Related discussions

nills Discussion started by nills 14 years ago

 


           Dünya üzerindeki tüm kıtalar ve kültürlerde, duyguların bedenimiz merkezinde oluştuğu biliniyor. Bir zorluğun aşılırken göbek çatlaması, sevincin göbek arttırması, sinirin mideye vurması, açlıktan karnın zil çalması ya da dünyayla göbek bağı gibi deyişler bu yüzden… Irkları, kültürleri ne olursa olsun sevinç, korku, huzur, ihtiras gibi duyguları en yoğun olarak nerede hissettiklerini göstermeleri istendiğinde, hemen hemen tüm insanlar karın bölgelerine işaret ediyor. Çünkü insanlar bu karanlık mağarada bir şeyleri olup bittiğini, karınlarının kendilerine bir şeyler anlattığını, şifreli mesajlar gönderdiğini hissedebiliyorlar.

           Çok eski zamanlardan beri meditasyon yapan insanlar, bedenlerinin derinliklerine yolculuğa çıkıyor. Burada huzur ve bilgeliği arıyorlar. Ve hatta günümüz dünyasına egemen ekonomi disiplini bile, küresel bir dil olan «İçsesin» önemini farkında. Başarılı yöneticilerin el kitaplarında içsesinizi dinleyin gibi cümlelere sıkça rastlanıyor.

           İkinci beyin karın boşluğu, vücudun merkezinde başlı başına bir evren. Araştırmacıların uzun yıllar gereken ilgiyi göstermediği bağırsaklar, «ikinci beynimiz» tarafından yönetiliyor. Sindirim organımız, omuriliğinde bulunandan çok daha fazla, 100 milyon adet sinir hücresi ile çevrili. «Enterik sinir sistemi» olarak adlandırılan bu örgü, giderek daha çok bilim insanını heyacanlandırıyor. Birçok uzmana göre karın bölgesi, kafatasındaki merkezin devamı. Karnımızdaki beyin serotonin gibi ruh halimizi belirleyen nörotransmitterleri üretiyor ve psiko-aktif maddelere tepki veriyor. Karın özerk çalışıyor; kafatasındaki beyne gönderdiği sinyaller, beyinden aldığından fazla. Hastalanıp kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karın da hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor. Sezgisel kararlarımızı bu iç sesi dinleyerek alıyoruz.

           İnsanlar farkında olmadan gece gündüz bu gizli dünyadan yararlanıyor. Karnın kodlarının, bilinçaltından çıkıp algılanmaları için, pozitif ve negatif gerilimlerle suni olarak güçlendirilmeleri gerekiyor. Bunlar da kişiyi hassaslaştırıyor; bağırsak ve ruhun karın boşluğunda iç içe yaşadığını gösteriyor.

           New York’taki Columbia Üniversitesinde görevli Prof. Michael Gershon, onlarca yıl boyunca unutulmuş olan «ikinci beyni» yeniden keşfetti. Duygu durumumuzu etkileyen nörotransmitter serotoninin yüzde 95’inin karında üretildiğini ortaya koydu. Meksika’nın Veracruz bölgesinde bulunan taştan figür, dünyanın ve yaşamın merkezi olarak karın bölgesine işaret ediyor. İnsan bedeni ve nasıl işlediği tüm çağlarda ve kültürlerde bilginlerin dikkatini çekmiştir.

           Karındaki beynin yönettiği nakil düzeneğinin performansı sanıldığımdan daha yüksek: 75 yıllık bir ömürde, sindirim sisteminin kanallarından 30 ton gıda ve 50.000 litre sıvı geçiyor. Bu geçişe çeşitli salgılar yardımcı oluyor. Kalınbağırsak mukozasını yapışkan perdeler misali kaplayan salgılar var. Enerjisi yüksek besleyici maddeler kana aktarılıyor. Muhteşem biçimde dallanıp budaklanan damar sistemiyle her bir organ, her bir hücre gereksindiği yapı taşları ve enerjiyle besleniyor.

           Tüm mide-bağırsak bölgesi, 100 milyonun üzerinde sinir hücresiyle sarılı. Hücre türleri, ileti maddeleri (nörotransmitterler) ve reseptörler omurilikte ve beyinde bulunanlarla kıyaslanabilir. Sinir hücreleri, yıldız şeklindeki hücre gövdelerinden ve birbiriyle bağlantı içindeki yüzlerce, hatta binlerce uzantıdan oluşuyor. İki sinir hücresi arasındaki bilgi aktarımı, kimyasal temas noktaları (mor düğmecikler) üzerinden gerçekleşiyor.

           Enterik sinir sistemi, beyinden bağımsız olarak peristaltik refleksin dalga şeklindeki hareketlerini koordine eder: Bağırsak duvarındaki nöronlar, nerede bir yiyecek parçasının olduğunu hisseder. Bunun üzerine entero-chromaffin (EC) hücreleri serotonin salgılar, bu transmitterler de «bağırsak beyninde» bulunan mukoza altı pleksustaki sinir hücrelerini uyarır. Bu sinir hücreleri ise, bağırsağın kasılması ve gevşemesine sebep olan kas hücrelerine sinyal gönderir. Refleksin aşırı engellenmesi kabızlık, aşırı uyarılması ishale yol açar.

           Bilinçaltı: Koruyucu danışman ve acımasız baştan çıkarıcı. Bilinçaltı önümüzdeki yüzyılın hâlâ önemli bilmecelerinden biri. Gershon «İyi araştırmacılar vizyon sahibi olmalı ve doğru soruları sorabilmeli» diyor. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, karnımız pekala bilinçaltını da şekillendiriyor olabilir. Şimdi ikinci beynimiz üzerinde araştırma yapan bilim adamlarının hemfikir olduğu noktaysa, «karnın bilgeliği».

Hania Luczak, GEO dergisi editörü.
GEO Şubat 2008 sayısından derlenmiştir.