- Bugün söyleşimizde daha önce anlatmadığın konulardan bahsedeceğini söylemiştin Ezgiciğim
- Evet, söyleşimize müthiş heyecan getireceğim bugün. Enteresan şeyler oldu. Aslında Hindistan yolculuğunun hepsi enteresandı. Şhiva'nın dağını hatırlıyormusun. Hani daha önce sana bahsetmiştim. Sende bana ' rotayı çizmeyi nereden bildiğimi' sormuştun. Sana insanlardan mesajlar aldığımı söylemiştim. Şhiva'nın dağı için bana 3 ayrı kişiden mesaj geldi. Hepsi 'gitmen lazım' diyorlardı. Oysa benim rotamın öyle dışındaydı ve yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki 'Şiva'nın dağında ne işim var' diyordum. Son kaldığım yerde Max adında bir arkadaşım vardı. O bana sürekli 'Ezgi, buradan 2 saat uzaklıkta, bari günü birliğine git' diyordu. Her sabah 'bugün gidecekmisin' diye soruyordu. 5. günün sabahında pes ettim ve gitmeye karar verdim. 4 bayan günü birliğine Şiva'nın dağına gittik. Şhiva'nın gerçekten bu dağın üzerinde yaşadığına inanılıyor, dağ ile ilgili şarkılar, ilahiler söyleniyor. 4 baylian Trivanamalay kasabasına vardık. Ben kasaba'dan içeriye girer girmez arabadan inip bir süre yollarda yürümem gerektiği hissine kapıldım. Neden olduğunu bilmiyorum. İyi ki birlikte olduğum arkadaşlarım bana çok güveniyorlardı ve bunu anlayışla karşıladılar. Bir süre yollarda yürüdükten sonra tekrar arabayla ve ekiple buluştum. Gitmemiz gereken bir aşram vardı ve ben arabayı kullanan şöföre beni beklemesini, inip yolu öğreneceğimi söyledim. Sonradan öğreniyorum ki şöförümüz bana yolu bildiğini anlatmaya uğraşıyormuş.Ama ben hiç duymadım. Israrla yol sormam gerektiğini söyleyerek arabadan indim. Yolda gördüğüm bir çifte yaklaştım. Neyin beni durdurduğunu bilmiyorum ama birden başka birisine döndüm ve arkasından 'affedersiniz' diye seslendim. Dönünce ona Şhiva Şhakti aşramını aradığımızı söyledim ve bilip bilmediğini sordum. O da kendisininde oraya gittiğini söyledi.Yolu anlatmak için birlikte şöförün yanına gittik. O anlatmaya başladığında şöför 'ben zaten yolu biliyorum ama bu hanıma bir türlü anlatamadım' dedi :)))) Sonra ekiple birlikte Şiva'nın aşramına gittik. Orada darşanımızı aldık.Sonra yemek yemeğe gitmek istedik ama Hindistan'da her gördüğün yerde yemek yiyemiyorsun. Hijyen çok önemli.Etrafımıza bakınırken ekipten bir arkadaş daha önce yol sorduğumuz beyi gördü.Danışman olarak yine O'nu kullandık:))) Bize kendisini de gideceği bir yeri önerdi. Biz gittiğimizde O'da masada oturmuş yemeğini yiyordu.
- Adam gerçekten varmıydı yoksa sadece 'yol gösterici' olarakmı karşınıza çıkıyordu :)))
- Vardııı... Gerçekti.. Onu anlatacağım zaten. Çok heyecanlı.. Bende hala kendi kendime soruyorum. Gerçekten varmıydı? Böyle biri olabilirmi? diye :))) Neyse, otururken yanımıza geldi. Yemeği nasıl bulduğumuzu sordu.
- Adam Hintlimi?
- Hintli. Adı Yuga. Biraz havadan sudan konuştuk. Şikeşliymiş. Benim de hep gitmek istediğim bir yer. Orada durup meditasyonumu yapıp Himalayalara tırmanmayı planlamıştım. Yuga'ya tam olarak ne iş yaptığını sordum. Çocuk Esirgeme Kurumunu yönettiğini ve ayni zamanda da öğretmenlik yaptığını söyledi. Sonra, bir şey daha yapıyorum ama şimdi bu konuya girmek istemiyorum dedi.Biz ne kadar her konuya açık olduğumuzu söylediysekde anlatmamayı tercih etti.Ben ellerimi yıkamak için gittiğimde ekip arkadaşlarımdan biri 'sen enerji çalışmalarımı yapıyorsun diye sormuş. O da 'evet ama nasıl anlatacağımı bilemediğimden bahsetmek istemiyorum' demiş.Konuya uzak olanlar, özellikle buraya gelen yabancılar yanlış anlıyorlar, başka şeyler ile karıştırıyorlar.Sonra ekiptekiler benim de enerjileri gördüğümden, enerjilerle çalıştığımdan bahsetmişler.Ben masaya geldiğimde sordu, anlattım. Biraz kanal oluyorum, meditasyonlarımda kullanıyorum, birazda kendi bilgilerimi, hislerimi kullanarak bir şifa yaratıyorum dedim. Ama ismi yok. Biyoenerji değil, Reiki değil, kendi kendime yarattığım bir sistem bu. Ayni şeyi ben yapıyorum, o yüzden anlatamıyorum dedi.Biz birbirimize bakıp öylece kala kaldık. Masanın bir ucunda Yuga diğer ucunda ben. 10 dakika öyle birbirimize bakakalmışız. Zaman durmuş, mekan yok olmuş.Sadece biz varız. En sonunda Yuga titredi ve ben kendime geldim. Ve sonra...birbirimizi hatırlamaya başladık.Geçmiş yaşamlarımız, beraber ayni masterın öğrencisi oluşumuz, daha bir sürü şey. Tabi bunların çoğunu daha sonra farkettik. Sonra Yuga benden bilgilerimi istedi. Bilgileri Onun defterine yazdım ve altına da şöyle bir şeyler yazdım. 'Biliyorum bizim tekrar buluşmamız gerekiyor,bana ulaşmakiçin ne yapman gerekiyorsa elinden geleni yap'. Ve defteri verdim. Günümü arkadaşlarımla dağa tırmanarak, başka aşramları dolanark geçirdim.Ama aklımda hep Yuga vardı. Neydi bu diye kendi kendime sorup durdum. Aramızda lki yoğun elektriği arkadaşlarımda farketmişlerdi. Bana 10 dakikalık sürede müthiş bir enerji yoğunluğu yaşandığını hatta kendilerini ağlattığını ama benim ferketmediğimi söylediler. Ben orada değildim ki :))) Akşam ayni cafe'ye yemeğe gittik. Ben devamlı e-mail atmayı düşünüyordum. Birbirimize anlatacak öyle çok şeyimiz vardı ki.. Ekip arkadaşlarımızdan biri bizimle gelmeyip bir Aşram'da meditasyon yapmayı tercih etmişti. Yugo'da ayni yerde meditasyon yapıyormuş. Meditasyon esnasında bir ses 'şu anda kalk ve eğer bunu kaçırmak istemiyorsan adım at' demiş. Her zaman Evren isterse zaten olur, benim bir şey yapmama gerek yok dediği halde bu defa ki mesajın 'eğer istiyorsan kalk ve sen bir adım at, ne istediğini bize göster' olduğunu anlamış.Meditasyonu kesmiş. Orada ki ekip arkadaşımız Şenay'ı görmüş.Beni sormuş. Yemekten her an kalkmak üzere olduğumuzu öğrenince ayakkabıları, çantası, cüzdanı, herşeyini orada bırakarak motora atlayıp cafe'ye geldi. Tam çıkmak üzereyken bizi yakaladı. Sonra gözlerimin içine bakıp 'Seninle konuşmaya geldim, konuşmamız lazım' dedi. Biliyorum dedim.Bana 'bugün seninle tanıştığımda sana verecek bir şeylerim olduğunu zannettim. Bir mesaj yada bir öğreti. Ama meditasyondayken bir ses, Onun da sana verecek bir şeyleri var dedi. O yüzden buradayom. Birbirimize ne vereceğimizi bulmamız lazım' dedi.Ona akşam döneceğimi söyledim. 'Buraya gel' dedi. ''Buraya gel ve birlikte bulalım'.....
BÖLÜM 6
HEYECANLI KARŞILAŞMA
- Bugün söyleşimizde daha önce anlatmadığın konulardan bahsedeceğini söylemiştin Ezgiciğim
- Evet, söyleşimize müthiş heyecan getireceğim bugün. Enteresan şeyler oldu. Aslında Hindistan yolculuğunun hepsi enteresandı.
Şhiva'nın dağını hatırlıyormusun. Hani daha önce sana bahsetmiştim. Sende bana ' rotayı çizmeyi nereden bildiğimi' sormuştun.
Sana insanlardan mesajlar aldığımı söylemiştim. Şhiva'nın dağı için bana 3 ayrı kişiden mesaj geldi. Hepsi 'gitmen lazım' diyorlardı.
Oysa benim rotamın öyle dışındaydı ve yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki 'Şiva'nın dağında ne işim var' diyordum.
Son kaldığım yerde Max adında bir arkadaşım vardı. O bana sürekli 'Ezgi, buradan 2 saat uzaklıkta, bari günü birliğine git' diyordu.
Her sabah 'bugün gidecekmisin' diye soruyordu. 5. günün sabahında pes ettim ve gitmeye karar verdim. 4 bayan günü birliğine Şiva'nın
dağına gittik. Şhiva'nın gerçekten bu dağın üzerinde yaşadığına inanılıyor, dağ ile ilgili şarkılar, ilahiler söyleniyor.
4 baylian Trivanamalay kasabasına vardık. Ben kasaba'dan içeriye girer girmez arabadan inip bir süre yollarda yürümem gerektiği
hissine kapıldım. Neden olduğunu bilmiyorum. İyi ki birlikte olduğum arkadaşlarım bana çok güveniyorlardı ve bunu anlayışla karşıladılar.
Bir süre yollarda yürüdükten sonra tekrar arabayla ve ekiple buluştum. Gitmemiz gereken bir aşram vardı ve ben arabayı kullanan şöföre beni
beklemesini, inip yolu öğreneceğimi söyledim. Sonradan öğreniyorum ki şöförümüz bana yolu bildiğini anlatmaya uğraşıyormuş.Ama
ben hiç duymadım. Israrla yol sormam gerektiğini söyleyerek arabadan indim. Yolda gördüğüm bir çifte yaklaştım. Neyin beni durdurduğunu
bilmiyorum ama birden başka birisine döndüm ve arkasından 'affedersiniz' diye seslendim. Dönünce ona Şhiva Şhakti aşramını aradığımızı söyledim
ve bilip bilmediğini sordum. O da kendisininde oraya gittiğini söyledi.Yolu anlatmak için birlikte şöförün yanına gittik. O anlatmaya
başladığında şöför 'ben zaten yolu biliyorum ama bu hanıma bir türlü anlatamadım' dedi :))))
Sonra ekiple birlikte Şiva'nın aşramına gittik. Orada darşanımızı aldık.Sonra yemek yemeğe gitmek istedik ama Hindistan'da her gördüğün
yerde yemek yiyemiyorsun. Hijyen çok önemli.Etrafımıza bakınırken ekipten bir arkadaş daha önce yol sorduğumuz beyi gördü.Danışman olarak
yine O'nu kullandık:))) Bize kendisini de gideceği bir yeri önerdi. Biz gittiğimizde O'da masada oturmuş yemeğini yiyordu.
- Adam gerçekten varmıydı yoksa sadece 'yol gösterici' olarakmı karşınıza çıkıyordu :)))
- Vardııı... Gerçekti.. Onu anlatacağım zaten. Çok heyecanlı.. Bende hala kendi kendime soruyorum. Gerçekten varmıydı? Böyle biri
olabilirmi? diye :))) Neyse, otururken yanımıza geldi. Yemeği nasıl bulduğumuzu sordu.
- Adam Hintlimi?
- Hintli. Adı Yuga. Biraz havadan sudan konuştuk. Şikeşliymiş. Benim de hep gitmek istediğim bir yer. Orada durup meditasyonumu yapıp Himalayalara
tırmanmayı planlamıştım. Yuga'ya tam olarak ne iş yaptığını sordum. Çocuk Esirgeme Kurumunu yönettiğini ve ayni zamanda da öğretmenlik
yaptığını söyledi. Sonra, bir şey daha yapıyorum ama şimdi bu konuya girmek istemiyorum dedi.Biz ne kadar her konuya açık olduğumuzu
söylediysekde anlatmamayı tercih etti.Ben ellerimi yıkamak için gittiğimde ekip arkadaşlarımdan biri 'sen enerji çalışmalarımı
yapıyorsun diye sormuş. O da 'evet ama nasıl anlatacağımı bilemediğimden bahsetmek istemiyorum' demiş.Konuya uzak olanlar, özellikle
buraya gelen yabancılar yanlış anlıyorlar, başka şeyler ile karıştırıyorlar.Sonra ekiptekiler benim de enerjileri gördüğümden,
enerjilerle çalıştığımdan bahsetmişler.Ben masaya geldiğimde sordu, anlattım. Biraz kanal oluyorum, meditasyonlarımda kullanıyorum, birazda
kendi bilgilerimi, hislerimi kullanarak bir şifa yaratıyorum dedim. Ama ismi yok. Biyoenerji değil, Reiki değil, kendi kendime yarattığım
bir sistem bu.
Ayni şeyi ben yapıyorum, o yüzden anlatamıyorum dedi.Biz birbirimize bakıp öylece kala kaldık. Masanın bir ucunda Yuga diğer ucunda ben.
10 dakika öyle birbirimize bakakalmışız. Zaman durmuş, mekan yok olmuş.Sadece biz varız. En sonunda Yuga titredi ve ben kendime geldim.
Ve sonra...birbirimizi hatırlamaya başladık.Geçmiş yaşamlarımız, beraber ayni masterın öğrencisi oluşumuz, daha bir sürü şey.
Tabi bunların çoğunu daha sonra farkettik.
Sonra Yuga benden bilgilerimi istedi. Bilgileri Onun defterine yazdım ve altına da şöyle bir şeyler yazdım. 'Biliyorum bizim tekrar
buluşmamız gerekiyor,bana ulaşmakiçin ne yapman gerekiyorsa elinden geleni yap'. Ve defteri verdim.
Günümü arkadaşlarımla dağa tırmanarak, başka aşramları dolanark geçirdim.Ama aklımda hep Yuga vardı. Neydi bu diye kendi kendime sorup
durdum. Aramızda lki yoğun elektriği arkadaşlarımda farketmişlerdi. Bana 10 dakikalık sürede müthiş bir enerji yoğunluğu yaşandığını
hatta kendilerini ağlattığını ama benim ferketmediğimi söylediler. Ben orada değildim ki :)))
Akşam ayni cafe'ye yemeğe gittik. Ben devamlı e-mail atmayı düşünüyordum. Birbirimize anlatacak öyle çok şeyimiz vardı ki..
Ekip arkadaşlarımızdan biri bizimle gelmeyip bir Aşram'da meditasyon yapmayı tercih etmişti. Yugo'da ayni yerde meditasyon yapıyormuş.
Meditasyon esnasında bir ses 'şu anda kalk ve eğer bunu kaçırmak istemiyorsan adım at' demiş. Her zaman Evren isterse zaten olur,
benim bir şey yapmama gerek yok dediği halde bu defa ki mesajın 'eğer istiyorsan kalk ve sen bir adım at, ne istediğini bize göster'
olduğunu anlamış.Meditasyonu kesmiş. Orada ki ekip arkadaşımız Şenay'ı görmüş.Beni sormuş. Yemekten her an kalkmak üzere olduğumuzu
öğrenince ayakkabıları, çantası, cüzdanı, herşeyini orada bırakarak motora atlayıp cafe'ye geldi. Tam çıkmak üzereyken bizi yakaladı.
Sonra gözlerimin içine bakıp 'Seninle konuşmaya geldim, konuşmamız lazım' dedi. Biliyorum dedim.Bana 'bugün seninle tanıştığımda
sana verecek bir şeylerim olduğunu zannettim. Bir mesaj yada bir öğreti. Ama meditasyondayken bir ses, Onun da sana verecek bir şeyleri var
dedi. O yüzden buradayom. Birbirimize ne vereceğimizi bulmamız lazım' dedi.Ona akşam döneceğimi söyledim.
'Buraya gel' dedi. ''Buraya gel ve birlikte bulalım'.....