Related discussions

nills Discussion started by nills 14 years ago

   Karanlığın içinden yükselip çıkın ve muhteşem ışığa girin. Sezgi, ilham, inanç, övgü ve hâkimiyet sizin olsun. Bilin ki sizi aşağıda, sizi geride tutacak ve sizi gerçek kaderinize ulaşmaktan alıkoyacak her şeyi yenmeye gücünüz var. Kuruntu etmeyin, fakat bırakın, O’nun nuru sizi aydınlatsın. Bilin ki siz her şeyi yapabilirsiniz, çünkü o sizinledir. Denenmeler ve sınanmalarla yüz yüze geldiğiniz zaman korkmayın. Sadece şuurunuzu yükseltin ve yüzünüzü ışığa dönün, O’nun gerçeği sizi aydınlatsın ve o denenme ve sınanmaların hiçbirisi sizi hiçbir şekilde etkilemeyecek.

           Daniel aslanların ininde iken ve aslanlar onun etrafında kükrüyor iken, o yüzünü ışığa döndü. Işığın onu doldurmasına imkan verdi ve bütün korkusu geçti. Bir yerde korku yoksa ve mükemmel sevgi hüküm sürüyorsa, size hiçbir zarar yaklaşamaz ve dokunamaz. Sizin düşmanlarınız sayılanlara, size ters muamele edenlere, sizi parça parça etmeye can atanlara karşı kalplerinizi sevgi ile doldurun. Kötülüğe karşı direnmeyin, fakat kötülüğü iyilik ile mağlup edin. Bu asla zaaf işareti değildir; bu iç kuvvetidir. Bu O’nun ilahi gücüdür. O güce sarılın. Bir efor, bir zorlama içinde olmayın, çünkü bunun tamamen zorlanmasız olması lazım.

           Sakin, –mutlak şekilde sakin– olun ve ışığın sizin varlığınıza nüfuz etmesine imkan verin. Mesuliyetlerinizi sevinçle karşılayın ve bilin ki, tek başınıza hiçbir şey olmadığınızı, fakat O’nunla olunca her şeyi yapabileceğinizi fark ederek, bunları zahmetsizce yüklenebilirsiniz. O size ilham versin, o sizi aydınlatsın. Daha sonraki adımınızı o size açıklasın. Ne söyleyeceğinizi veya ne yapacağınızı düşünmeyin. Bırakın o size an be an ilham versin ve rehber olsun. İlham ve sezgi ile yaşayın, her şeyi -kılı kırk yararcasına- mantık ve muhakeme ile halletmeye çalışarak değil. Kendinizi bırakın, bütün hayatınızı o yönetsin. O’nun ruhu içinizde yer tutsun.

           Her şeyi verin ve her şeyi alın. O her şeyi istiyor. O, nefsin tam teslimiyetini istiyor ve bu olduğu zaman O’nun olan her şey sizindir ve her şey mümkündür, çünkü o zaman siz O’ndan, O’nun yardımından, O’nun kudretinden, O’nun sevgisinden, O’nun ışığından, O’nun her şeyinden şuurla haberdarsınız demektir. Ve siz, yolunuzda hiçbir şeyin karşı duramayacağını ve O’nun adına her şeyi yapabileceğinizi bilirsiniz.

           O, evrensel zihindir. O, kozmik şuurdur. O, O’dur (Varolandır). O’nun sevgisi her şeyi birleştirir, her şeyi yaratır, her şey’dir. Sevgi daima bir yol bulur. Sevgi bütün yaraları iyileştirir. Bırakın, sevgi bütün zorlukları, bütün engelleri yensin. Öyleyse kalplerinizi sevgi ile doldurun, öyle ki arada Sevgi’den gayri hiçbir şeye yer kalmasın. O sevgidir. O, her birinizin içindedir. İçinizde olanı dışa çıkartın ve dünyaya serbestçe akmaya bırakın, ki sevgi hüküm sürsün, çünkü sevginin saltanatı yakın!..

Güne Şükürle Girin

Sevgililer,
           Sevinin ki dün geçti ve bugün, elinizde; bütün ayrıntıları ile, bozulmamış, zedelenmemiş, muhteşem bir gün. Sevinç ve şükür dolu kalplerle ona girin. Ondan ancak en büyük hayırlar geleceğini bilerek güne girin, ve onun içinde her gittiğiniz yere sevgi ve ışık neşrederek yürüyüp ilerleyin.

           Size daima söylüyorum ki, güne nasıl başladığınız, hayati derecede önem taşır. Uyandığınız andaki ilk düşünceniz şükran ve teşekkür olsun. Bunun ne kadar doğru olduğunu teorik olarak bilirsiniz, öyle ise neden tatbik etmeyesiniz? Bir hayatı yaşamaya başlayacaksınız, şimdi yaşamaya başlayın ve asla yarına veya değişmek için vakit ayırabileceğiniz bir başka zamana bırakmayın. Siz, bütün tavır ve davranışlarınızı, daha fazla gecikmeden, hemen şimdi değiştirebilirsiniz. Asla ertelemeyin; şimdi’den daha uygun zaman yoktur. Derhal alınması gerekli neticeler için derhal aksiyona geçmek lazımdır. Öyle ise, bunun için şimdi bir şey yapın.

           Gün boyunca O’nunla temasta kalın ki her yaptığınız şey, O’nun rehberliği altında ve O’nun rızası ile olmuş olsun. Bu da ancak O’ndan şuurla haberdar olmak, yaptığınız her işe O’nu dâhil etmek, her şeyi O’nunla paylaşmak olabilir –ama bunu şuurla yapmanız lazım.– O’nunla irtibata geçmek için zaman ayırmanız ve bu işi asla oluruna bırakmamanız lazım. Gerçekten, sizin düğmeyi açmayı ve O’na ayarlamayı öğrenmeniz lazım, ayarlama işi çok ince, hassas bir iştir, öyle ki tam ışın’ı bulabilmeniz, ona ayarlı kalabilmeniz ve O’ndan gelecek olan her şeyi almaya hazır olmanız lazım; bu gelenler ne olursa olsun ve her ne kadar garip gözükürse gözüksün.

           Siz O’ndan bir şey, bir direktif alınca, onu rafa koymaya veya onun sorumluluğunu bir başkasının üstüne aktarmaya kalkışmayın. Sizin yapacağınız, size has olan bir işiniz vardır. Onu yapmaya ve onu sevgi ile yapmaya dikkat edin. O’ndan gelmesi muhtemel olanlardan asla korkmayın. Sadece bilin ki mükemmel sevgi bütün korkuları defeder ve siz O’nu gerçekten sevdiğiniz zaman kalplerinizde korku olamaz, çünkü sevgi ve korku el ele yürüyemezler. O’nun sizden yapmanızı istediği şeyi yapmaya istekli olacaksınız. O’na olan sevginizden dolayı içinizde direnme olmasın, çünkü zorlanışa ve ıstıraba sebep olan şey dirençtir. O’nun sevgisine kendinizi rahatça bırakın ve bilin ki, her şey çok, çok iyidir. Hayat çok sade ve apakçıktır, siz onunla birlikte akmayı, ona karşı dövüşmekten vazgeçmeyi öğrendiğiniz zaman.

           Olduğunuz yerde bulunmaktan, yapmakta olduğunuz işi yapmaktan hoşnut olun ve bilin ki hazineniz nerede ise, gönlünüz orada olacaktır. Siz O’na ve O’nun hizmetine kendinizi tam adamış mısınız? İşte o zaman, her nerde ve her ne yapmakta olursanız olunuz, huzur içinde olduğunuzu bileceksiniz.

İnancınızı Yaşayınız

Sevgililer,
           İnanç ile yaşamadıkça ve onun manasını hayatlarınızda ve yaşayış tarzınızda göstermedikçe, inanç hakkında konuşmanız faydasızdır. O’na itaat etmeyi, O’nun ufak sesini dinlemek ve sessiz kalmak için vakit ayırmayı öğrenmek için gerçekten bir şeyler yapmadıkça ve O’nun talimatını adım adım takip etmek için istekli olmadıkça, O’nu sevdiğinizden, O’nun iradesini yerine getirmek istediğinizden bahsetmeniz boşunadır. 

           Kendinizi O’na tamamen terk etmeyi öğrenmedikçe ve O’nun sevgisini ve bu sevgideki güvenliği hissetmedikçe siz O’nun hudutsuz sevgisinin manasını bilemezsiniz. Siz bu hayat şeklini yaşamadıkça ve göstermedikçe, bunun ne demek olduğunu bilebilmeniz mümkün değildir. Bu demek, nefsinizi teslim etmeniz, her şeyi fedaya amade olmanız, sadece kendinizi bırakmanız ve her şeyi O’nun ele almasına imkan vermeniz demektir. Ve bu, birçok kimsenin, üzerinde konuştuğu fakat yapmaya yanaşmadığı bir şeydir. Bu, derin suya atlamak ve yüzmeye başlamak demektir ama onlar kıyıda durdukları zaman, bunu yapmak için beklerken, zihin çalışmaya başlar ve o hal, atılımı yapmaya karşı türlü türlü itirazlar sökün eder. Korku büyük rol oynar, emniyetsizlik, güven noksanı, en mühim olanı öne almayı reddetmek, bilinmeyenden korkmak gibi. İşte bu en son adımın inanç içinde atılması gerek ve bu adımı hiç kimse bir başkası adına atamaz.

           Her varlık yol üzerinde buraya kadar getirilir, fakat sonra, onun hiçbir dış destek olmadan, tek başına durması gerekir ve son adımı atmak ise kendi bileceği şeydir. Bunu hepiniz biliyorsunuz, ama kaçınız en son adımı atmaya ve her şeyi O’na havale etmeye isteklisiniz? İşte O’nun her birinizden sorduğu budur. Çünkü ne zaman ki her şeyi verirsiniz, ancak o zaman her şeyi alırsınız. Yarım ölçüler olamaz. Size bu daima söyleniyor, çünkü öylesine hayati önem taşıyor. Gerçekte, bu hayat yolunun sırrı budur. Ancak herkes bunu beceremez. Dünyada birçok, bir çok iyi insan var ki, iyi hayat süren, komşularına yardım eden, kendilerinden feda eden, ölesiye çalışan, hatta hayatlarının büyük bir kısmını vermeye amade olan o iyi insanlar, her şeyin terk edilmesini gerektiren o en son adımı atma noktasına geldiklerinde, bunu yapamıyorlar. Onlar herhangi bir zorlukla yüzleşme ihtimali karşısında belirli bir hayat tarzına tutunma mecburiyeti hissediyorlar. Ama bu hayatta bel bağlanabilecek bir hayat tarzı bulunamaz. Çünkü bütün inancınızı ve güvenliğinizi sadece O’na, Rabbiniz olan Yaradan’a bağlamanız gerekir.

           O her şeyi istiyor, her şeyden daha azı O’nu tatmin etmez. Bir varlık herhangi bir şeye tutunduğu sürece yüzmeyi öğrenemez, tamamen O’na güvenmiş olamaz. Bundan dolayı O, harikalarını göstermek üzere, o kimsenin içinde ve o kimse vasıtasıyla iş göremez. Hâlbuki bu O’nun özlediği bir şeydir. Bu hayat herkesin göreceği şekilde yaşanıp gösterilmelidir. Ta ki O’nun şanı yüceltilmiş olsun. Yoksa sadece O’nun hakkında konuşmak değil.

Findhorn Celseleri, Çeviren: Jale Gizer Gürsoy