Çok eski ezoterik bir ekol vardır. Essene Ekolü. Essene Grubu tüm dünyada Tanrıyı mutlak karanlık olarak düşünen tek grupdur. Kur'an, İncil ve Upanişatlar Tanrı'nın ışık olduğunu söylerler. Mutlak karanlık, yalnızca sonsuz karanlık gece, bu çok güzeldir. Tuhaf ama çok güzel ve çok anlamlı. Neden Tanrı her yerde ışık olarak sembolize edilir? Tanrı ışık olduğundan değil, insan karanlıktan korktuğundan. Bu insani bir görüştür. Tanrılarımız korkularımızdan doğmaktadır. Onlara şekil ve biçim veririz. Bu nedenle o şekiller bizim hakkımızda bir şeyler söyler, tanrılarımız hakkında değil.
Esseneler derler ki, Tanrı karanlıktır. Karanlık ezeli ve ebedidir. Işık gelir ve gider ve karanlık kalır. Sabah güneş doğar ve aydınlık olur. Akşam güneş batar ve karanlık olur. Karanlık için hiç bir şey doğmaz. O hep oradadır. O asla doğmaz ve batmaz. Işığın hep bir kaynağı vardır. Karanlık kaynaksızdır. Ancak kaynaksız olan sonsuz ve ebedi olabilir. Bir kaynağı olan şey sonsuz olamaz.
Işık, belli bir şekilde rahatsız eder. İşte bu yüzden ışıkta uyuyamayız. Işık gerilim yaratır. Karanlık bir gevşemedir. Ama neden karanlıktan korkarız? Çünkü ışık bize yaşam gibi gelir ki öyledir. Karanlık ise ölüm gibi gelir ki öyledir. İşte bu yüzden ölümü siyah resmederiz ve siyah yas rengi olmuştur. Tanrı ışıktır ve ölüm karanlıktır. Ama bunlar bizim yansıttığımız korkularımızdır. Aslında karanlık sonsuzdur, ışık sonludur. Karanlık her şeyin çıktığı, her şeyin düştüğü rahim gibi görünür.
Esseneler bu görüşe inanıyorlardı. Çünkü karanlığı severseniz ölümden korkmazsınız. Karanlığa girebilirseniz ki ancak korku olmadığında girebilirsiniz, eksiksiz gevşemeye erişebilirsiniz. Karanlıkla bir olabilirseniz çözünürsünüz. Bu bir teslimiyet olur. Artık korku kalmaz. Çünkü karanlıkla bir olursunuz. Artık ölemezsiniz. Ölümsüz olmuşsunuzdur. Karanlık ölümsüzdür. Işık doğar ve ölür. Karanlık yalnızca vardır.
Size karanlıkla ilgili bir teknik anlatacağım. Bu teknik için, zihninizde karanlık ve siyahlık hakkında korku olmamalıdır. Şöyle başlıyoruz. Önce karanlıkta oturun. Karanlığı hissedin. Karanlık her şeyin anasıdır. Düşünün hiç bir şey yokken ne vardı? Karanlıktan başka bir şey düşünemezsiniz. Her şey kaybolursa orada yine ne olacak? Karanlık olacak. O zaman siz de ona karşı, sevgi dolu bir tavır takının. Bırakın karanlık size dokunsun. Ona bakın. Karanlık bir odada ya da karanlık bir gecede, gözlerinizi açın, onunla bir olun. Önce karanlıkla derin bir dostluk gereklidir. Hiç bir şey yapmayın. Yalnızca onunla kalın. Ve yalnızca onunla kalmak size, ona karşı derin bir duygu verecektir. Çünkü karanlık gevşeticidir. Siz korku yüzünden bilmiyordunuz. Uykunuz yoksa hemen ışığı açarsınız, kitap okumaya ya da bir şeyler yapmaya başlarsınız. Ama karanlıkta kalamazsınız. Onunla kalabilirseniz, onunla yeni açılışlarınız yeni bağlantılarınız olacak. Bir kez onunla bağlantı kurunca çok derin bir kozmik olgu ile bağlantı kurmuş olursunuz.
Tüm biçimler karanlıktan çıkar ve karanlıkta çözünür. Siz de bir biçimsiniz, onun içinde çözünebilirsiniz. Işık olduğunda, siz tanımlısınız, sizi görebilirim, ışık vardır bedeniniz tanımlanabilir. Işık olmadığında sınırlar çözülür. Karanlıkta hiçbir şey tanımlı değildir, her şey başka şeylere karışır, biçimler kaybolur, var oluş belirsizleşir. Artık kim olduğunuzu bilemezsiniz. Ego var olamaz. Tanımsızken ego olarak var olunamaz. Karanlığa kolayca karışırsınız. Karanlık her türlü ayırımı yok eder. Işıkta güzel ve çirkin, zengin ya da fakir olursunuz. Işık insana bir kişilik, bir ayrılık verir. Eğitimli, eğitimsiz, aziz ya da günahkâr. Işık sizi ayrı bir insan olarak teşhir eder. Karanlık ise sizi sarar, sizi kabul eder. Ayrı bir insan olarak değil, sizi tanımsızca kabul eder. Sarılırsınız bir olursunuz. Karanlık bir nesne değildir. O her yerdedir. Sizi çepeçevre sarmıştır. Siz ona bakın rahat olun. Gözlerinize girmeye başlar. Siz de ona girmeye başlarsınız.
Tımarhanedeki deliler yalnızca içlerinde patlayan korkulardan muzdarip. Korkular orada, deliler korkuyor, her an ölüm korkusu yaşıyorlar. Delilerin karanlık üzerine meditasyon yapmasına imkan verilse, delilik kaybolur. Ama yalnızca Japonya'da bu konu üzerinde çalışılmakta. Japon yöntemi, vakaya göre, onu 3 ya da 6 hafta yalnız yaşamasına izin vermeyi içeriyor. Hiç bir doktor,psikanalist gitmiyor yanına. Yemek veriliyor, ihtiyaçları gideriliyor ve yalnız bırakılıyor. Gece ışık olmuyor. Acı çekiyor elbette. Pek çok aşamadan geçiyor ama arkadaşlık sağlanmıyor. Kendi deliliği ile doğrudan yüzleşmesi gerekiyor. 3 - 6 haftada delilik kaybolmaya başlıyor. Aslında hiçbir şey yapılmıyor. Adam yalnız bırakılıyor o kadar. O kendi bilinçaltı ile yüzleşiyor. Kendi bilinçaltımız ile karşı karşıya gelmemiz gerekir. Ve bu karanlık meditasyonu tüm deliliği emer. Gece bir saat boyunca karanlıkta kalın. Bir erime duygusu hissedeceksiniz ve bir şeyin içinize girdiğini, kendinizin bir şeyin içine girdiğinizi hissedeceksiniz. Üç ay boyunca, günde bir saat karanlıkta kalarak, her tür bireysellik ve ayrılık duygusunu yitireceksiniz. O zaman bir ada olmayacaksınız, okyanus olacaksınız. Ve karanlık öylesine okyanus gibidir. Hiç bir şey o kadar engin, o kadar ebedi ve o kadar size yakın değildir.
Çok eski ezoterik bir ekol vardır. Essene Ekolü. Essene Grubu tüm dünyada Tanrıyı mutlak karanlık olarak düşünen tek grupdur. Kur'an, İncil ve Upanişatlar Tanrı'nın ışık olduğunu söylerler. Mutlak karanlık, yalnızca sonsuz karanlık gece, bu çok güzeldir. Tuhaf ama çok güzel ve çok anlamlı. Neden Tanrı her yerde ışık olarak sembolize edilir? Tanrı ışık olduğundan değil, insan karanlıktan korktuğundan. Bu insani bir görüştür. Tanrılarımız korkularımızdan doğmaktadır. Onlara şekil ve biçim veririz. Bu nedenle o şekiller bizim hakkımızda bir şeyler söyler, tanrılarımız hakkında değil.
Esseneler derler ki, Tanrı karanlıktır. Karanlık ezeli ve ebedidir. Işık gelir ve gider ve karanlık kalır. Sabah güneş doğar ve aydınlık olur. Akşam güneş batar ve karanlık olur. Karanlık için hiç bir şey doğmaz. O hep oradadır. O asla doğmaz ve batmaz. Işığın hep bir kaynağı vardır. Karanlık kaynaksızdır. Ancak kaynaksız olan sonsuz ve ebedi olabilir. Bir kaynağı olan şey sonsuz olamaz.
Işık, belli bir şekilde rahatsız eder. İşte bu yüzden ışıkta uyuyamayız. Işık gerilim yaratır. Karanlık bir gevşemedir. Ama neden karanlıktan korkarız? Çünkü ışık bize yaşam gibi gelir ki öyledir. Karanlık ise ölüm gibi gelir ki öyledir. İşte bu yüzden ölümü siyah resmederiz ve siyah yas rengi olmuştur. Tanrı ışıktır ve ölüm karanlıktır. Ama bunlar bizim yansıttığımız korkularımızdır. Aslında karanlık sonsuzdur, ışık sonludur. Karanlık her şeyin çıktığı, her şeyin düştüğü rahim gibi görünür.
Esseneler bu görüşe inanıyorlardı. Çünkü karanlığı severseniz ölümden korkmazsınız. Karanlığa girebilirseniz ki ancak korku olmadığında girebilirsiniz, eksiksiz gevşemeye erişebilirsiniz. Karanlıkla bir olabilirseniz çözünürsünüz. Bu bir teslimiyet olur. Artık korku kalmaz. Çünkü karanlıkla bir olursunuz. Artık ölemezsiniz. Ölümsüz olmuşsunuzdur. Karanlık ölümsüzdür. Işık doğar ve ölür. Karanlık yalnızca vardır.
Size karanlıkla ilgili bir teknik anlatacağım. Bu teknik için, zihninizde karanlık ve siyahlık hakkında korku olmamalıdır. Şöyle başlıyoruz. Önce karanlıkta oturun. Karanlığı hissedin. Karanlık her şeyin anasıdır. Düşünün hiç bir şey yokken ne vardı? Karanlıktan başka bir şey düşünemezsiniz. Her şey kaybolursa orada yine ne olacak? Karanlık olacak. O zaman siz de ona karşı, sevgi dolu bir tavır takının. Bırakın karanlık size dokunsun. Ona bakın. Karanlık bir odada ya da karanlık bir gecede, gözlerinizi açın, onunla bir olun. Önce karanlıkla derin bir dostluk gereklidir. Hiç bir şey yapmayın. Yalnızca onunla kalın. Ve yalnızca onunla kalmak size, ona karşı derin bir duygu verecektir. Çünkü karanlık gevşeticidir. Siz korku yüzünden bilmiyordunuz. Uykunuz yoksa hemen ışığı açarsınız, kitap okumaya ya da bir şeyler yapmaya başlarsınız. Ama karanlıkta kalamazsınız. Onunla kalabilirseniz, onunla yeni açılışlarınız yeni bağlantılarınız olacak. Bir kez onunla bağlantı kurunca çok derin bir kozmik olgu ile bağlantı kurmuş olursunuz.
Tüm biçimler karanlıktan çıkar ve karanlıkta çözünür. Siz de bir biçimsiniz, onun içinde çözünebilirsiniz. Işık olduğunda, siz tanımlısınız, sizi görebilirim, ışık vardır bedeniniz tanımlanabilir. Işık olmadığında sınırlar çözülür. Karanlıkta hiçbir şey tanımlı değildir, her şey başka şeylere karışır, biçimler kaybolur, var oluş belirsizleşir. Artık kim olduğunuzu bilemezsiniz. Ego var olamaz. Tanımsızken ego olarak var olunamaz. Karanlığa kolayca karışırsınız. Karanlık her türlü ayırımı yok eder. Işıkta güzel ve çirkin, zengin ya da fakir olursunuz. Işık insana bir kişilik, bir ayrılık verir. Eğitimli, eğitimsiz, aziz ya da günahkâr. Işık sizi ayrı bir insan olarak teşhir eder. Karanlık ise sizi sarar, sizi kabul eder. Ayrı bir insan olarak değil, sizi tanımsızca kabul eder. Sarılırsınız bir olursunuz. Karanlık bir nesne değildir. O her yerdedir. Sizi çepeçevre sarmıştır. Siz ona bakın rahat olun. Gözlerinize girmeye başlar. Siz de ona girmeye başlarsınız.
Tımarhanedeki deliler yalnızca içlerinde patlayan korkulardan muzdarip. Korkular orada, deliler korkuyor, her an ölüm korkusu yaşıyorlar. Delilerin karanlık üzerine meditasyon yapmasına imkan verilse, delilik kaybolur. Ama yalnızca Japonya'da bu konu üzerinde çalışılmakta. Japon yöntemi, vakaya göre, onu 3 ya da 6 hafta yalnız yaşamasına izin vermeyi içeriyor. Hiç bir doktor,psikanalist gitmiyor yanına. Yemek veriliyor, ihtiyaçları gideriliyor ve yalnız bırakılıyor. Gece ışık olmuyor. Acı çekiyor elbette. Pek çok aşamadan geçiyor ama arkadaşlık sağlanmıyor. Kendi deliliği ile doğrudan yüzleşmesi gerekiyor. 3 - 6 haftada delilik kaybolmaya başlıyor. Aslında hiçbir şey yapılmıyor. Adam yalnız bırakılıyor o kadar. O kendi bilinçaltı ile yüzleşiyor. Kendi bilinçaltımız ile karşı karşıya gelmemiz gerekir. Ve bu karanlık meditasyonu tüm deliliği emer. Gece bir saat boyunca karanlıkta kalın. Bir erime duygusu hissedeceksiniz ve bir şeyin içinize girdiğini, kendinizin bir şeyin içine girdiğinizi hissedeceksiniz. Üç ay boyunca, günde bir saat karanlıkta kalarak, her tür bireysellik ve ayrılık duygusunu yitireceksiniz. O zaman bir ada olmayacaksınız, okyanus olacaksınız. Ve karanlık öylesine okyanus gibidir. Hiç bir şey o kadar engin, o kadar ebedi ve o kadar size yakın değildir.
OSHO ‘nun «Sırlar Kitabı»ndan, Derleme: Günal Gölhan, Omega yayıncılık – 2007