çok üzülmüşlerdi. Serpil ve eşi ise hala çok mutlu görünüyorlardı. Bilal’in eşi Tuğçe sordu; “Harikasınız, moraliniz hiç bozulmadı.
Nasıl yapıyorsunuz bunu? Serpil cevap verdi: “Çok basit dedi. Bizi mutluluğumuzu bakış açımız belirliyor. Şimdi olanları değişik bakış açılarıyla görmek mümkün” dedi. “Buraya geldik ve restoran kapalı olduğu için yiyemedik. Böylece buraya yeniden gelmek, sizleri görmek ve bu restoranda yemek yemek için bir umudumuz var. Gelecekte yapmak isteyebileceğimiz bir şey eklendi yaşantımıza.
Bu restoran kapalı olduğu için bu akşam yeni bir yer daha keşfedeceğiz. Bakarsınız buradan daha da iyi bir yer keşfederiz. Daha iyi değilse bile, yeni bir yer daha öğrenmiş olacağız.
Eğer yemek yemeden şehre dönersek, bugün gereksiz kalorilerden de paçayı kurtarmış olacağız. Hem saat 18:00′den sonra akşam yemeği yememiz de önerilmiyor.” Tuğçe, “Harika bir bakış açısı” dedi Serpil’e. “Buna ilaveler de yapabiliriz.
Biz neden böyle düşünmüyoruz ki? Arkadaşlarımızla televizyonun olmadığı bir ortamda doyasıya sohbet ettik. Hayatımıza güzel bir anı daha eklendi. Üstelik paramız da cebimiz de kaldı.”
Serpil’in eşi Mert araya girdi:”Aslında dünyada ne olup bittiği o kadar da önemli değil. Önemli olan bizim olanı biteni nasıl gördüğümüz. Şartları değiştiremiyorsak, bakış açımızı değiştirebiliriz.
Tren Patarka’dan hareket etmeden önce, teknisyen trenin makinistine lokomotifin bir parçasında sorun olduğunu ve trenin yolda kalabileceğini söylemişti. Makinist, “O zaman o parçayı niye şimdi değiştirmiyorsun?” diye sormuştu.
Teknisyen parçanın Patarka tren istasyonunda olmadığını amavarış istasyonu olan Bostarka’da bulunduğunu söylemişti. Ardından da “Umarım yolda kalmazsınız.” demişti.
Makinist, açık ve öngörülebilir bir sorun olduğu halde, bu şekilde yola çıktıklarına sinirlenmişti. Bostarka’ya varmalarına altı saat vardı. Bir tepeyi tırmanırken tren sanki teklemeye başlamıştı. “Şimdi yolda kaldık” derken tren tepeyi aştı.
Bir saat kadar sonra lokomotiften bir başka ses gelmeye başlamıştı. Makinist, “Buraya kadarmış” derken tren bir tünele girdi ve normal bir şekilde seyrine devam etti. Bostarka’ya bir saat kala zorlu bir tepeye daha tırmanacaklardı.
Makinist içinden “Tren kesin bu tepeye tırmanırken yolda kalır.” dedi. Fakat tren o tepeyi de tırmandı; tepeden inerken de anormal bir şey olmadı. Tren, hiçbir gecikme olmadan Bostarka’ya varmıştı. Makinist trenden inerken, “Bugün benim hayatımın en mutlu günü!” dedi ve bakım atölyesindeki arkadaşlara ilgili parçanın değiştirilmesini istedi.
Bakım atölyesinden bir teknisyen, yeni bir parçayı aldı ve lokomotifteki parçaya baktı. Parça tamamen yeniydi. Üstündeki tarihten daha o gün takıldığı belliydi. Parçanın yeni olduğunu makiniste söyledi. Makinist “Olamaz” dedi, “Tren gelirken çok zorlandı.
Üstelik Patarka’daki teknisyen parçanın mutlaka değişmesi gerektiğini söylemişti.” Sonrada öğrendiler ki, Patarka’daki teknisyen şaka yapmıştı. Makinisti endişeye boğan ve sonradan o günü hayatının en mutlu günü ilan etmesine yol açan onun bakış açısıydı. Patarka’daki teknisyeni ertesi gün gördüğünde teknisyen şöyle demişti. “Aslında her zaman ki gibi sıradan bir yolculuk yaptın.
Her şey aynıydı. Sen aynıydın, yaptığın sefer, kullandığın lokomotif hep aynıydı. Sadece bakış açın farklıydı. Sıradan geçen her günü, bir macera gibi görmek ya da hayatımızın en mutlu günü yapmak bizim bakış açımıza bağlı.
***
Serpil eşiyle birlikte bir iş yolculuğundaydı. Arkadaşlarıyla sohbet ederken bulundukları yere 40 kilometre mesafede bir restoranın harika içli köfte yaptığını öğrenmişlerdi. Serpil ve eşi Osman, arkadaşları Bilal ve eşi ile birlikte akşam yemeğine oraya gitmeye karar vermişlerdi. Ancak yolda bir trafik kazası olmuştu ve bir tır yan dönerek yolu kapatmıştı.
Geri dönebilirlerdi; ama beklemeyi tercih ettiler. İki saat kadar sonra yol açıldı ve saat 22:00 sularında restorana varmışlardı. Ne var ki, restoran kapalıydı. Bilal ve eşi, bunca çabaya rağmen arkadaşlarını o ünlü restoranda yemek yediremedikleri için çok üzülmüşlerdi. Serpil ve eşi ise hala çok mutlu görünüyorlardı. Bilal’in eşi Tuğçe sordu; “Harikasınız, moraliniz hiç bozulmadı.
Nasıl yapıyorsunuz bunu? Serpil cevap verdi: “Çok basit dedi. Bizi mutluluğumuzu bakış açımız belirliyor. Şimdi olanları değişik bakış açılarıyla görmek mümkün” dedi.
“Buraya geldik ve restoran kapalı olduğu için yiyemedik. Böylece buraya yeniden gelmek, sizleri görmek ve bu restoranda yemek yemek için bir umudumuz var. Gelecekte yapmak isteyebileceğimiz bir şey eklendi yaşantımıza.
Bu restoran kapalı olduğu için bu akşam yeni bir yer daha keşfedeceğiz. Bakarsınız buradan daha da iyi bir yer keşfederiz. Daha iyi değilse bile, yeni bir yer daha öğrenmiş olacağız.
Eğer yemek yemeden şehre dönersek, bugün gereksiz kalorilerden de paçayı kurtarmış olacağız. Hem saat 18:00′den sonra akşam yemeği yememiz de önerilmiyor.”
Tuğçe, “Harika bir bakış açısı” dedi Serpil’e. “Buna ilaveler de yapabiliriz.
Biz neden böyle düşünmüyoruz ki? Arkadaşlarımızla televizyonun olmadığı bir ortamda doyasıya sohbet ettik. Hayatımıza güzel bir anı daha eklendi. Üstelik paramız da cebimiz de kaldı.”
Serpil’in eşi Mert araya girdi:”Aslında dünyada ne olup bittiği o kadar da önemli değil. Önemli olan bizim olanı biteni nasıl gördüğümüz. Şartları değiştiremiyorsak, bakış açımızı değiştirebiliriz.