Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago

Güneş Döngüleri ve Savaşlar

Her ne kadar her zaman savaşlar var ise de, kayıtlara bakılırsa en büyük çatışmalar güneşin bu 11 yıllık döngüleriyle ilişkili gözüküyor. 1915’ler civarında, bilim insanları, güneş aktiviteleriyle insan davranışları arasındaki ilişkiyi tanımlamaya başladılar. I. Dünya Savaşı sırasında Rus Astronomi ve Biyolojik Fizik profesörü Alexander Chizhevsky, güneş lekesi zirve periyodu sırasında, güneş patlamalarını ciddi savaşların takip ettiğini fark etti, en önemli insan olaylarının %80’inin, maksimum güneş lekesi aktivitesi sırasında gerçekleştiğini buldu. Kitlesel insan davranışlarının 11 yıllık güneş lekesi döngüleriyle ilişkili olduğunu gözlemleyen Chizhevsky, Moskova’da yayınladığı MÖ 5000-MS 1922 Arasında kitlesel Heyecanın Yükseldiği Anlar adlı incelemesinde, kayıtlara geçen güneş lekeleriyle, halkın yükselen heyecanı arasında bir paralellik olduğunu göstermiştir.  

1930’larda Kansas Üniversitesi tarihçisi Profesör Raymand Wheeler, Chizhevsky’nin gözlemlerini daha da ileri taşıdı. Araştırmaları, savaşların güneş döngüleriyle ilişkili olduğunu gösterdi. Wheeler’ın dataları, Edward Dewey tarafından istatistiksel olarak analiz edildi. Bu verilere göre savaşlar, çoğunlukla güneş lekesi döngülerinin kritik noktalarında başlıyordu. Bu en çok, güneş aktiviteleri içerisinde jeomanyetik aktivitenin hızlı değiştiği zamanlara denk geliyordu. Bu döngünün en yükseğe sıçradığı ya da lekelerin sayısının en dip noktasına ilerlediği ve lekelerin aniden azaldığı zamanlarda oluyordu. Edward Dewey, 6 Eylül 1968’de Belçika Brüksel’de toplanan Fiziksel Kimya ve Yaşam Bilimi ile Güneş Sistemi ve Göksel Cisimler arasındaki ilişki konusunda yapılan uluslararası sempozyomda “Güneşin Davranışı ve Etkilerinin Ekonomik ve Toplumsal Olaylarla İlişkisi” başlıklı yazısını sundu. Dewey daha sonra Foundation Cycles adlı bir örgüt kurdu, bu örgüte ait Cycles dergisinde güneş lekeleri ve ilgili konular üzerine birçok yazı yayınladı. Böylelikle güneş lekeleriyle toplumsal ve ekonomik olgular arasındaki ilişkiyi etüt etti.

Güneş Lekelerinin maksimum yaptığı yıllarda doğal felaketlerde artışın yanı sıra, savaşlar, ekonomik istikrarsızlıklar görülmüştür. Ekonomik istikrarsızlıklar, siyasal çalkantılar ve savaşlar genellikle güneş lekelerinin hızlı iniş ve çıkış dönemlerine denk geliyor. Bu konu üzerine çalışmalar yapan Astrolog Bill Hansen tarafından derlenen veriler, güneş lekeleri maksimum ve minimum periyotlarının dünyada savaş-barış dönemleriyle ilişkisini göstermesi bakımından önemlidir:

1957- 1964 arasında minimum: tüm dünyada barış
1967 maksimum: İsrail’de 6 Gün Savaşı
1968 maksimum: Vietnam savaşı, ABD, Pakistan, Malezya’da kargaşa
1976 minimum: ABD’nin Vietnam’daki ilgisinin azalması, barış
1979 maksimum: Dünyanın her tarafında kargaşa, savaş
1980 maksimum: İran-Irak savaşı
1986 minimum: Kargaşalar azalıyor.
1991 maksimum: Körfez savaşı, Yugoslavya Sivil Savaşı
1994 minimum: Çekişmeler azalıyor.
1996 minimum. Çekişmeler azalıyor.
2001 maksimum: İkiz Kuleler’in bombalanması, Taliban’ın eylemleri, İsrail-Filistin gerginliği, Hindistan-Pakistan gerginliği
2011-2012 maksimum: ?

1990-1991 yılları ve 2000-2002 yılları arasında güneşin maksimum periyodunda büyük ekonomik ve siyasal huzursuzluklar, terör ve savaş vardı. 2 Ağustos 1990’da Irak Kuveyt’i işgal etti. Ardından 17 Ocak 1991’da çok uluslu hava güçlerinin taarruzu ile Körfez Savaşı başlamış oldu. George Herbert Walker Bush ABD başkanıydı. 26 Şubat 1993’de Dünya Ticaret Merkezi bombalandı. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı düzenlendi. Bu dönemde de George W. Bush ABD başkanıydı. 1990 yılı Sovyet sisteminin çöküntüye uğramasına sahne olmuştu. 1990’larda Francis Fukuyama teziyle “ideolojilerin sonunun geldiği” ilan edildi. Samuel Huntington da bu teze küresel bir boyut getirdi.  Ona göre bundan sonra ideolojiler değil, medeniyetler çatışacaktı. 2001 yılında İkiz Kuleler’in bombalanması ABD sisteminin çöküntüye uğraması olarak algılandı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

İlerlemekte olduğumuz güneş maksimumundan önceki sert virajda, 2010 yaz ayları girişinde, savaş ortamı yaratacak birkaç durumla karşı karşıya kaldık aslında. Kuzey ve Güney Kore arasında savaş rüzgarları esti. Türkiye-İsrail arasında yaşanan gerginliğin savaşa sürükleyebileceği düşünüldü. Bu yaz aylarında bu türde savaş ortamı yaratacak bu türden gerginlikler çok artacaktır.

Veriler incelendiğinde, güneş–jeomanyetik aktivite en hızlı şekilde değiştiği ve solar döngünün yükselişinde veya inişinde olduğu zaman, güneş lekeleri göreli olarak hızla arttığı veya azaldığı zaman, insanın ruhsal halini, davranış kalıplarını, yaratıcılığını ve tarihi trendlerini en yüksek etkileme potansiyeline sahip olduğu görülüyor. Eğer sebepleri bilirsek, bu semptomları azaltmaya yönelik önlemler alırız. Bunun için tarihin kalıplarını çok iyi çalışmamız gerekiyor. Her zaman altını çizdiğim ve Dönüşüm Zamanı kitabımda da belirttiğim gibi tarihteki döngüleri öğrenmenin amacı, aynı hatalara ve tuzaklara tekrar düşmemizi engelleyebileceği düşünülmesidir. İlerlemekte olduğumuz dönemin benzerlerinin tarihte daha önce de tekrarlamış olduğunu bilimsel teoriler de bize gösteriyor olduğuna göre, şimdi öncelikli amaç tekerrürlerin zamanlamasını yapmak ve bu kez nasıl farklılıklar oluşacağını saptamaya çalışmak olmalıdır. Bir sözü her zaman çok değerli bulmuşumdur “Geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez”. Öyleyse işin bu noktasında mutlaka astroloji de sahnede olmalıdır!

Güneş Aktiviteleri ve Biz

Güneş, jeomanyetik dalgalanmaların en büyük jeneratörüdür. Güneş aktiviteleri, dünyanın manyetik alan şiddetini değiştirir, insanların ve hayvanların beyin ritimlerini etkiler ve hormon dengesini değiştirir. Bütün yaşayan organizmalar, manyetik değişimlere hayli hassastır. Manyetobiyoloji araştırmaları (Manyetobiyoloji, gezegen dizilimleri ile güneşin manyetik olayları ve dünyanın manyetik alanlarındaki değişimlerin biyolojik sonuçlarını inceleyen bilim dalıdır) dünyanın manyetik alanındaki değişimlere birçok organizmanın tepki verdiğini gösteriyor. Evrenin her yerinde mevcut olan manyetizma, tüm dünya üzerindeki insanlar da dahil olmak üzere birçok canlının biyolojik döngülerini etkilemektedir. Araştırmacı ve yazar Michel Gouqelin’e göre, insanların biyolojik döngüleri gezegenler ile bağlantılıdır. Gouqelin’in teorilerinin en büyük destekçilerinden Profesör Hans Jurgen Eysenck ve David Nias, güneşteki bozulmaların ve partikül emisyonunun biyolojik etkiler ile bağlantılı olduğunu söylemişlerdir. Biyolojik sistemler, manyetik alanların hızlı ve sık değişimlerine kendilerini ayarlamakta güçlük çekiyor. Daha yüksek yoğunlukta ama sistemli değişiklikler, süratli değişimler ve iniş çıkışlar kadar rahatsız edici etki yaratmıyor.

Sözün özü, güneşte meydana gelen değişimler sadece atmosferik değişimlerle değil, ruhsal, duygusal ve zihinsel değişimlerle de karşılanmaktadır. Zira evrende meydana gelen her değişim, hem fizik hem de ruh bedeni etkilemektedir. Güneş aktiviteleriyle ilgili hatırı sayılır bilgi birikimine sahip olan ve Solar Rain adlı kitabın da yazarı olan Mitch Battros’a göre Güneş Döngüsü 24 döneminde etkinleşecek yoğun güneş aktiviteleri sadece dünya üzerinde dışsal etki yaratmayacak, aynı zamanda insanoğlu üzerinde de etki yaratacak. Çünkü bizler de manyetik alanlara sahibiz. Her bireyin etrafını çevreleyen manyetik alanı var. Dışımızda ne oluyorsa, içimizde de o oluyor. Güneşten kaynaklanan partiküller dünya manyetik alanı üzerinde şiddetli değişimlere sebep oluyor ve bu değişimler sonuç olarak bizleri, insanoğlunu etkiliyor. Solar Rain kitabında Mitch Battross, güneş lekelerinden başlayan birbirine bağlı zincirin yarattığı sonucu kendi ortaya attığı bir formülle özetliyor: Güneş lekeleri => Güneş Patlamaları => Manyetik Alan Değişimi => Okyanus ve Jet Akımlarında Değişiklik => Aşırı İklim ve İnsan Karmaşası

İnsanoğlu ile güneş ve dünyanın manyetik alanları arasında bir ilişki söz konusudur. HearthMath Enstitüsü’nde yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, insan kalbinin manyetik alanları ile dünyanın manyetik alanları arasında direkt bağlantı vardır. Manyetik alanlar bizi etkiler, biz de manyetik alanları etkileyebiliriz (iki yönlü bağlantı). Bilimsel camia güneş ve dünyanın manyetik alanlarının, dünyadaki hayatı doğumdan ölüme kadar etkilediğine inanmaya başlamıştır. Bu alanlardaki enerji akımları insan sağlığı ve iyiliği ile hem pozitif, hem de negatif anlamda ilişkilidir. Manyetik alandaki değişimler, beyin dalgalarını ve hormonları etkiliyor. Yalnızca insan davranışları değil, bütün yaşam gezegenler-güneş ve manyetik alanlar ilişkisinden etkileniyor.

Güneş fırtınaları ve jeomanyetik dalgalanmalarla birlikte, endişe ve irritasyon da yükselmektedir. Yoğun güneş aktiviteleri daha fazla kaza, hastalık, cinayetler, suç oranlarında artış anlamına da geliyor. Rus bilim insanı Chizhevsky, güneş ve yerkürenin radyasyonu ile yayılan enerji miktarı en fazla olduğu zaman, insanın sinir sistemindeki etkisinin en fazla olduğu gerçeği ile bu konuda yapılan gözlemlere katkıda bulunmuştur. Yükselen güneş aktiviteleri, psikolojik rahatsızlıkların artmasına sebep oluyor. Biz bu davranışları dolunaya atfetsek de, Dr. Robert Becker ve Dr. Freedman güneşteki değişimlerin psikopatik aktivitede artışa sebep olduğunu öne sürüyorlar. Jeomanyetik fırtınalar etkin olduklarında, sık ruh hali değişikliği, endişe ve depresyona sebep oluyor ve intiharlar artıyor. Güneş jeomanyetik aktivitesindeki değişimler kan basıncı, üreme, bağışıklık sistemi, kalp-damar sorunları ve nörolojik problemlere sebep oluyor. 11 Temmuz’da gerçekleşecek tam güneş tutulmasının Castor yıldızıyla birleşiyor olması da benzer şekilde, zihinsel rahatsızlıkların çok yoğun biçimde tetikleneceği bir süreçte olduğumuzu gösteriyor. Castor yıldızı cinayetlerle de ilişkilendirildiğinden, tutulma civarındaki tarihlerde cinnet geçirme gibi haller yüzünden işlenen cinayetlerin sayısında artışlar görülme riski de fazla gözükmektedir.

Güneş maksimumu esnasında sadece cinayetler, terör, kazalar, sağlık sorunları artmıyor pek tabii ki. Bilim ve sanatta yaratıcılığın ve gelişmelerin en yüksek düzeylerinin de güneş maksimumu civarında ortaya çıktığı ve evrimsel süreçte önemli gelişmeler yaşandığı da bir gerçektir. Araştırmalar, artan güneş aktivitesi sırasında, insan yaratıcı aktivitesinin zirveye ulaştığını açıkça gösteriyor. Temmuz ve Ağustos aylarında etkin olacak gezegensel irtibatlar, insanoğlunun bilimsel platformda çok önemli gelişmeler yakalayabileceğini gösteriyor. Sanatsal yaratıcılığın da tavan yapacağı, kişisel gelişim anlamında da kuantum sıçraması niteliğinde gelişim yaşanabilecek bir süreçte olacağız. 11 Temmuz 2010’da gerçekleşecek tutulmanın birleşeceği Castor yıldızı, yüksek oranda yaratıcılık potansiyeli ile, yaratıcı fikirler ve yazma yeteneğiyle ilişkilidir. Astrolojik etkiler bizlere aktif durumdaki olasılıkları göstermekte, birer potansiyel olarak ortaya çıkmaktadırlar. Nasıl sonuçlar elde edeceğimiz, bu etkileri nasıl kullanacağımızla, bilincimizi neye odaklandığımızla çok ilgili.