Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago

Kara akım Çin geleneğinde sha adıyla bilinir. Çin geleneğine göre bir yerde yin veya yangın gereken orandan fazla olması dengesizliğe yol açar. Sha yaşamı yok edici,ve sağlığı kötü şekilde etkileyici bir özelliğe sahiptir. Bu yüzden özellikle eski Çinliler binalarını kurarkenbu enerji dengesini bozmamaya çok dikkat ederlerdi.1964’te ölene dek kendisini ley hatlarındaki gücü incelemeye adamış radyestezist Guy Underwood’a göre bu güç özel ve bilinmeyen bir enerji türüdür; yerçekimine, dünyanın dönüşüne ve manyetik alanlara ilişkin güçlerle açıklanamaz. Underwood ayrıca, “dünya enerjisi” olarak adlandırdığı bu enerjinin tek tip olmadığını, kimi yerlerde değişiklikler gösterdiğini saptamıştır. Örneğin birbirleriyle kesişen enerji hatları üzerindeki bazı noktalarda enerji yoğunlaşmakta ve dairesel biçimde yayılmaktadır.O, bu tür noktalara “kör yay” adını vermiştir. Aynı özelliği radyestezist Tom Lethbridge de saptamıştır. Porsukların ve karıncaların yuvalarını “kör yay”larda kurduklarını saptayan Underwood’a göre bu enerjiyi yalnızca eski çağlardaki insanlar değil, bitkiler ve hayvanların çoğu algılayabilmektedir.


Ley hatlarındaki gücün mahiyeti ya da ne tür bir güç olduğu konusundaki görüşleri iki grupta toplamak mümkündür:


1- Bu, yerküreye özgü, belirli çizgilerde akan diğer enerji türlerinin bir biçimi olmayan yeni bir enerji türüdür.


2- Bu, yerkabuğunun biyoenerjisidir. Canlıların vücutlarındaki biyoenerji gibi davranır. Bu gücün aktığı hatlar akupunktur meridyenlerini andırır.


Cambridge’deki Institute of Geomantic Research araştırmacıları bu güçle ilgili olarak şu sonuçlara varmışlardır:


*Eski insanlar bu güçten taşlar aracılığıyla yararlanıyordu. Bu enerji taşların konum ve boyutlarına göre değişik yoğunlaşmalar göstermektedir. ( Menhirler insan vücuduna batırılan akupunktur iğneleri gibi ley hatlarındaki güç akışıyla ilgili olarak dikilmişlerdir. Drüidler’in psişik etkinliklerinde bu taşlardan yararlandıkları bilinmektedir. Prof Kotwicz Orta Asya’da Türkler’e ait onbinlerce menhirin bulunduğunu bildirmektedir.)


*Enerjinin şiddet ve yoğunluğu hep aynı kalmamaktadır.


*Güneş, Ay ve gezegenler gibi kozmik cisimlerin bu enerji alanı üzerinde etkileri olmaktadır.


*Bu enerjinin etkileri üç grupta toplanabilir:


a) Canlı ve cansızlar üzerindeki fiziksel etkiler.


b) Biyosfer üzerinde tam olarak bilinmeyen etkiler (Örneğin bitkilerin verimini yükselttiği saptanmıştır. Bir iddiya göre göçmen hayvanlar uzun göç yolculukları sıarasında ley hatlarını izlemektedirler.)


c) İnsan zihni üzerindeki etkiler.Fakat karşılıklı bir etkileşim sözkonusudur; çünkü insan zihninin de bu gücü kullanabildiği ileri sürülür. Örneğin ruhsal şifacılık,telepati, durugörü ve benzeri psişik etkinliklerde zihnin bu güçten de yararlanabildiği ileri sürülür.


br />p style="text-align: justify;">İnsan zihninin bu enerjiyle ilgili psişik etkinliklerine ilişkin olarak Jacques Bergier “Başka bir Everene Geçiş” adlı kitabında şöyle der:

<
r />br /> style="text-align: justify;">“Psişik faaliyetin uzak mesafelerden etkili olmasına inanmak güçse de, telepati ve telekinezi deneylerinin sonuçları bunun mümkün olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır.ABD’li bilgin Wheeler gibi birçok bilgin evrenin yapısında maddenin yok olmasından doğan enerjilerden çok daha büyük enerjilerin mevcut olduğu görüşündedir. Jeometrodinamik enerji, sübkuvantik enerji gibi çeşitli adlarla adlandırılan böyle bir enerji düşünceden etkilenebilir, açığa çıkabilir ve yönlendirilebilir.Psişik etkinliğin çevremizde bulunan, henüz inceleyemediğimiz enerji türleri üzerinde katalizör etkisi vardır. Fakat bu enerjiler psişizme bağlıysa, yani psişik etkinliklerde kullanılabiliyorsa, etkileşimin karşılıklı olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır; onların da tüm canlıların psişizmleri üzerinde etkileri var olabilir.”

<
r />br /> style="text-align: justify;">Ley araştırmacılarına göre sözkonusu güç hatları eski yerleşim merkezleri arasında fiziksel olduğu kadar psişik bir iletişimin kurulmasına da olanak sağlıyordu. Nitekim kızılderililer ve Avustralya yerlilerinin geleneklerinde bu halkların birtakım güç hatları boyunca etkinliğe geçirilen bir psişik iletişim yöntemini kullandıkları söylenir.

<
r />br /> style="text-align: justify;">Ley araştırmacılarına göre ley hatları sözkonusu gücün eşit oranda aktığı birbirine denk hatlar değildir. Enerji hatların bazı noktalarında, kesişme kavşaklarında ve yayıldığı lokal merkezlerde güçlenmektedir. Öte yandan, bu enerji doğrusal yollar izlemekle birlikte, yoğunlaşma ya da yer üstüne çıkma noktalarında dairesellik göstermekte, yani çevreye dairesel dalgalar halinde ya da bir spiral biçiminde yayılmaktadır, tıpkı biyoenerjinin vücudun belirli yerlerinde dairesel biçimde yoğunlaşması gibi.Ley araştırmacıları ley hatlarının kesiştiği kavşaklarda kaynağı belirsiz sesler işitilmesi,garip görüntüler algılanması,levitasyon gibi paranormal fenomenlerin yoğunlaştığını bildirmektedirler. İngiltere’deki Chanctonbury halkası bu tür yerlere örnek olarak gösterilir.

<<
r />br />style="text-align: justify;">Piri Reis’in haritasındaki kerte hatlarının ana ley hatları olduğu ileri sürülür.Ley hatlarıyla ilgili bir başka iddia Ufologlardan gelmiştir: Bazı UFO’lar ley hatlarındaki güçten yararlanmaktadır, çünkü ley hatlarını çok sık kullanmaktadırlar. UFO’ların ley hatlarını izleyerek uçtuklarına ilk dikkat öeken araştırmacı fransız ufolog Aime Michel’dir. Aime Michel Fransa UFO Akını denilen, Fransa’da UFO gözlemlerinin yoğunlaştığı dönemde (1954) UFO gözlemlerini Fransa haritasında işaretlemiş ve şunu saptamıştı: Yalnız bir gün içinde görülen UFO gözlemleri bile bir merkezden çıkan ışınları andırmaktaydı. Ünlü ufolog George van Tassel yerkürenin ana ley hatlarının bir dodekahedron (12 beşgenden oluşan cisim) üzerinebir ikozahedronun (20 eşkenar üçgenden oluşan cisim) geçirilmesi yoluyla elde edilebileceğini ileri sürmüştür.

<<
r />br />style="text-align: justify;">Ley araştırmacılarının ley hatlarını saptamada yararlandıkları araçlar çeşitlilik göstermekteyse de başlıcaları şunlardır:

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Çeşitli ölçeklerdeki coğrafi haritalar, arkeolojik sita lanlarını gösteren haritalar ve cetvel. (tarih-öncesi dikili taşlar, eski uygarlıklara ait yerleşim merkezleri, tapınaklar, höyükler,eski mistik merkezler vs. Harita üzerinde işaretlenip, cetvelle hangilerinin aynı doğrular üzerinde bulunduklarına bakılır.)

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Radyestezide (dowsing) kulanılan araç gereçler (sarkaç, çatal çubuk vs.)

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Parapsikoojide kullanılan bazı araçlar, enerji algılama hassasiyetine ve çeşitli yeteneklere sahip medyumlar.

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Ufo gözlemlerinin sıklaştığı yerlerin işaretlendiği haritalar.

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Akupunkturdaki iğneleme sistemine benzer şekilde kullanılan kazıklar.

<<
r />br />style="text-align: justify;">*Manyetik alanların ölçümünde kullanılan aygıtlar.

<<
r />br />style="text-align: justify;">Ley araştırmacaları günümüzde bilgisayarlardan da yararlanmaktadır. Günümüzde toprak altında kalmış eski kentler ve arkeolojik eserler, ley hatları bilgisiyle kolayca gün ışığına çıkarılabilirler. Tek yapılması gereken, oradan geçen ley hattının saptanmasıdır.

<<
r />br />style="text-align: justify;">Kutsal Coğrafya konusunu işleyen yazarlar ley hatlarının yanısıra insandaki gibi yeryüzünde de 7 çakranın bulunduğunu ve tarih boyunca yeryüzündeki kutsal ve mistik merkezlerin 7 çakrayla ilgili olarak konumlanmış olduğunu bildirmektedir.

<<
r />br />style="text-align: justify;"> 

<<
r />br />style="text-align: right;">Alparslan Salt