Yeniden Çerçevelendirme

yuceltanay53 Pazartesi, 05 Temmuz 2010 22:42

Bir Bakış Açısı-Yeni Bir Perspektif
Problemin niçin orada olduğunu bilmek, problemin nasıl çözüleceğine katkısını görebilmek açısından önemlidir. Ama çoğumuz niçin ve neden sorularında takılır kalır, çözüm üretmek yerine problemle problem oluruz. Problemin değil, çözümün bir parçası olmaktır bizi geliştiren bakış açısı.
NLP'de yeniden çerçeveleme olarak tanımlanan olaylara farklı bir şekilde bakabilmeyi zaten gündelik yaşamımızda zaman zaman yapıyoruz. Bunu ihtiyacımız olduğu anda bilinçli olarak yapabilmek çöplerin içine düşmüş pırlantayı görmemizi sağlar.
Bir resmin sınırlarını çerçevesi belirler. Gördüğümüz manzara evin hangi penceresinden baktığımıza göre değişir.
Bir kişiyle ilişkinin başlangıcında bizi ona çeken şey ile, ilişkinin bitmesine neden olan şey genellikle aynı özellik olur.
İlişkilerin başlangıç ve bitiş noktasında aynı özelliği farklı sözcüklerle tanımlarız. Ona çekilmemizin nedeni içinden geldiği gibi davranması ise, ondan uzaklaşma nedenimiz bir anının bir anına uymaması olur. Cömertliği savurganlığa, tutumluluğu cimriliğe, neşeliliği çocukluğa, özgüvenli olması kibirliliğe, yaratıcılığı ve hayal gücü zenginliği uçukluğa dönüşür. O kişinin özelliklerini tanımlarımızda yeniden çerçeveleriz.
Aynı kişiyi tanımlayan iki kişinin söylediklerini dinlediğinizde farklı kişilerden bahsedildiğini sanırsınız.
• Samimi, dürüst ve eğlenceli bir insan.
• Laubali, patavatsız ve sorumsuz bir insan.
Çerçeve sözcükler, beden dili, ses tonu, kullanılan mimikler
ile belirlenir.
 Terapilerinde yeniden çerçevelendirmeyi harika bir şekilde yapan Virginia Satir'in temizlik hastası bir kadına yaklaşımı ilginç bir örnektir. Kadının temizlik hastalığı evine giren çıkan insan sayısını sıfıra indirmişti. Süpürdüğü halıların üzerinde ayak izleri olmasına tahammül edemediği için çocukları bile onu ziyarete gelemiyordu. Satir önce onu evini böylesine temiz tuttuğundan dolayı tebrik etti (uyum). Sonra gözlerini kapatmasını ve yeni süpürülmüş halılarına odaklanmasını söyledi. Kadın Alfa boyutuna girdiğinde yumuşak bir sesle şöyle dedi: "Halıya bak. Tertemiz. Sadece elektrik süpürgesinin izleri var. Hiçbir ayak izi yok. Hiç kimse üzerinde yürümemiş. Yalnızlık. Hiçbir ayak izi yok. Senden başka hiç kimse yok. Yalnız basmasın. Kimse yok." Kadın temizlik bağımlılığını zihninde yalnızlıkla eşleştirdiğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Yalnızlık, halıların kirlenmesinden daha tahammül edilemez bir şeydi.
Yeniden Çerçevelendirme Yolları
1) Büyütmek
2) Küçültmek
3) İçeriği Değiştirmek
4) Niteliği Değiştirmek

 
1) Büyütmek
Sorun spesifik bir şey ise, konuya daha geniş açıdan bakmak yararlı olabilir. Sorun bir detaydan kaynaklandığında kişi bu sorunu gereğinden daha önemli hale getirebilir ve bütünün kendisine sağlayacağı avantajları gözden kaçırabilir.
Bir arkadaşım, kira için belirlediği miktarın az üzerinde olan bir daireyi sırf bu nedenle tutamayacağını söylerken güzel bir daireyi kaçıracağından dolayı üzgündü. Sadece kira miktarına takıldığı için diğer avantajları göremiyordu. Ona, evin konumunun işine tek vasıta ile gitmeye uygun olduğunu (şimdiki evinden işe gitmek için iki vasıta kullanıyordu) ve yürüyüş yapmayı çok sevdiği için güzel günlerde yürüyerek bile gidebileceğini, böylece günlük egzersizini de yaparken yol masrafından yapacağı tasarrufun kira farkını rahat rahat çıkaracağını, hem de tam istediği gibi aydınlık bir evde oturacağını söylediğimde güle oynaya giderek evi tuttu.
 
2) Küçültmek
Sorun genel bir şeyden kaynaklanıyorsa, sorunu parçalara ayırarak çözüm üretmek yararlı olabilir. Küçük lokmalar, büyük lokmalara göre daha rahat yutulur. "Peşin fiyatına 12 ay taksitle satılan ürün" bize daha cazip gelmiyor mu? Bir detayın önemi vurgulandığında bütüne ilişkin fikrimiz değişebilir. Uzun bir yolun sadece ilk kilometresini bitirmeye odaklandığınızda yol daha kısa gelir. Sonra bir kilometre daha, sonra bir kilometre daha. Her uzun yol ilk küçük adımla başlar.
Gelin sizinle egzersizi günlük yaşamıma nasıl kalıcı olarak kattığımın hikayesini paylaşayım. İki yıl önce günlerden bir gün, arada bir yerine genç kızlığımda olduğu gibi yine her gün egzersiz yapmam gerektiğine karar vermiştim. Her gün yarım saat egzersiz yapacağım diye kendime söz vermiş ama daha birinci haftanın sonunda kaytaracak bahaneler bulmaya başlamıştim. Sadece bir gün kaytardıktan sonra kendime verdiğim sözü tutmamanın yarattığı acı, kaytarmanın hazzından daha fazla olmuştu. Hemen gözümde büyüyen yarım saati küçültmeye karar verdim. Yarım saat otuz kocaman dakikaydı. Bunu günde iki kez on beşer dakikaya bölersem gözüme daha kolay görüneceğine karar verdim. Ama on beş dakika dolduğunda akşama yeniden yapmak yerine devam etmeyi tercih ettim. Birbiri ardına iki on beş dakikalık egzersiz yapma düşüncesi bir bütün olarak yarım saatlik egzersizden daha cazip gelmişti zihnime. Kendimi mi kandırıyordum? Evet. İşe yaradı mı? Evet. Son iki senedir egzersizimi aksatmış olduğum gün sayısı beşi geçmez. Hem de çoğu günler 45 dakika ya da bir saate kadar uzuyor. Daha başka değişiklikler de yaptım tabii sorunumu yeniden çerçevelerken.
 
3) İçeriği Değiştirmek
Bir şeyin anlamını yeniden tanımlamak bazen yeniden çerçevelemek için yeterli olabilir. Egzersiz yapmak çoğu insana sıkıcı gelir. Herkes yapılmasını gerektiğini bilse de. Doğruyu söylemek gerekirse, egzersizin sonuçlarını hiç terlemeden elde etmemiz mümkün olsaydı kaçımız egzersiz yapmayı sürdürürdük? Egzersiz bağımlıları bile egzersizi terlemekten zevk aldığı için değil, egzersiz sırasında beynin bol miktarda salgıladığı endorfinlerin yarattığı mutluluk duygusuna bağımlı oldukları için yapıyor.
Madem egzersiz yapmak için zaman ayırıyordum, bu zamanı iki şey birden yaparak değerlendirebilirdim. Zamanı rasyonel kullanmak açısından benim için iyi bir fırsattı. Kütüphanemde birikmiş, dinlemeye fırsat bulamadığım birçok kitap kaseti, katıldığım ve verdiğim konferansların kasetleri, eğitim kasetleri, meditasyon kasetleri, müzik kasetleri ve yine seyretmeye fırsat bulamadığım ama yıllardır alıp biriktirdiğim değişik başlıklı video eğitim kasetleri vardı. Bu kasetlere dünyanın parasını yatırmış ama yeterince değerlendirmemiştim. Artık hem zihnimi, hem bedenimi aynı anda eğitebilirdim.                                 
 İster parkta yürüyüşe çıkayım, ister evde eliptik bisikletimin üzerinde olayım kulağımda walkmen oluyor. Televizyonun karşısında eğitim kasetlerini ya da sevdiğim bir programı izlerken egzersiz yapmak da keyif veriyor. Artık egzersiz zamanı yok, kendimi geliştirmek için ayırdığım zaman var. İçerik değiştiğinde motivasyonum da harika bir şekilde arttı.
Yapmanız gereken, ama motivasyon eksikliğinden dolayı ertelediğiniz şeyleri çekici kılmak. Bunun için onlara yeni bir anlam vermeniz yeterli. Sonuç da harika oluyor.
Bir şeyi yapmaktan hoşlanmıyorsak, onu yapmayı dört gözle beklemeyiz. Çünkü enerjimiz yapmamız gereken şeye doğru akmaz, tersine azalır. Kullanılmayan enerji azalmaya mahkumdur. İşleyen demirin ışıldadığı gibi, enerji kullanıldıkça artar.
Hayatlarını, kendi istekleri yerine, başkalarınınkini karşılamaya odaklamış insanların sıkça depresyon yaşaması bundandır. Depresyon, düşük enerji ile yaşamda var olma halini tanımlar. Amaçsızlık da kişinin enerjisini azaltır. Kişi amaçsızca bir takım "eğlencelerle" kendini geçici olarak oyalasa da gittikçe tükendiğini hisseder. Bir süre sonra hayattan zevk alamaz hale gelir.
Bir amacın bizi harekete geçirmesi için ödülün bedelden daha yüksek olduğuna inanmamız gerekiyor.
Zayıflamak amacıyla egzersiz yapanların bir süre sonra egzersizi bırakmasının nedeni bedelin ödülden yüksek olduğuna inanmalarıdır. Bir saat terlemenin sonunda harcanan kaloriden fazlasını bir şişe kola içtiklerinde alacaklarsa bu zahmete değer mi? O kadar terlemeye bir kola içmeyi bile çok mu görmeliler kendilerine? Bu ne adaletsiz dünya. Bu çerçeveden bakıldığında motivasyonu sürdürmek mümkün mü?
Kalori odaklı egzersiz, bırakılmaya mahkumdur. Bedel çok ter, ödül bir kola bile değil.

4) Niteliği Değiştirmek
Her davranışın niteliğini koşullar belirler. Koşullar değişince çerçevemiz de değişir. Asla ağzımıza koymayacağımızı söylediğimiz bir yiyeceği, bir kazada yaşam mücadelesi verirken bulduğumuzda, ben bu yiyeceği sevmiyorum, diyebilir miyiz?
Egzersiz, yaşamın kalitesini artırmak, vücudun direncini güçlendirmek, kendini sağlıklı hissedebilmek için yapılan, metabolizmayı yükselten, öz saygıyı artıran, enerji ve mutluluk üreten bir aktivite olarak algılandığında ödül bedelden çok daha yüksek hale gelir. Egzersiz yapabilmek, hareket edebilme özgürlüğüne sahip olmaktır. Genç insan yaşlı insandan daha fazla ve hızlı hareket edebilme yetisine sahiptir. Bedensel olarak yaşlı insanların hareket özgürlüğü kısıtlıdır. Kimi insan otuz yaşında yaşlıdır, kimi insan yetmiş yaşında genç ve dinç bir bedene sahiptir.
Bir kazada felç olup, ilk kez parmağını hareket ettirebildiğinde bunun sevincini yaşayan insanları düşünün. Böyle bir sahneyi filmde izlediğimizde bile biz de o kişiyle birlikte seviniyoruz. Sırf parmağını hareket ettirdi diye. Biz parmağımızı hareket ettirdiğimizde ise bu, hiç de sevinç nedeni olmuyor. Çünkü nitelik farklı.
Her gün egzersiz yapabilmek harika bir ayrıcalıktır. Bedensel sağlığımızın asgari koşullarına sahip olduğumuzun ve sağlığımızın her gün daha da iyiye gittiğinin göstergesidir. Sahip olduğumuz sağlık için bir şükran törenidir egzersiz. Her gün sağlığımız için zaman ayıracak kadar kendimizi değerli bulduğumuzun kanıtıdır egzersiz. Ödülü büyük, bedeli küçük gördüğümüzün ifadesidir egzersiz.
Ödül büyüktür: Kendimizi iyi, genç ve canlı hissederiz.
Bedel küçüktür: Bu yaşam boyunca tek aracımız olan bedenimizin sağlığı için günde yarım saat ayırmak.
Köpeklerimizin sağlığı için onları her gün dolaştırmaya çıkıyoruz. Köpek kadar değerimiz yok mu?
Zor Durumlarda Yeniden Çerçeveleyin
• Yapmak zorunda olduğunuz görevden hoşlanmadığınızda: Kendinizi o işi bitirmiş olarak hayal edin. Bu, perspektifinizi gelecek zamana yöneltir. Görevinizi bitirmiş olmanın hazzını hissedersiniz ve motivasyonunuz artar.
• Yaptığınız işi sıkıcı bulduğunuzda: İşi sıkıcı bulmanın nedeni bize heyecan veren bir yönü olmamasındandır. O zaman işi daha çabuk tamamlama yollarını bulabiliriz. Bitiminde kendimizi bir şekilde ödüllendirebiliriz.
• Nereden başlayacağınızı bilmediğinizde: Böyle durumlarda "küçültmek" çerçevesini kullanabilirsiniz. İşin herhangi bir yerinden başladığınızda bir süre sonra her şeyin yerli yerine oturmaya başladığını da görürsünüz. İlk adımı atın. Her şey ilk adımı atmakla başlar.
• Başa çıkamayacağınızı düşündüğünüzde: Bu, kişinin özgüveniyle ilgili bir durumdur. İç sesimizle kendimize olumlu telkinler yapmanın yanı sıra geçmişteki basanlarımızı düşünerek kendimize çapa yapabiliriz. Başardığımız birçok iş de bir zamanlar başa çıkamayacağımızı düşündüğümüz işlerdi. Hatırlayın.
• Beceremeyeceğimiz konusunda endişe duyduğumuzda: Ne yapabileceğimize değil ne yapamayacağımıza odaklandığımızda böyle bir endişe duyarız. Hemen çerçeveyi değiştirmemiz gerekir.
Başarılı insanların sırlarından biri de, zamanlarının sadece yüzde yirmisini problemi tespit etmeye, yüzde seksenini ise çözüm bulmaya ayırmalarıdır. Neye odaklanırsak onu daha fazla üretiriz. Başları hiç dertten kurtulmayan, her acının tiryakisi olan insanların neye odaklandığını tahmin edin.
Başarılı insanlar nasıl sorusunu sorarak çözüm üretir.
Başarısız insanlar niçin sorusunu sorarak mazeret üretir.
Başarılı insanlar istedikleri sonuca ulaşmadıklarında bunu bir deneyim olarak algılar. En azından neyi yapmaması gerektiğini öğrenmiştir ve tecrübe kazanmıştır. Şimdi yeni bir yolu deneme zamanıdır. Peynir üçüncü tünelde yoksa hangi tüneldedir? Bu çerçevede amaç daima göz önünde kalır. İstediği sonucu almamayı başarısızlık olarak algılayan kişi kendisini bir çıkmaz sokağa hapseder, durum içinde sıkışıp kalır. Peyniri bulmak için başka tünellere girmeyi denemek yerine, üçüncü tünelde bir aşağı bir yukarı koşturur durur. Çünkü başarısızlık çerçevesinde amaç gözden kaybolur.
Başarılı insanlar için durumun içindeki olanakları görebilmek, seçimleri çoğaltabilmek bir motivasyon nedenidir. Başarısız insanı motive eden şey ise ihtiyaçlarıdır. Ancak fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal açıdan dibe vurduğunda bir şeyler yapması gerektiğinin farkına varır.
Başarılı insanlar değişik konulara merak ve ilgi duyar. Bu merak ve ilgi onlara bazen çok farklı kapılar açabilir, hiç beklenmedik bir yerde öğrendiklerini kullanma imkanı bulurlar. Tıpkı henüz merak ve ilgilerini ezberci eğitimle yitirmemiş çocukların bir şeyi çabucak öğrenebilmeleri gibi, merak ve ilgi kişinin zihnini zinde, algılama kapasitesini yüksek tutar.
Başarısız insanlar için realite, varsayımlarıdır. Ve varsayımlarına göre yaşama tepki verirler.