Meditasyon - 4 - Ego’nuz güçlüyse o sizi yönetiyor...

burak Discussion started by burak 14 years ago

Her biri, üzerinde yoğun biçimde düşünülecek konular olabilen birkaç genel doğru ile devam edelim:

. Ego’nuz güçlüyse o sizi yönetiyor demektir; aksi olursa siz onu.

. Yoganın meditasyona yararı, hem bedensel hem de zihinsel gerilimi giderek azaltmasındadır. Zaten bu her iki tür gerilimden kurtulmadıkça farkındalığa erişebilmenin olanağı yoktur.

. Kastettiğimiz evrensel süreklilik, süreksizliklerin durmaksızın süregeldiği süreklilik hâlidir. Evrensel akışın ve varoluşun süreci böyledir.

. Bugün öylesine önem verip aşırı derecede ciddiye aldığınız herhangi bir şey veya olay yarın, üç ay sonra, gelecek yıl veya on yıl sonra sizin için acaba ne kadar önemli ve değerli olabilecektir. Her şey durmaksızın bir başka şeye dönüşürken...

. Gerçekte basit ve önemsiz olan bazı şeylere yaşamınızda hak etmedikleri kadar önem ve değer verirseniz, gereğinden çok fazla ciddiye alırsanız yaşamın anlamını kaybedebilir, yaşam kalitenizi yapaylıklarla bozmuş ve mutlu olabilme potansiyelinizden uzaklaşmış olursunuz. Kalbinize,  gerçek-kendi’nize  giden yol bu değildir. Yani bir yandan tutkularına kapılan, zihinsel ve ayrıştırıcı bir yaşam anlayışına sahip iken, diğer yandan örneğin, kalp çakrasını açmaya ve aktif hâle getirmeye çalışmanın yararı olmayacaktır.

. Yerçekiminden uzaklaşamayız, kaldı ki gerekmez de; ama tüm bu yapay değerlerden ve değer yargılarından, onların çekim alanlarından uzaklaşabiliriz; üstelik bu gereklidir de. İçinde yer aldığımız  ‘tüketim toplumu’  ve onun yapay değerleri mutsuzluklarımızın önemli bir bölümünün kaynağı durumundadır.

. Bugün maalesef mutsuz insanların çok büyük bir çoğunluğu gerçekte farkındalık noksanlığından muzdariptir. Dışarıdaki gerilimi çok kolay benimsiyor ve içselleştiriyoruz; o durumda ise doğrudan içimize bakamaz hâle geliyoruz; sürekli rekabet içinde olmaya koşullanıyor ama bu anlamsız çabanın mutsuzluk nedeni olduğunu bir türlü farkedemiyoruz. Yaşamımızı anlamlandıramıyor, dolduramıyor, sonra da kalkıp gerçekte basit, değersiz ve geçici şeylerde doyum arıyoruz. Ulaşamazsak mutsuz oluyor, ulaşıp elde edebilirsek bu kez de onların ne kadar önemsiz ve değersiz olduklarını farkedip düşkırıklığına uğruyoruz. Belki de o nedenle kimi tantra ustaları, önce hayattan her fırsatta olabildiğince zevk almayı, sonra da oturup üzerinde düşünmeyi tavsiye ediyorlar.

. Dikkatle bakıldığında tekâmülün de, onu sağlayacak olan farkındalığın da temelinde stresten ve şiddetten uzaklaşma olduğu görülecektir.


Şiddetsizlik  (ahimsa)  kişinin önce kendisine şiddet uygulamaması ile başlar. Buradaki  ‘şiddet’  sadece fiziksel anlamda anlaşılmamalıdır. Ruhsal ya da psişik şiddet de en az bedensel veya fiziksel şiddet kadar önemlidir. İnsan, fiziksel bedenini olduğu gibi ruhsal bedenini de gözetip sakınmalıdır. İyi davranma aynı zamanda doğru davranmadır; yani zararlı etkilerden sakınmalı, bedensel ve ruhsal sağlığını korumalı; fiziksel ve ruhsal yapısını doğru işlev görebilecek biçimde yararlı ve gerçekçi besinlerle desteklemelidir. Esasında tüm olumlu düşünceler, pozitif heyecanlar; âdil, hoşgörülü ve barışçı olabilme ancak doğru işleyen  akıl-zihin-beden ilişkisiyle mümkün olabilir.

. Doğru meditasyonda, meditasyon yaptığınızı dahi unutursunuz; çünkü meditasyon gerçekte  ‘yapılacak bir şey’  değil,  ‘yaşanacak bir hâl’dir.

. Gevşemek gereklidir, ama henüz yolun çok başında ve hazırlık aşamasında olduğunuzu gösterir. Zihne dolan düşünceler de iyidir, ama koyverilip gitmeleri için, hattâ zihnin onlardan bir süreliğine temizlenmesi için, geçmişin anılarının silinebilmesi için gerekli ve iyidir.

Meditasyon, zamanın ve mekânın ötesindeki  ‘sonsuz şimdi’ye  ulaşmak için başlangıçta zamanı da mekânı da kullanacaktır. Nihai amaç zaten bu sınırlamaları ve kısıtlamaları, onları deneyimleyerek aşmaktır; varolduklarını bilip, doğalarını ve yapay etkilerini anlayarak yine de onlara takılıp kalmamaktır. Yukarıda belirttiğimiz gibi tantrik anlayış biraz da bu demektir. Madde bağımlılarına uygulanan tedaviyi hatırlayınız; uyuşturucuyu bir anda kesmezler, dozunu tedricen azaltırlar.

Sizin de amacınız sadece bedensel gevşeme veya zihinsel yoğunlaşma, ya da derin düşünme ise meditasyon için uğraşmayın; böylesi bir çabaya da yanılarak veya yanıltarak meditasyon adını vermeyin. Hem anlamı yoktur, hem de öylesine basite indirgenmiş bir çabanın başarılı olması ve gerçek amaca ulaşması mümkün olmayacağından, boşuna vakit kaybı olur...

. Meditasyon bir bakıma gerçek tekbaşınalığın da önem ve değerinin kanıtlanmasıdır. Çünkü kalabalıklarla iç içe iken, öylesi bir ortamın yanıltıcı etkileri nedeniyle bilince veya tanrısallığa giden yol uzatılmış, sanal fakat gerçekmiş gibi benimsenen engeller nedeniyle olabildiğince dolambaçlı hâle getirilmiştir. Halbuki hepimiz  Varoluş’un  çocukları olmamıza karşın, öyle görünüyor ki olumsuz ve yanıltıcı dış etkenler nedeniyle bu şuurun uzağında kalmışız.

Duyularımızın niteliği kişiden kişiye değişir, kapasiteleri ve sınırları da aşağı yukarı bellidir. Fiziksel oldukları için belli bir yerden sonra daha fazla geliştirilemeyecekleri gibi dışsal olduklarından gerçek anlamda yetenek de değildirler. Oysa ki sezgi geliştirilebilir, kalitesi artırılabilir; çünkü o yetenektir, halüsinasyon ve koşullanma ile karıştırılmadığı sürece doğrudan doğruya bilinçten gelir. Yani sezgi, zihnin olumsuz etkilerinden ne denli arındırılıp bilince yönlendirilebilirse o kadar gerçek bir bilgilenme yolu olabilir.

Tanrısallık da yetersiz ve üstelik koşullu olan fiziksel duyularımızla değil, aynı şekilde gelişmiş sezgilerimizle anlaşılabilir. Zira bilinçsellikte  üst-bilince  ancak doğru yönlendirilmiş, olgunlaşmış ve geliştirilmiş gerçek sezgiyle erişilebilir.