burak Discussion started by burak 14 years ago

 

Doğuyoruz, büyüyoruz, okul öncesi ailemizden, okul esnasında arkadaş ve öğretmenlerimizden, sonrasında ise yaşam mantığımız ve dünya görüşümüze uygun olduğuna inandığımız kişilerden birşeyler öğreniyoruz.

 

Zihnimizin, doğası gereği, aldığı veriyi işleyip anlamlandırmaya ihtiyacı var. Deneyimlemediğimiz hiç bir bilgi, bize bilmeklik hali olarak geri dönemiyor. Deneyimlerse salt yaşanalardan değil, yaşananlara bizim verdiğimiz anlamlardan, sadece ve sadece bizim süzdüğümüz bilgi ve yargılardan da oluşuyor. Zira, “bilgi” ile “bilme durumu” aynı şey değil.

 

Tabi tüm bu süreçte bizi bekleyen bir çok tuzak da var. Dikkatli bakılmadığında, bu ayrımın farkına varamayabiliyoruz ve tuzaklara düşmek kaçınılmaz oluyor. Ben bunu bir ülkeye ya da bir şehre yaptığı bir iki haftalık bir gezide, heryerin ve herşeyin fotoğrafını çeken, müzeleri gezen, rehber ya da tur eşliğinde önemli alanları ziyaret eden ve ülkesine döndüğünde, söz açılınca, o ülkeyi ya da şehri bildiğini/tanıdığını beyan eden turistlerin durumuna benzetiyorum. Prag’daki bir müzede duran muhteşem bir heykelin bilgisine sahip olmak entellektüel kapasite ve belirli bir donanım gerektirebilir. Ancak o heykelin önünde duran ve biri bilgili, diğeri bilgisiz her iki kişi de, o heykelle ilgili bilme haline eşit uzaklıktadır. Bilme hali herkese açık bir kapıdır. O kapıdan geçerken bilginiz varsa rahat edebilirsiniz. Ama bilginiz yoksa, bu yine de bilmeklik kapısından geçemeyeceğiniz anlamına gelmez.

 

Zen üstadları, öğretilerini, “parmağıyla Ay’ı işret eden bir adamın durumuna” benzetirler. Eğer adam, dolayısıyla da adamın parmağı, hep sabit durursa, işaret ettiği noktayı kaçıracaktır. Hatta bu durum bir süre sonra adamın, kendi parmağını Ay zannetmesine dönüşecektir. Ay’ın nerde olduğu bilgisi sadece bir araçtır.

 

Bilginin bilme halinde daha yararsız ya da önemsiz olduğundan dem vurmuyorum. Sadece tüm bu bilgilerin bir noktada, biliş haline dönüştürülmesinin, bilgiyi çok daha anlamlı kılacağını savunuyorum.

 

Hiç düşündünüz mü, tüm bu bilginin, öğrendiklerimizin sonu nereye varıyor?

 

Geçenlerde çok hoş bir söz okudum. Tam çevirisi şöyle:

 

“Bilgeliğin sonu özgürlüktür; eğitimin sonu karakterdir; kültürlü olmanın sonu mükemmeliyettir; tüm bilgilerin sonu aşktır.”

 

Özellikle son cümlecik, beynime kazındı: “Tüm bilgilerin sonu aşktır.” Müthişti. Varacağımız yer bu muydu? Eğer öyleyse buna bir itirazımız olabilir miydi?

 

Kendi adıma buna memnun olur, üzerine teşekkür bile ederim. Ancak çoğumuz, zaten aşkın hep bizimle olduğunu düşünmüyor mu?  Yani yolun sonunda değil de öncesinde ve yol esnasında da yanımızda olan, aradığımız ve aramaktan hiç sıkılmayacağımız, gözümüze bazen dopdolu bazen bomboş görünen, hep olsun istediğimiz.

 

Metnin orijinalinde son cümlecikte “knowledge” terimi kullanılmış, ki bununla kastedilen, salt bilgiden ziyade, bilmeklik hali.

 

Ben, burada bahsedilen aşkın nasıl bir aşk olduğundan çok, yol boyunca elimizde olan aşka bakışımızla, yolun sonundaki aşka bakımız arasındaki farkla ilgileniyorum.

 

Bu fark ancak bilme haliyle deneyimlenebilir. Kelimelerin yetmediği deneyimlerle.

Yaşamı boyunca yaptığı şeyin, su ve topraktan çömlek yaratanlardan farkı olmadığını söyleyen Mevlana’nın, sevgili yani Tanrı ile yüzleştiğinde, tüm eserlerini ateşe atmak istemesi gibi.

 

Tüm öğrendiklerinizin ve önemli adlettiğiniz bütün donanımınızın, ilham edilen biliş halinde, küçük birer detay olarak kalması gibi. Sözcüklerin ya da duyguların olmadığı yerde sonsuza dek salınmak istemek gibi. Ancak bilme halinin, tüm duyguları ve anlayışı karşılaması, ve bunun ötesinde herşeyin, denizdeki balığa geometri anlatmak kadar anlamlı olması gibi.

 

Aşk yolda, başta ve de sonda. Geldiğimiz ve varacağımız tek nokta belki de. Bir bebeğin annesini doğal olarak tanıması gibi, bilmenin doğal halinde. Güzel bir hiçlik olan dünyada yaşadığımız deneyimlerin yekününü aldığımızda.

 

Ve ne kadar düşünürsem düşüneyim, sözlerinden etkilendiğim bilgeye katılmadan edemiyorum. Yaşam, başında, ortasında ve sonunda aşk olan, bilgiden bilmekliğe giden bir anlayıştır.  Tüm bilgilerimizin sonu ise Aşk’tır. Bilsek de bilmesek de...


Replies
burak
burak Okuyup beğenmeniz beni sevindirdi 14 years ago
loader
loader
Attachment
sally
sally Yaşam, başında, ortasında ve sonunda aşk olan, bilgiden bilmekliğe giden bir anlayıştır. Tüm bilgilerimizin sonu ise Aşk’tır. Bilsek de bilmesek... Show more 14 years ago
loader
loader
Attachment
burak
burak Beğenmenize sevindim 14 years ago
loader
loader
Attachment