Related discussions

pınar Discussion started by pınar 14 years ago

Aşk
Merak ediyorum neden insanların büyük bir kısmı
hep olmayan, olamayan, itelendiği ezildiği ilişkilerin arkasından
koşar da, mutlu ve uyumlu olabileceği insanlarla ilgilenmez. Onu
mutlu etmeye çalışan insanların değerini bilmez. Bunlar çekici gelmez
de ona acı çektiren insanı ister, onu düşünür ve onun ekseninden
ayrılamaz. Uzun zamandır bu konu hakkında düşünüyorum ve
danışanlarımdan edindiğim tecrübeler ile birlikte bu durumun bazı
nedenlerini sizlerle paylaşıyorum.
1-) İnsanoğlu her yerde, sürekli Allah’ın varlığını aramaktadır.
ve hepimizin bildiği gibi beş duyu organı ile bunu
deneyimleyememektedir. Bu durum bulamadığını, ulaşamadığını zannettiği
spesifik Allah’ı o bulunmaz, erişilmez gördüğü kişiyle
özdeşleştirmesine neden olabilmektedir.
2-) Genellikle insan egosu yüksektir. İnsanın nihai amaçlarından
biri egosunu aşıp kendi benliğiyle bütünleşmesidir. Egosunu aşağıya
çekememiş kişi “sen nasıl olurda benim olmazsın, sen kim oluyorsun da
beni süründürüyorsun, sen nasıl olur da beni beğenmiyorsun, ben o kadar
kötü müyüm? , bir gün olacak benim kapıma geleceksin… vs.” gibi
cümlelerle ruhunu beslemeye çalışabilir.
Oysa her negatif dalga karşı tarafı bizden daha çok uzaklaştıracaktır.
3-) Kişi gerçekten aşık olduğunu düşünüp kendinden çok fazla ödün
vermiş olabilir. Ödün verirken maddi manevi kayıplar yaşamış olabilir.
Ve ruhen alacaklı olduğunu hissedip, bu hesabı göremediği için orada
bir enerji kalmış olabilir. Bu da kişinin yeni ilişkilere kalbini
açamamasına ve her karşısına çıkanın ona aynı davranışları
sergileyeceğini düşünmesine sebebiyet verir.
4-) Kişinin ailesinde ebebeynler birbirini sürekli değersiz
görmüş olabilir. O da kendini değersiz hissettiren insanların yanında
farkında olmadan güvende olduğunu düşünür.
5-) İmkansız kalıplarını kafasına çok fazla yerleştirdiği için.
İstediği şeylere çok zor yollarla ulaşabileceğini düşündüğü için.
6-) Toplumumuzun yüzyıllardır anlattığı gibi aşk varsa mutlaka
acı olmalıdır kalıbını bilinçaltına yerleştirdiği için. Örneğin Leyla
ile Mecnun hikayesi ve daha niceleri gibi.
7-) Kendini ve ailesini o kişiden çok daha değersiz gördüğü için.
Olasılıkları fazlasıyla saymak mümkündür. Ancak bu duygunun ( aşk
acısı) bizi toplum olarak yakıp kavurduğu aşikardır. Aşk-ı memnu
dizisinin izlenme oranı ortadadır. Kime sorarsak soralım içinde ukte
kalan eski bir sevdiği vardır. O sevdiğim olsaydı her şey değişik
olacaktı denir.
Peki ya o dediği kimdir ?
O kişi içindeki, derinliklerindeki bir türlü ulaşamadığı kendisi
veya kendi öz benliği olmasın. Peki her şey değişik olacaktı derken
arzu edilen değişimi, güzelliği önce kendi üzerinde başlatmak daha
gerçekçi ve doğru olmaz mı ? onda daha fazla diye nitelendirilen
özellikler, bizim içimizde yok mudur ? Belki de çok daha fazlası vardır.

Dünyaya yalnız geldik ve dünyadan yalnız gideceğiz. Öyleyse önce
tek başına yeterli, mutlu sağlıklı bir birey olmayı denemek zorundayız.
Önce güçlü olmayı, kendin olmayı, kendini olduğun gibi sevebilmeyi, o
diye göklere yükselttiğin kişilerden bir parçacık dahi olsa kendini
değerli bulmayı öğreneceğiz. Bundan sonra bir türlü ulaşamadığımız
kişiler zaten bizim çekim alanımıza girecektir.
Ve bizim istediğimiz şekilde bizimle birlikte olmak isteyecekledir.
Belki de gelmiyor, aramıyor sormuyor dediğimiz kişi ona
ihtiyacımız olduğunu bildiği için bize böyle yapıyordur. Niye mi ? bizi
aciz ve zavallı görüyordur belki. Böyle bir insanı uğraşılmaya değer
görmüyordur. Nasıl olsa biz her zaman onu bekliyor oluruz çantada
keklik misali.
Belki de yaradan bize her şeyden, herkesten değerli olduğumuzu anlatmak istiyordur.
Bu konu ile ilgili sizlerle üstad Can Yücel’in harika bir şiirini paylaşmak istiyorum.
Olsun istersin…
Olmuyorsa zorlamayacaksın .. Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.
Aşktır ; değer verirsin
ödün verirsin sevgiden de öte saygı
gösterirsin olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin…
Bakarsın ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bi’şeyler yapma gayretinde.
İştir ; sabahlarsın “olsun” diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin…
Dosttur ; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler kendine ayırmadığın onca şeyi “O’na” ayırmaya çalışırsın…
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın… Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa olmuyordur!

Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın…
Kısacası insanlara kusura bakma “Ben kendimi senden birazcık
daha fazla seviyorum” cesaretini göstermemiz için bu ilişkileri ya da
ilişkisizlikleri deneyimliyor olabiliriz. dey
Belki de “hayır” diyebilmeyi öğrenmek için acı çekme oyununu
deneyimliyor olabiliriz. Acı çektiren kişiye veya kıramadığımız
döngülerimizi yaratan ortamlara hayır demeyi öğrenmek için hala bu
oyunun içinde dönüp dolaşıyor olabiliriz.
Bilmiyorum, belki de bu tarz ilişkiler çok değerlidir. Bizi her açıdan büyütmek olgunlaştırmak için.
Gerçekte aşık olunacak kişinin eşsiz güzellikte yaratılmış
olan kendimiz olduğumuzu keşfetmemiz için. Yaratıcıyı aramak, anlamak
ve bulmak için başkası tarafından acıtılmak gerekmediğini ve onun
içimizde olduğunu özümseyebilmemiz için.

ÖZLENEN DENİZ ÖZER