Related discussions

pınar Discussion started by pınar 14 years ago
PSİSİK YETENEK ve RUHSALLIGI BÜTÜNLESTİRMEK
David FONTANA
Felsefe doktorası olan Prof. David Fontana, psisik arastırmaya yönelik sürekli aktif ilgisiyle
birlikte, dogu ve batının ruhsal geleneklerinde genis uygulamalı deneyime sahip bir
psikologtur. (Society for Pscyhical Research’ün eski baskanıdır.) Bu genis sahalarda, bazıları
klâsik olarak kabul edilen birçok kitabın da yazarıdır. Bu makale, 23 Mart 1999’da verdigi bir
konferansa dayanarak hazırlanmıstır.

RUHSALLIK ve PSİSİK YETENEKLER
RUHSAL gelisim kendisiyle birlikte psisik ihsanları getirebilmesine ragmen, ruhsallık ve psisik
yetenekler aynı sey degillerdir. Budizm ve Hinduizm gibi dogulu ruhsal geleneklerde ruhsal
kapasiteler derinlestiginde zihnin bazı maddesel sınırlamaları asmaya basladıgı ve
digerlerinin zihinleriyle telepatik iletisim içine girebilir hâle geldigi ve böylece durugörü ve
psikokinezi gibi (topluca siddhiler denilen) yetenekler tezahür ettirdigi söylenmektedir.
Bununla birlikte bu gelenekler, siddhilerin sadece ruhsal büyümenin bir çesit önemsiz
belirtileri oldukları ve asla kisisel çıkar saglamak için kullanılmamaları ve kendi içlerinde bir
son olarak görülmemeleri gerektigi konusunda bizleri uyarmaktadırlar, aksini yapmak benligi
güçlendirir ve kisiyi gerçek ruhsal ilerleme yolundan saptırır. nsan, baskalarına hizmet
ederken kullandıgında bile, benligi sisiren duygulardan kaçınmalıdır. Siddhiler bize emanet
edilmis hediyelerdir, kisisel servetimiz degillerdir.
Bir Yoginin Otobiyografisi’nde (Bu kitabın özeti Mucizeler adıyla RM Yayınları arasında yer
almaktadır), meshur guru Paramhansa Yogananda kendi kisisel siddhi deneyimlerinin sayısız
örneklerini verir ve kitaplarından bir digerinde, Man’s Eternal Quest’de (nsanın Ebedi
Arayısı), onların gelisimine eslik eden ruhsal disiplinlerin derinligine yönelik bir anlayıs sunar.
Bununla birlikte siddhilerin en eglendirici örneklerinden biri, Ram Dass’ın kendisiyle birkaç yıl
geçirdigi bir diger saygın ögretmen Neem Baba’nın hayatında görülmüstür. Bir zamanlar
Hindistan’daki trenlerde kutsal adamların parasız yolculuk yapmalarına izin veriliyordu ama
bazı sebeplerden dolayı bu ayrıcalıga son verme kararı alındı. Neem Baba yeni politikanın ilk
kurbanlarından biriydi ve biletsiz oldugu kesfedildiginde, Karolli istasyonunda uygun bir
sekilde trenden indirilmisti. Biletçi diger yolcuların protestolarına aldırmadan düdügünü çaldı
ve sürücü treni çalıstırmak istedi; ama nafile, tekrar tekrar denedi ama hiçbir sey olmadı. Bu sırada Neem Baba plâtformun üzerinde gülümseyerek bekliyordu. Sonunda, trene geri
gelmesi için yalvarmaya basladılar. O, yalvarısları nazikçe dinledi, trene tırmandı tahmin
edeceginiz gibi motor, bir motorun davranması gerektigi gibi davrandı ve tren istasyondan
ayrıldı.
Tesadüf mü? Sürücünün bir numarası mı? Hindistan’ın kutsal adamlarını ve kadınlarını
çevreledigi söylenen siddhilerin diger birçok örneklerini deneyimleyenler, bunun Neem
Baba’nın isi oldugundan hiç süphe etmediler ve o zamandan sonra da o hep Neem Karolli
Baba diye bilindi.

PSİSiK YETENEKLER ve RUHSALLIK
Sürecin zıt istikamette güçlüce çalıstıgı, yani psisik yeteneklerin gelisiminin ruhsal ilerlemeye götürdügü yönünde hiç delil yoktur. Bazı vakalarda böyle olabilir ama bu kuraldır anlamına gelmez. Geçmisin bazı en ünlü psisikleri, kesinlikle ruhsal olmayan numaralara
kalkısmıslardır. Eusapia Palladino her bakımdan çok güçlü bir fizik medyomdu ve tarihte en
genis olarak incelenen psisiklerden biriydi; yine de onun fenomenlerinin çogu gerçek
olmasına ragmen, digerlerinin açıkça hileli oldugu yönünde neredeyse oybirligi vardır. O
celselerdeki haziruna “Beni izleyin, yoksa hile yaparım.” diye ögüt vermis, kusurlarından
dolayı rehberi John King’i suçlamıstır. Bazı rehberlerin karakterleri gerçekten belirli oranda
istenmeyen özellikler tasısa da (John King hayattayken adı çıkmıs bir korsan oldugunu iddia
etmekteydi), Palladino ile uzun süre çalısan Hereward Carrington, onun yaptıgı hilelerin
kendi egosuna baglı oldugu görüsündedir. Carrington, Eusapia Palladino and Her Phenomena
(Eusapia Palladino ve Fenomenleri) adlı eserinde “Ona bunu yapmaması için yalvardık.” diye
yazmıstır, ama bir toplantıda, bir saat veya hemen sonrasında bir sonuç üretilmediyse,
medyom “genellikle kaba ve açık türden” hile yapmaya basvurmustu.
Elbette ki, fizik medyomlar toplantılarda hile yaparken yakalandıklarında Palladino’nun iddia
ettigi gibi, transtayken rehberleri tarafından böyle yapmaya itilmis olabilirler, ama eger
öyleyse bu sadece onların rehberlerinin dürüstlügüne degil, rehberlerin kendi medyomlarının
ünleriyle ilgili kaygılarına da gölge düsürür. Her halükârda, rapor edilen bir diger güçlü fizik
medyom olan, ama bu vakada kıskançlık günahına yenik düsen Agnes Guppy’nin davranısı
için rehberleri suçlamak çok zor olurdu. Daha genç ve daha çekici arkadas medyom Florence Cook’un basarısıyla yüzlestiginde (Cook, Sir William Crookes tarafından gerçekten
arastırılmıs ve ismi telâffuz edilmistir), Agnes Guppy çözümün, iki suç ortagının Cook’un
yüzüne asit fırlatmaları oldugunu düsünmüstür. Neyse ki suç ortakları bunu reddetmislerdir
ama bu hikâye Bayan Guppy’nin söhretini yerle bir etmisti.

RUHSAL ve PSİSİK YETENEKLER ARASINDAKİ BAGLANTI
Bununla birlikte, psisik yeteneklerin ruhsal gelisime sevk etmedeki basarısızlıgına ragmen,
sürecin bunun aksine çalısabildigi gerçegi, bu ikisi arasında bir baglantı olması gerektigini
gösterir. Bu baglantıyı kesfetmeye nasıl baslayabiliriz? Yunanistan’da Delf tapınagının Apollo
sunagının üzerinde -dünyadaki en büyülü yerlerden biridir-, “Kendini Bil” ögüdü vardır.
Apollo sunagı; Piton’un, yani ilâhlarla iletisim kurduguna inanılan bir rahibenin -biz ona
muhtemelen bir trans medyomu diyecektik- eviydi. Kendisine Atina’daki en bilge adamın kim
oldugu soruldugunda, “Hiçbir sey bilmedigini bilecek kadar bilge olan tek adam Sokrat’tır.”
diye cevap vermistir. Yani bizim bu kesfe baslama noktamız; Sokrat ile birlikte, sadece dıssal dünya degil ama kendi zihnimiz hakkında da ne kadar az bildigimizi kabul etmektir. Bu bizi,
“Kendi zihnimin yapısı nedir?”, “Ben neyim?”, “Ben kimim?” gibi varlıksal soruları sormaya
götürür. Bazıları -örnegin Darwinciler- bu soruları, bizim sans eseri yaratılan biyolojik
tesadüfler oldugumuzu, anlamı ve amacı olmayan basıbos bir evrende yasadıgımızı
söyleyerek cevaplayacaklardır. Digerleri bu cevabı kabul etmenin, anlamsızca yasamak ve
ümitsizce ölmek demek oldugunu kabul edecektir. Onlar bize, modern bilimin bütün gücüne
ve bütün kesiflerine ragmen zihin hakkında fazla bir sey söyleyemeyecegini ve ruh veya
Tanrı’nın hiç olmadıgını -Yüksek Suur veya hangi terimi kullanmayı tercih edersenizkategorik
olarak kesinlikle ifade edemeyecegini hatırlatmaya devam edeceklerdir. Modern
bilim psisik ihsanların olmadıgını kategorik olarak ifade edemez ve bundan dolayı en
materyalist bilim adamları bile böyle meselelerde agnostisizmin -belirsizligin bir kabulününötesine geçemezler.
Delilleri inceleyenler, insan yasamında bir ruhsal boyutun mevcudiyetini ve psisik
yeteneklerin mevcudiyetini desteklemek için çok miktarda seyin mevcut oldugunun farkına
varırlar. Bununla birlikte, bu boyutun ve bu yeteneklerin yapısına ve anlamına iliskin daha
derin sorular, bir anlamda fiziksel bilimlerin nüfuz sahasının ötesinde yatar. Bilim, bütün
süphe edilmez güçlerine ragmen, bizim sınırlı bir uygunluk alanı dedigimiz seye sahiptir. Bu
alanın ötesinde, onun hitap edemedigi sorular vardır; sadece varolusun temel anlamı ve
benligin tabiatıyla ilgili sorular degil, ama digerkâmlık gibi insan vasıfları ve bir Bach veya
Mozart veya bir Michael Angelo gibiler tarafından tezahür ettirilen yüce yaratıcı yeteneklerle ilgili sorular. Böyle sorular aslında ruhsal sorulardır ve onlar bilimin usulüyle dısarıya,maddesel dünyaya bakarak degil, ama aziz ve mistigin usulüyle bir kisinin içine bakarakcevaplanırlar.
Zen Budizmi bunu yapmanın bir yolunu, koan kullanımı sayesinde ögretir. Koan hiçbir
mantıklı cevabın olmadıgı bir sorudur. O bize sık sık o kadar paradoksal bir sey sorar ki, bizim ilk tepkimiz onu gülünç bularak bertaraf etmek olur. En iyi bilinen örneklerinden biri sudur:
“Bir elle alkıslamanın sesi nedir?” Gerçekten de bir paradoks. Tanımlamada, alkıslama iki eli
içerir. Ama Zen Budist ögretmeniniz size, yargılamadan ve ummadan sadece oturmanızı ve
soru üzerine meditasyon yapmanızı söyleyecektir. Bir ögretmenin bana ögrettigi gibi,
“Kendine cevabı sorma, sadece koanı sor.” Koan üzerine meditasyon yaptıgınızda, “cevap,
sessizlik olmalı” gibi düsünceler kendiliginden yükselmeye baslar, ama cevabı ögretmeninize
verdiginiz her seferinde o basını sallar ve size gitmenizi ve meditasyonunuza devam etmenizi söyler.
Koanın amaçlarından biri sizi, mantıklı zihnin, hayatımızda çogu zaman kullandıgımız zihnin,
daha fazla gidemeyecegi bir noktaya getirmektir. “Eller” ve “alkıslama” maddesel dünyaya
aittir. Maddesel dünya bizim tarafımızdan, hepsinin anlamlarını ayrılıktan aldıkları ayrı
nesneler ve kavramlardan meydana gelmis biçimde anlasılır. Sol el, sag elden ayrıdır -onun
karsıtı-; alkıs sesi, sessizlikten ayrıdır -onun karsıtıdır-. Bundan dolayı, mantıksal olarak tek
elle alkıslayamayız. Ama koan bu karsıtlıklarla düsünmeyi keser. Eger kisi onunla çalısmaya
devam ederse, orada ayrılık hissiyatının bir yanılgı oldugunun farkındalıgı an”den gelir. Hiçbir
sey, ister bir nesne veya bir kavram olsun, diger bütün seylerden izole edilmis olarak var
olamaz. Her sey, hem canlı hem cansız, aslında temelde yatan bir birligin, bütün varolusun
esası olan bir birligin tezahürüdür. Ve farkındalıgın bu anında, koanın kendini çözdügü
söylenir, bu, onun sizi daha derin bir anlayıs seviyesine götürmesidir. Ve koan kendisini
çözerken, aynı zamanda -en azından kısmen- elbette ki niha” koan olan “Ben kimim?”
sorusunu ve “Onu nasıl bilebilirim?” “Kendi yüzümü nasıl görebilirim?” “Ben hem soru hem
de cevap nasıl olabilirim?” gibi her noktası bir elle alkıslamak kadar paradoksal olan
sorulardan birini de çözer.
Elbette ki, bu sekilde kelimelere döküldügünde, onun sadece bir entelektüel egzersiz hâline
dönüsmesi riski ortaya çıkar ve eger sadece entelektüel cevaplar sunduysanız iyi bir Zen
ögretmeni meditasyon yaptıgınız seye iki kat hızlı geri gönderecektir. Ögretmen, sizin bu
birligi gerçekten deneyimlediginizi görmek isteyecektir. Bunu yaptıgınızda, cevabınız
herhangi bir önceden belirlenmis formül yerine sizin dönüsmüs oldugunuz kisi içinde görünür
olacaktır. Ama “Bunun, ruhsallık ve psisik yetenekler arasındaki baglantıyla ne ilgisi var?”
diye düsünebilirsiniz. Her bakımdan ilgili. Eger her birimiz kendi mevcudiyetimiz içinde
kilitlenmis olmaktan daha çok temelde yatan bir birligin ifadeleriysek, o zaman bu birlikle
(ruhsal gelisim deneyimi yoluyla) temasa geçmek veya digerlerinin zihinleriyle (psisik
yetenekler yoluyla) temasa geçmek fikri bir çesit anlam kazanmaya baslar. Sadece bu da
degil, bu fikir yasanmıs bir imkân hâline gelir. Zihinlerimiz ve arkadasımız olan diger
varlıkların zihinleri; oldukları gibi, yani tek suurun görünümleri olarak tanınırlar ve bundan
dolayı psisik deneyimlere engel olan kendimiz ve digerleri arasındaki bariyerler kaybolur.
Bundan dolayı ruhsal inançlar, hem bizim dıssal dünyayla hem de kendi varlıgımızla daha
derinden ilsikimizde etkileyici bir aksiyondur.

HER SEYİN BİRLİGİ
Her seyin birliginin (sadece her seyin karsılıklı bagımlılıgı degil, ama gerçek birligin) farkına
varmanın diger sonucu, bizim sadece ölümden sonra ödüllendirilme ümidinden dolayı degil,
bu dogal yol oldugu için daha iyi bir hayat yasamaya baslamamızdır. Eger her sey aynı birligin parçasıysa, o zaman digerlerine veya çevreye zarar vermek, kendine zarar vermektir.
Budizm ve Jainizm gibi Dogu dinleri ahimsa, yani siddetsizlik denilen bir ideale sahiptirler.
Ahimsa kisiyi sadece digerlerine gereksiz zarar vermekten sakındırmaz, aynı zamanda bize
kendi varlıgımızı saflastırmada yardım eder. Bir sinegi yakalamak ve dısarıya atmak yerine
onu öldürmenin bile üzerimizde kabalastırıcı bir etkisi vardır. Sinegi dısarı atmak gerçekten
mükemmel bir fiildir. Bizler mükemmel insan varlıkları degiliz ama mükemmel seyler
yapabiliriz. Düsüncesizce hayattan mahrum etmek yerine, küçük zararsız bir yaratıgı dısarı
koymak bir İsa veya bir Buda fiilidir. Yerimizde olsalar onların yapacagı sey, kesinlikle budur.
Bundan dolayı ahimsa bize, insan faaliyetlerinde birlik hissiyatını ifade ettigimizi veya
Budizmde dendigi gibi Buda tabiatımızı ifade ettigimizi ögretir.

İNANCIN ÖNEMi
Ruhsal hayata inancın -veya imanın- yolda önemli bir erken adım oldugu söylenmistir;
dogrudur ve aynısının psisik yetenekler için de geçerli oldugu görünmektedir. Koyunların
(psisik fenomenlere inananların) keçilerden (inanmayanlar) daha yüksek basarı elde ettikleri
parapsikolojik arastırmada, iyi bilinen koyun/keçi etkisi; zihinlerin birbirleriyle dogrudan
iletisim kurabileceklerine ikna olmalarının, kisinin psisik potansiyelinin en azından küçük bir
bölümünün kilidini açmaya yeterli oldugunu ögrenmektedir.
ALINTIDIR.