Related discussions

SU PERİSİ Discussion started by SU PERİSİ 14 years ago


Einstein’ın izafiyet kuramından yola çıkacak olursak, etrafımızda gördüğümüz her şey, her tür madde, enerjinin frekansı / titreşimi indirgenmiş halidir.
Bu bağlamda etrafımızda gördüğümüz herşey bir enerjidir. İçinde bulunduğumuz beden de bir enerji formudur ve bu enerji formu kendini belli şekillerde şarj etmektedir. Çakra adını verdiğimiz yedi ana merkezden enerji alışverişinde bulunuyor ve bu yolla hem kendimizi, hem çevremizi tanıyoruz.
Çakraların etkili oldukları belli alanlar var. Çünkü aslında çakralarımız bizim dış dünyayla olan ilişkilerimizi düzenleyen, bizi dış dünyaya yansıtan, dış dünyayı algılamamızı etkileyen merkezler. Çok özet olarak söylemek gerekirse, kök çakra dünyevi ilişkiler ve maddeyle ilişki, sakral çakra cinsellik, solar plexus sosyal ilişkiler ve aktif enerji, kalp çakrası sevgi merkezi, boğaz çakrası ifade merkezi, üçüncü göz maddenin ötesinin kabulü, altıncı his ve bilgelik, taç çakra ise tanrısal bağlantıdır.
İndigo olarak bahsettiğimiz çocuklar da ismini üçüncü göz çakrasından almaktadır. Bu çakranın rengi indigo mavisidir.
Değişen dünya zaman kavramlarıyla birlikte, dünyanın da içinde bulundugu titreşim ve enerji de yükselmektedir. Teknolojinin ve bilginin çağında yaşamaktayız. Normal insan tekamülü dünyaya geldiğinde kök çakradan başlar. Çocuk doğar ve ilk olarak maddeyle ilişki kurmayı öğrenir. Madde ve dış dünya ilişkisini kuran ve tamamlayan çocuk sakral çakra enerjisini aktive eder ve cinsellik duygusuyla tanışır, yani çocuğun libidosu uyanır. Sonrasında enerji solar plexus'a yükselir ve kişi sosyal çevrede farklı duygularla tanışmaya başlar, ilişki kurar, rol alır. Enerji kalp çakraya yükseldiğinde, sevgi merkezi açığa çıkar ve kurulmuş ilişkiler sevgiyle anlamlanır. Cinsellikle maddeyle kurulan sevgi kavramı açığa çıkar. Kişi ihtiyacın ötesindeki sevgi kavramıyla tanışır. Bu kavramla tanıştığında kendini tanıma, keşfetme ve değer verme döngüsüne girer. Bu keşif kişide kendini ifade ihtiyacını ortaya çıkarır ve enerji kişinin kendini ifade merkezine, yani boğaz çakrasına yükselir. Kendini ifade işlemi tamamlandığında kişi kendi dünyası dışındaki dünyayı algılamaya daha çok fırsat bulur. Ve madde ötesiyle, varoluşla ilgilenmeye, varoluşu kavramaya çalışır, yani enerji üçüncü göze yükselmiştir. Madde ötesi kavramı kişide oturduğunda, kişi tanrısal enerjiyle bağlantıya gecer. Taç çakra rengi açık mor, ışığı beyazdır. Gelmiş geçmiş aziz peygamberlerin resimlerinin başları üzerinde gördüğümüz hareler aslında taç çakranın aktive olmuş enerjisinin yansımasıdır.
Bu süreç bir anda olup bitmez. Yani bir çakra enerjisi tamamlanmadan öbürüne geçilmez diye birşey yoktur. Enerjinin döngüsü bu yöndedir. Bu enerji döngüsü devam ettikçe, çakralardaki aktivasyon hızlanır, çakra enerjisi beslenir. Enerjiyi suya benzetirsek, geçtiği yerleri sulayan, tohumlara gelişmesi ve çiçek açması için destek veren bir sistemdir bu.
İndigo olarak tanımladığımız bu çocuklar, içinde bulunduğumuz dünyanın yüksek enerjisinde, tüm bilgilerin açığa çıktığı bir çağda, titreşimleri daha yüksek olarak doğan çocuklardır. Bu çocuklar bu tekamül sürecinden geçmeye gerek duymadan ilk altı çakrası, yani üçüncü göze kadar olan çakraları aktive olarak gelen çocuklardır. Bu yüzden kendi değerlerini bilme, sevgi, dünya ilişkileri konularında alışılagelmişin dışında bir bilgelik gösterdiklerine tanık olursunuz.
Kristal çocuklar olarak tanımlanan çocuklar ise ilk yedi çakrası aktive olarak gelmiş çocuklardır. Ve bu çocuklar, bilgi çağının getirdiği avantajlarla, uyaranlarının daha fazla olması nedeniyle daha çabuk öğrenme ve hatırlama kapasitesine sahiptirler. 50 yasında yaşlı bir adamla 3 yaşındaki çocuğun bilgisayar kullanma becerileri arasında fark, bu enerjinin çocukları olmaları ile, enerjilerin uyuşmasıyla ilgilidir. Ama burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor:
İçinde bulunğumuz enerjide, evet bu çocuklar daha donanımlı geliyorlar. Ama her çakranın bir enerji kaydı olduğunu düşünürsek, yaşadığımız tüm olaylardan ve ilişkilerden etkilenmeye devam ettiğimiz için ve yaşadığımız olaylar ve travmalar çakralardaki enerji akışını etkildiği için, bu çocuklar da dünyaya geldikleri andan itibaren çakralarında travma biriktirebiliyorlar. Bu, kişinin travmanın yaşandığı çakrada takılı kalmasına, üst çakra enerjilerine geçememesine neden oluyor. Kısaca, daha yüksek potansiyelde doğuyorlar ama bu potansiyeli hayata geçirebilmeleri, bulundukları koşullara ve aile eğitimlerine bağlı. Farkındalık yolunda çok hızlı da yürüyebilirler, bir yerde takılı da kalabilirler.
Bu bağlamda, aslında üçüncü göz çakrasının enerjisini hayatında aktive etmiş herkes bir indigodur demek, yedinci çakrayı aktive etmiş her insan da bir kristaldir demek mümkündür.
kaspersky2007 Çevrimdışı  

 

Einstein’ın izafiyet kuramından yola çıkacak olursak, etrafımızda gördüğümüz her şey, her tür madde, enerjinin frekansı / titreşimi indirgenmiş halidir.
Bu bağlamda etrafımızda gördüğümüz herşey bir enerjidir. İçinde bulunduğumuz beden de bir enerji formudur ve bu enerji formu kendini belli şekillerde şarj etmektedir. Çakra adını verdiğimiz yedi ana merkezden enerji alışverişinde bulunuyor ve bu yolla hem kendimizi, hem çevremizi tanıyoruz.
Çakraların etkili oldukları belli alanlar var. Çünkü aslında çakralarımız bizim dış dünyayla olan ilişkilerimizi düzenleyen, bizi dış dünyaya yansıtan, dış dünyayı algılamamızı etkileyen merkezler. Çok özet olarak söylemek gerekirse, kök çakra dünyevi ilişkiler ve maddeyle ilişki, sakral çakra cinsellik, solar plexus sosyal ilişkiler ve aktif enerji, kalp çakrası sevgi merkezi, boğaz çakrası ifade merkezi, üçüncü göz maddenin ötesinin kabulü, altıncı his ve bilgelik, taç çakra ise tanrısal bağlantıdır.
İndigo olarak bahsettiğimiz çocuklar da ismini üçüncü göz çakrasından almaktadır. Bu çakranın rengi indigo mavisidir.
Değişen dünya zaman kavramlarıyla birlikte, dünyanın da içinde bulundugu titreşim ve enerji de yükselmektedir. Teknolojinin ve bilginin çağında yaşamaktayız. Normal insan tekamülü dünyaya geldiğinde kök çakradan başlar. Çocuk doğar ve ilk olarak maddeyle ilişki kurmayı öğrenir. Madde ve dış dünya ilişkisini kuran ve tamamlayan çocuk sakral çakra enerjisini aktive eder ve cinsellik duygusuyla tanışır, yani çocuğun libidosu uyanır. Sonrasında enerji solar plexus'a yükselir ve kişi sosyal çevrede farklı duygularla tanışmaya başlar, ilişki kurar, rol alır. Enerji kalp çakraya yükseldiğinde, sevgi merkezi açığa çıkar ve kurulmuş ilişkiler sevgiyle anlamlanır. Cinsellikle maddeyle kurulan sevgi kavramı açığa çıkar. Kişi ihtiyacın ötesindeki sevgi kavramıyla tanışır. Bu kavramla tanıştığında kendini tanıma, keşfetme ve değer verme döngüsüne girer. Bu keşif kişide kendini ifade ihtiyacını ortaya çıkarır ve enerji kişinin kendini ifade merkezine, yani boğaz çakrasına yükselir. Kendini ifade işlemi tamamlandığında kişi kendi dünyası dışındaki dünyayı algılamaya daha çok fırsat bulur. Ve madde ötesiyle, varoluşla ilgilenmeye, varoluşu kavramaya çalışır, yani enerji üçüncü göze yükselmiştir. Madde ötesi kavramı kişide oturduğunda, kişi tanrısal enerjiyle bağlantıya gecer. Taç çakra rengi açık mor, ışığı beyazdır. Gelmiş geçmiş aziz peygamberlerin resimlerinin başları üzerinde gördüğümüz hareler aslında taç çakranın aktive olmuş enerjisinin yansımasıdır.
Bu süreç bir anda olup bitmez. Yani bir çakra enerjisi tamamlanmadan öbürüne geçilmez diye birşey yoktur. Enerjinin döngüsü bu yöndedir. Bu enerji döngüsü devam ettikçe, çakralardaki aktivasyon hızlanır, çakra enerjisi beslenir. Enerjiyi suya benzetirsek, geçtiği yerleri sulayan, tohumlara gelişmesi ve çiçek açması için destek veren bir sistemdir bu.
İndigo olarak tanımladığımız bu çocuklar, içinde bulunduğumuz dünyanın yüksek enerjisinde, tüm bilgilerin açığa çıktığı bir çağda, titreşimleri daha yüksek olarak doğan çocuklardır. Bu çocuklar bu tekamül sürecinden geçmeye gerek duymadan ilk altı çakrası, yani üçüncü göze kadar olan çakraları aktive olarak gelen çocuklardır. Bu yüzden kendi değerlerini bilme, sevgi, dünya ilişkileri konularında alışılagelmişin dışında bir bilgelik gösterdiklerine tanık olursunuz.
Kristal çocuklar olarak tanımlanan çocuklar ise ilk yedi çakrası aktive olarak gelmiş çocuklardır. Ve bu çocuklar, bilgi çağının getirdiği avantajlarla, uyaranlarının daha fazla olması nedeniyle daha çabuk öğrenme ve hatırlama kapasitesine sahiptirler. 50 yasında yaşlı bir adamla 3 yaşındaki çocuğun bilgisayar kullanma becerileri arasında fark, bu enerjinin çocukları olmaları ile, enerjilerin uyuşmasıyla ilgilidir. Ama burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor:
İçinde bulunğumuz enerjide, evet bu çocuklar daha donanımlı geliyorlar. Ama her çakranın bir enerji kaydı olduğunu düşünürsek, yaşadığımız tüm olaylardan ve ilişkilerden etkilenmeye devam ettiğimiz için ve yaşadığımız olaylar ve travmalar çakralardaki enerji akışını etkildiği için, bu çocuklar da dünyaya geldikleri andan itibaren çakralarında travma biriktirebiliyorlar. Bu, kişinin travmanın yaşandığı çakrada takılı kalmasına, üst çakra enerjilerine geçememesine neden oluyor. Kısaca, daha yüksek potansiyelde doğuyorlar ama bu potansiyeli hayata geçirebilmeleri, bulundukları koşullara ve aile eğitimlerine bağlı. Farkındalık yolunda çok hızlı da yürüyebilirler, bir yerde takılı da kalabilirler.
Bu bağlamda, aslında üçüncü göz çakrasının enerjisini hayatında aktive etmiş herkes bir indigodur demek, yedinci çakrayı aktive etmiş her insan da bir kristaldir demek mümkündür.