nills Discussion started by nills 14 years ago

Düşünmenin ne olduğunu biliyor muyuz? Bildiğimiz şeyleri tekrarlamak, düşünmek değil, anımsamaktır. Endişeler, korkular, geçmişle ilgili kırgınlıklar duygularımızın, dar şuurlarımızın ve zihnimizin, bir gücü yanlış kullanarak bizlere oynadığı oyunlardır. Düşünme sözcüğünün yanlış kullanımları bizi her zaman “düşünen” insanlarmışız gibi gösteriyor. Düşünce insana bağışlanmış bir gücün şuurlu olarak yüksek kullanımıdır. Bu güç bir anlamıyla da zamandır ya da zamanın bizden beklediği şuurdur; yanlış kullanım bizi zamanın dışına atar. Ve biz hala düşünmeye devam ettiğimizi zannederiz. Gerçek olarak düşünmemizi sağlayacak uyaranlar sürekli olarak çevremizdedir. Üst Sistem, olaylar, kalp yoluyla hissettirişle ve bilgiler yoluyla insanı aralıksız olarak uyarmaktadır. Olaylar, okuduğumuz kitaplar zihnimizde bir yükselme, yaşamımızda bir değişim meydana getirmiyorsa düşünemiyoruz demektir. Düşünme gerçeğin eylemidir. Kişinin iki gününün aynı olmaması, düşünme eylemi ile yaşamın sürekli değişimidir. Yaşam veya zaman veya şuur bir ırmak gibi akıyor. Düşünme eylemi ırmak olmaktır.

           İyi bir kitap, bir düşünce ürünüdür ve bizi düşündürmesi beklenen bir uyarandır. Eğer, şuurumuzu, yazarın şuur seviyesine yükseltebilirsek, kitabın sözünü ettiği gerçeği anlamış oluruz. Eğer ulaştığımız yüksek zihin seviyesini sürdürebilirsek kitaptaki fikir bizim zihnimize daha başka doğruları, üst gerçekleri çeker ve izi sürdüğümüzde huzur ve sevinç veren daha nice gerçekleri karşılarız. Ancak, yazarın kendi deneyimini okuyarak biz zihnimizi yükseltmiş ve o bilgiyi anlamış olsak bile iz sürmüyorsak, kısa sürede o anlamı kaybederiz. Hatta “neden bu kadar heyecanlanmıştım acaba” bile diyebiliriz. Bütün bunları sohbetler için de söyleyebiliriz. Bir sohbetten veya kitaptan akan bilgi, gerçek düşünme eylemi varsa zihni ve şuuru yükseltir, bizi “zaman yolcusu” yapar. Hatta zaman zaman kendi kendimize iken girdiğimiz bir derin düşünce sırasında heyecanla anladım, der, gözyaşları içinde şükrederiz. Ama ne yazık ki değişmeyen günlük yaşam bizi tekrar aşağı çeker, bize gerçek düşünceyle eriştiğimiz yeri, şuur zirvemizi unutturur, keşke yazsaydım deriz. Bu nedenle mucizeyi düşüncelerinizde arayınız denmiştir ki en büyük mucize zaman yolcusu olmak, yolculuğu sürdürmektir. 

           Bir kitap veya sohbet onu oluşturanın düşüncesinin en yüksek kullanımıdır. Kitabı okuyan veya sohbeti dinleyen kişi ise ya düşünerek o frekansa erişemediği için olaya kenardan bakan bir izleyicidir, anladım zannetmiş ama anlamamıştır, ya da gerçek bir düşünceyle anlamı yakalamıştır. Yakaladığını nasıl anlayacağız? Hani sözler vardır, “bir kitap okudum hayatım değişti”, “bir gönül adamıyla tanıştım, hayatım değişti” gibi. İşte gerçek düşünme ile anlamı yakalayanın hayatı değişir. Oku, oku veya bir yerlerde toplantılara katılıp dur, yaşam değişmiyorsa sadece kendimizi aldatırız.