yaşamak yürek ister..
Related discussions
-
Hayatın Her Anını Yaşamak...
0 Replies Posted in GÖNÜL DOSTUM
-
Akıl, Yürek ve Ruh Gücü
0 Replies Posted in Her Telden :)
-
İyi yaşamak
"iyi yaşamanın sırrı, ruhumuza eklenmiş insan olma onuruyla da ilgilidir" yazının en beğendiğim cümlesiydi bu. sevgimle paylaştım yazıyı, beğenmiş...
3 Replies Posted in Her Telden :)
Replies
sahra
içim çok tuaf oldu bu yazıyı okurken,kimse böyle bir bakış açısıyla yaşamasın isterim.Korkular zannetiklerimizden başka bir şey değil bunu bir...içim çok tuaf oldu bu yazıyı okurken,kimse böyle bir bakış açısıyla yaşamasın isterim.Korkular zannetiklerimizden başka bir şey değil bunu bir deneyimlese korkan insan,tek gerçeğin sevgi olduğunu anlayacaktır. teşekkürler suzan...
Show more
14 years ago
elfida
sahra, zaten bu tip duygular sana hiç uymaz. ama için tuhaflaştıysa acaba kaçındığın korkuların mı vardır ki?
doğru söylüyorsun böyle bir yaşam bakış...sahra, zaten bu tip duygular sana hiç uymaz. ama için tuhaflaştıysa acaba kaçındığın korkuların mı vardır ki?
doğru söylüyorsun böyle bir yaşam bakış açısının cehennemden farkı yok. zaten de cehennem dedikleri burada. karacaoğlanın dediği gibi "cehennem de ateş yoktur, herkes ateşini yanında götürür". daha doğrusu bence gelirken getirir. Show more 14 years ago
doğru söylüyorsun böyle bir yaşam bakış...sahra, zaten bu tip duygular sana hiç uymaz. ama için tuhaflaştıysa acaba kaçındığın korkuların mı vardır ki?
doğru söylüyorsun böyle bir yaşam bakış açısının cehennemden farkı yok. zaten de cehennem dedikleri burada. karacaoğlanın dediği gibi "cehennem de ateş yoktur, herkes ateşini yanında götürür". daha doğrusu bence gelirken getirir. Show more 14 years ago
yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelen insanların çok azı yaşar. çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, varolmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir.
değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. insan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker.
yaşama her dokunuşunda, duyguların alevlenip kendini yakacağından çekinir. onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu binbir mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar.
korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya başlar, yaşamdan korktukça. yaşamla yüzyüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilemez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür. yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. kalabalıktan korktuğu kadar, yalnızlıktan da korkar.
hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleri, geçmişle gelecek arasında sıkışır kalır.
kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yönde bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. şu yana dönse orada bir mutluluk vardır; ama o mutluluğu değil, mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır; ama o isyanın çekiciliğini değil, o isyan için ödenecek bedelin ağırlığını fark eder. beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkı arkasından gelebilecek terkedilme ihtimalini diker gözlerini.
her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdıyamaz bile yerinden. yaşama yaklaşabilmek için bir adım bile atmaya yetmez cesareti. ona sevinci gösterirseniz; ya sonra, diye sorar. aşkı gösterirseniz, yine aynı sorudur, kafasını kurcalayan. "ya sonra". öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme; hep aynı soruyu sürükler peşinden. bilinmeyen sonrası için bilinenlerin hepsini ıskalamayı seçer. ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. yaşanmamış bütün duyguları, zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. "sonrası umurumda bile değil" deyip, yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı, yaşayamadıkları için alırlar. yakınıp dururlar, çektikleri acılardan sözederler.
acıyı da gerçekten çekerler ama bir türlü acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini de göremezler. yaşamanın cesaret istediğini farkedemezler. onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. yaşanmamış günlerin altında ezilen, inleyen bir köle gibi yitik bir hayatı taşır, güçsüz omuzlarında.
kendi korkularımız, kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır, bizi böyle korkutan; çatal dilli tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. ne kadar yaşarsanız, cesaretiniz o ölçüde bilenir. yaşayamıyorsanız eğer, bu başkalarından değildir; sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabullenmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, kendi korkularınızdır.
YAŞAMAK YÜREK İSTER, ÇÜNKÜ...
alıntı