Related discussions

savashkan Discussion started by savashkan 14 years ago

Küçük bir ülkenin insanları sabahleyin radyo ve televizyonlarını açtıklarında, normal programın kesilerek ara arda marşlar çalındığını duyarak meraka kapılmışlar. Biraz sonra ekrana çıkan bir spiker, ayakta dimdik durup:

- Büyük milletimiz!. diye konuşmaya başlamış. Sivil bir darbe ile ülke yönetimine el konmuştur. Bugünden itibaren her türlü iskemle, koltuk ve kanepenin yani sıra, yerden yüksek karyolaların kullanılması yasaklanmıştır. Bu yasağı çiğneyenler, çok ağır şekilde cezalandırılacaktır!.

Haberi dinleyenler, bütün ihtilallerde olduğu gibi “kan gövdeyi götürecek” diye korkarken, bu tek maddelik bildiri karşısında oldukça ferahlamış ve her zamanki sessizlikleriyle boyun eğip, yasaklanan eşyaları dışarıya atmışlar. Fakir fukara da, onları parçalayıp kışlık odun yapmışlar.

İskemle ve koltukları çıkartanlar, evde ne kadar yatak ve minder varsa hepsini yere indirerek orada oturmaya, geceleri de aynı yerde yatmaya başlamışlar. Ve önceleri biraz sıkıntı çekmelerine rağmen, bu işe kısa sürede alışmışlar. Üstelik bir müddet sonra, masalarını da kapı dışarı etmişler. Çünkü iskemle ve kanepeler olmayınca, bu yüksek masaların bir işe yaramadığını görmüşler. Fakir halka tekrar gün doğmuş ve masalar da kışlık odunlar arasına katılmış. İnsanlar, yere serdikleri bir örtüyü veya yer masası üzerinde yemek yedikten sonra, ortadaki masayı yuvarlayıp kaldırıyor ve daha önceleri uzun merasimler gerektiren yemek işini şipşak hallediyorlarmış.

Yer minderlerinde rahat edenler, bir müddet sonra yüksek dolap veya sehpalar üzerindeki televizyonlarını seyrederken boyunlarının tutulduğunu fark etmiş ve bu zahmetten kurtulmak için, onları yere indirip altındaki eşyaları evden atmışlar. Sehpa ve dolapların çıkartılmasıyla birlikte odalar daha da rahatlamış ve küçük denilen evlerin aslında ne kadar geniş olduğu anlaşılmış. Bu arada, mobilya yapımı için kesilmesi gereken on binlerce ağaç da kurtulmuş elbet.

Bir ay sonra herkes: “Allah bu ihtilali yapanlardan razı olsun!.” demeye başlamış. Çünkü her gün, başka kolaylık ortaya çıkıyormuş. Yerde oturulduğu için elbise ve pantolanların ütüsü bozulduğundan, modacılar ekranlara çıkarak:

- Sayın seyirciler!.. diyorlarmış. Bildiğiniz gibi, daha önceki yılarda, yırtık yada yamalı elbiseler modaydı. Onu da, dizleri yada popumu aşındırılmış pantolon modası izledi. Sizleri mutlu etmek için canını bile vermeye razı olan biz modacılar, şimdi de “buruşuk elbise modası”nı başlattık. Ve buruşmayan kumaşlar ucuzlayıncaya kadar da, bu modayı değiştirmemeye karar verdik!”

İnsanlar, duydukları karşısında adeta bayram yapmış ve haberin bitmesini bile beklemeden, evlerindeki bütün ütüleri dışarı fırlatmışlar. Bu sefer de hurdacılar köşeyi dönmüş. Ütülerin atılmasıyla birlikte elektrik faturaları hafiflemiş, hanımların pembe dizileri seyrederken cayır cayır yaktıkları çamaşırlardan, ya da prizde unuttukları ütülerden çıkan yangınlar sona ermiş ve tabi ki ütü masalarının da atılmasıyla, odalar iyiden iyiye ferahlamış. Artık 70-80 metre karelik evler rağbet görüyor ve büyük evlerde yaşamış olan hanımlar, sabah kahvelerini yudumlarken: “O evlerin çilesini boşuna çekmişiz kardeş, gençliğimiz gitti vallahi!.” diyerek dövünüyormuş. Evlerin küçülmesiyle birlikte, işleri de küçülmüş ve ev islerine yardımcı olan kadınlara ayrılan paralar, çocukların harçlıklarına katılmış. Sadece “komşularda var” diye alınan lüks eşyalar için harcanan milyarlar ise, yine onların dengeli beslenmelerine ayrılmış. Böylelikle ikide bir de hastalanan çocuklar, kısa bir sürede turp gibi olmuş ve ailelerin bellerini büken sağlık harcamaları dörtte bire düştüğü için, geçim derdi diye bir şey kalmamış.

Küçük ülkenin bahtiyar insanları, evlerine bir sülük gibi yapışan eşyaları kullanmaya mahkum olduklarını ve eski insanların masalarda kalan mutluluklarının sebebini kavrayarak gerçek hürriyetin ne demek olduğunu öğrenmişler. Ve yer yatağı sayesinde düzelen omurgalarından mı, yoksa borçsuz yaşayıp kimseye el açmamanın verdiği rahatlıktan ötürü mü bilinmez, her yerde dimdik yürümeye başlamışlar.

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, insanlar yine marş sesleri ile uyanmışlar. Ve karşılarında yine aynı spikeri görmüşler. Ama adam, bu sefer lüks bir koltukta oturuyor ve:

- Büyük milletimiz!. diyormuş. Eski darbeciler, yeni bir ihtilalle işbaşından uzaklaştırılmıştır. Bu konuda, başta koltuk ve kanepe üreticileri olmak üzere, ülkemizin değerli iş adamlarının da desteği alınmış durumdadır. Büyük gazetelerimiz, yarından itibaren her üç kupona bir iskemle hediyesiyle sizleri ihya edecektir. Ayrıntılı haber “Azzzz sonra” verilecektir!...