burak Discussion started by burak 14 years ago

‘Meditasyon’ sözcüğünün hiçbir Batı dilinde tam ve doğru bir karşılığı yoktur. Sürekli yanlış anlaşılması da aslı  ‘dhyana’  olan meditasyonun Batı kültürlerinde bilinmemesi nedeniyledir. Bu kavramın semantik bakımdan yetersiz ve yanlış bir terimle karşılanmaya çalışılması ister istemez kavramsal kargaşalara neden olmuştur. Böylece, zamanla sözcüğün gerçek anlamı yitirilmiş, özgün haliyle neyi kastettiği ihmal edilmiş ve meselenin esası,  ‘zihinsel yoğunlaşma’  veya  ‘derin düşünme’  gibi anlamını çarpıtıp amacını gölgeleyen açıklamalara feda edilmiştir. Oysa ki hiçbir Tao’cu, Buda’cı veya Zen izdeşi bu sözcüğü gerçek anlamı dışında kullanmaz. Ama piyasada dolaşan, bilmeyenler tarafından yazılmış veya derlenmiş bol yaldızlı ve parlak kapaklı sözde meditasyon yayınlarıysa çoğunlukla sizi yanıltmak için raflarda bekler dururlar.

‘Konsantrasyon’  ve  ‘derin düşünme’  de nihayetinde iyidir, veya hiçbir şey yapmamaktan iyidirler; ama onlar  ‘dhyana’  yani gerçek anlamdaki meditasyon olmayıp sadece zihinle birlikte deneyimlenen ve bu yolda geçilmesi, daha doğrusu aşılması gereken basit ön pratikler ve alıştırmalardır, hepsi o kadar... Zaten salt  ‘yoğunlaşma’yla  veya eksik bilgili  ‘derin düşünme’  ile nereye varılabilir, ya da pratikte ne gibi bir yarar sağlanabilirdi ki? Meditasyonun sadece bu kadarlık bir şey olduğunu sananlara veya öyle olduğuna inandırılmış olanlara bu bakımdan hak vermemek elde değil...

Başlangıçtaki denemeleriniz tam ve gerçek anlamıyla meditasyon olmayacaktır, bunun önemi yoktur. Önemli olan  ‘yol’  ve  ‘niyet’tir. Yine de daha ilk günlerden kendinizdeki olumlu gelişmeleri fark edebilirsiniz.

Meditasyon pratiklerinizde gelişme sağladıkça zamana ve erişimin niteliğine bağlı olarak bütün zihinsel sınırlamaların ve yapaylıkların ötesindekine yöneldiğinizi farkedecek, yaşam enerjisinin akışa geçtiğini hissedeceksiniz. Fiziksel, zihinsel, ruhsal, eterik ve astral... bedenleriniz üzerindeki farkındalığınız artacak, bu farkındalık artışıyla dünyaya ve doğaya bir başka gözle daha bakmaya başlayacaksınız. Edim ve eylemlerinizle, dualarınızla hem enerji potansiyelinin arttığını hem de onların dönüşümünü farkedecek ve izleyeceksiniz. Meditasyonun işlevleri ve olumlu etkileri karşısında hayranlık duymamanız mümkün değildir. Yanılgılarla dolu basmakalıp ve koşullu-şuursuz imanın yerini, şuurlu bir inancın almakta olmasıyla yavaş yavaş ama sabırla şuuraltına da inebildiğinizi göreceksiniz.

Meditasyon uygulamanızı zamanla çeşitlendirebilir, arınma ve tekâmül yolunda dilediğiniz gibi rafine edebilirsiniz (ama daha işin başında iken değil); süreci, zamanla gereksiz olduğuna bilinçle inandığınız ayrıntılardan ve her türlü şekilsellikten arındırabilirsiniz.

Meditasyon, varoluşla doğrudan bağlantının aracıdır. Bunun sağlanabilmesi için bütün dış etkenlerden sıyrılabilmek ve gerçek-kendi’mize dönebilmek gerekir. O nedenle meditasyon tüm eylemlerle birlikte, onlara neden olan etkenlerden de soyutlanmak demektir. Meditasyon, bir başka ifade ile aslında  ‘hiçbir şey yapmamak’tır; ama  ‘gerçekten de hiçbir şey yapmamak’. Yani öyle hiçbir şey yapmamayı düşünmek de değil,  ‘düşünmemeyi dahi düşünmemek’tir. Ve özellikle yeni başlayanlar için hiç de kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir birşey değildir.

Sanıldığının ya da yazılıp çizildiğinin aksine herhangi bir duruş ya da oturuş pozisyonuna da, onu başarabilmek için kendinize ve bedeninize onca eziyet etmenize de gerek yoktur. Rahat nefes alıp kolayca gevşeyeceğiniz ideal pozisyon, kuşkusuz ki  ‘lotüs’  pozisyonudur. Hindistan’da geleneksel olarak yaygın olan  ‘lotüs’ün  yerini Tibet ve Nepal dolaylarında  ‘yarım lotüs, Çin’de ve Japonya’da ise bağdaş kurma veya sadece dizler üzerinde oturma almıştır. illâ ki belirli bir durumda oturacağım diye, gerekli esnekliği kazanmaksızın, daha başlangıçta kendinize eziyet ederseniz bırakın meditasyonu, konsantrasyona bile erişemezsiniz. Yogada ilerledikçe, zaman içinde bunların hepsi olacaktır. Yavaş yavaş ilerleyip gelişimi görmek, aradaki farkı gözlemlemek çok daha iyidir. Yani her zaman olduğu gibi başlangıçta da  ‘doğru nefes’,  ideal oturma pozisyonundan daha önemlidir. Kendinizi zorlamanız halinde gevşeyip rahatlayamazsınız, bedenen rahatlayamadığınız sürece zihnen de rahat olmanız mümkün değildir. Zihnî rahatlığa erişemedikçe ruhsal dinginliğe ulaşamazsınız; çünkü  ‘rahatsız’  bir zihni  ‘aşabilmek’  mümkün değildir. Zaten yoganın başlangıçtaki amacı olan bedensel-zihinsel-ruhsal  uyum ve denge öyle bir veya birkaç günde erişilebilecek bir hâl değildir.

Evet, buraya kadar yogaya bağlı meditasyon anlayışından sözettiğimiz anlaşılıyor. Nedeni, çok uzun yıllar öncesinden gelen deneyimlerin ve tüm geçmiş pratiklerin içinde en tutarlı ve başarı oranı en yüksek yöntemin bu olmasındandır.

Meditasyon, deneyimlenmedikçe hakkında hiçbir şey bilinemeyecek, zihnin ötesinde olduğundan sınırlı bilgimizle tahmin dahi edilemeyecek olan birşey, çok farklı bir içsel yolculuktur. Zihinde gerçekleşen ya da onun yardımı ile gerçekleştirilebilecek bir şey olmadığından zihinle, ya da içinde onun da bulunduğu işlem süreci sonunda oluşan sıradan bilgiyle tanımlanabilecek birşey de değildir. Bir bakıma sıradan zihnin ve doğal olarak egonun da sonu demek olduğundan koşullu zihnin onu tüm gücüyle yadsımasını, kabul edememesini, hattâ karşı koyarak size zorluk çıkarmasını dahi olağan karşılamak gerekir.

Meditasyon pratiklerine başlamadan önce, Yoga gurubunda paylaşılmış olan  “Yoga ve Meditasyon”  başlıklı yazılara göz atmanızı öneririm.

Bedensel gevşeme ve rahatlama sağlanmadan zihnin boşlanması da dışlanması da, gerçek-kendi’nizle onun arasına mesafe konulması da sağlanamaz. Meditasyon etin, kanın ve tüm dokular gibi bileşenlerin geçici birlikteliğinin ötesindeki başka, daha süptil ve kesinlikle daha gerçek bir dünyanın kapılarını açabilecek bir deneyimdir. Sizi  ‘zamanın yükünden kurtaracak’  birşeydir. Meditasyon deneyimlerinizde gelişme kaydettikçe günlük yaşamınızın denge kazandığı, yaptığınız her işe ve eyleme daha kolay yoğunlaşabildiğiniz; hoşgörü, sevecenlik, şefkat ve empatide zamanla bir hayli mesafe almakta olduğunuz görülecektir.

Temelde öğretilen yöntemler görünüşte basit gibidir: Gevşeme, odaklanma, düzenli nefes alıp verme, yoğunlaşma, içe yönelme, zihni boşlama... ve sonra da ondan  ‘ayrışma’...

Yoğunlaşma şu bakımdan önemlidir; yoğunlaştıkça o konunun veya objenin dışındaki nesneler ve düşüncelerin tümü sizden uzaklaşmaya başlarlar. Sonunda, üzerinde yoğunlaştığınız şeyden de kurtulmayı başarabilirseniz işte o vakit meditatif konuma geçmişsiniz demektir. Hiçbir şeye zorlamamalı ve zorlanmamalısınız. Bütün düşüncelerin ve duyguların, alınan ve verilen nefeslerle birlikte çekilip gitmelerine izin vermeli ve onlara hiçbir biçimde müdahele etmemelisiniz. Bir süre düzenli nefese yoğunlaşmanın ve nefesleri saymanın anlamı ve amacı budur.

Meditasyon öyle bir süreçtir ki özgürlükten ve dürüstlükten verilebilecek en küçük bir taviz, ona erişebilmeyi veya sürdürülebilmesini olanaksızlaştıracak, ya da en azından kalitesini düşürecektir. İşe başladığınızda belirli bir yönteminiz varsa onu hemen ya da çabucak değiştirmeyiniz; aksine bir süre daha uygulayınız. Çünkü zihne bağlı olan tüm duygu ve düşünceler gibi  ‘dışlama’  ve  ‘reddiye’  de meditasyona engeldir. Böylesi bir çaba, her türden ve her anlamda  ‘aktif çabasızlık’  da demek olan meditasyonunuzu bozabilir.

Diğer yardımcı egzersiz ve uygulamalar, yeni enerjiler üretmek; meditasyonunuzun süresini uzatarak niteliğini yükseltmek; doğayla ve kendinizle yüzleşebilmek; gelişim ve değişimi farkedebilmek; hem bedensel hem ruhsal olarak daha güçlü olabilmek; gelişime olan şuurlu inancınızı artırıp güçlendirmek, böylelikle motivasyonunuzu korumak; kendi kendinize güven duyarak destek olabilmek; önce içinizdeki gücü, sonra da ışığı daha büyük ölçüde hissedebilmek... ve nihayetinde daha dingin ve huzurlu halde kalabilmek için gereklidir.

Her okulda, her tedriste dersler ve sınıflar ilerledikçe konular derinleşir. Peki zorlaşır mı derseniz; önceki konuları özümseyebilenler için yanıtımız  ‘hayır’dır;  aksine onlar her gün bir adım daha ileri gitmenin içsel tadına ve manevî zevkine varırlar, kendine olan güvenleri artar... Ama öncekileri yeterince kavrayamayan ve hazmedip benimseyemeyenler için önlerine çıkan her yeni basamak, yeni zorlukların ve meşakkatlerin nedeni olabilir. Hiç merak etmeyiniz, bu yolda başlangıçta farkedemeyeceğiniz gerçek kuantum sıçramalar her zaman mümkündür; yeter ki sebat ve inançla yürümeye devam edilebilsin.