burak Discussion started by burak 14 years ago

Zor Ruhsal Konular

 

İnsanlık, ruhsal olarak bilinçlendikçe, bazı konular daha tartışılır hale gelmektedir; örneğin kürtaj ve cenine dair araştırmalar. Her bir konu eski materyalist perspektiften daha öte düşünülmelidir. Materyalist derken, evreni temel olarak maddi esastan yapılmış gören ve insanların yaşamlarını hayatta kalma ve başarılı olma, refaha ulaşma mücadelesi gibi saf maddi şekilde gören eski dünya görüşünü kastediyorum. iyi yemek ve düşünceyle. Bu perspektiften bakıldığında, eğer bir tanrısallık veya evrenin arkasında yaratıcı bir güç varsa, bu uzaktadır ve evren için fizik kurallarını oluşturup daha sonradan ellerini çekme politikası izlemiştir. Dünyayı basit mekanik ve ticarete indirgeyen eski Kartezyen, Newton dünya görüşünü biliyorsunuz. Günümüzde bu eski görüşün yerini tabii ki kuantum enerjisi alıyor, “cevap veren evren”, burada maddenin kendisini Tanrı’nın yansıması olarak görmeye başlıyoruz, davranışlarımıza, dualarımıza karşılık veren ve bizi daha evvelden farketmediğimiz bir enerji ve gizem ile destekleyen... İnsanlık artık madde ile ruh arasında bir ayrıma inanmak yerine, onların aynı olduğu inancına doğru ilerliyor gibi gözüküyor. (Maddeyi ruhun daha yoğunu olarak adlandırıyoruz, fakat sadece şu anki mevcut bilinçlilik seviyemiz yüzünden daha yoğun). Kürtaj ve cenine dair araştırmaları, ortaya çıkan bu daha yeni dünya görüşünden yola çıkarak değerlendirmeliyiz. Daha önce de belirttiğim gibi, iki konu da bedenlenme süreci çerçevesinde ele alınmalıdır. Biyolojinin ötesinde bu alanda bize temel oluşturacak kaynak bilgiler, eski yazılar (Tibet’in Ölüler Kitabı, İncil, vs.), yakın ölüm tecrübeleri ve beden dışı çalışmaları ve aynı derecede önemli olan kendi içsel sezgilerimizdir. İnanıyorum ki her birimizin bedenlenme sürecine dair, uzun zaman önce unutulmuş ancak üzerinde çalışılırsa hatırlanabilecek bir anısı vardır. Düşünüyorum ki: Vücudumuz ruhumuzun bu boyuttaki görüntüsüdür. Başka bir deyişle ruhumuz, bu boyutta atomlar, moleküller, hücreler, organlar ve organizmalar olarak adlandırdığımız enerji desenleri şeklinde etrafımızda bulunan maddeyi kristalize ederek oluşur. Vücut ise sadece ruh veya ruh bedenlerimizin bu boyutta dışarıdan görünüşüdür. Eğer bu doğruysa bedenlenme süreci çok farklı bir ışık altında görülebilir. Eski materyalist paradigmaya göre vücut sadece bir biyolojiydi yada en az onun kadar kötü diğer bir görüşe göre, ruhun içine düştüğü fakat ruhtan tamamıyla ayrı olan bir kaptı. Bu ikinci düşünce Doğu’nun vurguladığı, dünyanın “Maya” yani bir ilüzyon, bir kapan olduğu ve bundan tek kurtuluş yolunun içsel hayata odaklanmak olduğu felsefesinden çıkıyor. Ya da batı düşüncesine göre vücudun, şehvet düşkünü, günahkar ve hayvani olduğundan... İster Doğu ister Batı olsun bu tarzda bir düşünce, vücudun önemsenmeyebileceği ve istenildiği gib davranılabileceği ya da erken gelişim evresinde ruh değil maddeden oluştuğu için rahatça kurcanabileceği düşüncesine götürüyor (Bu varsayımın diğer bir sonucu ise vücudun iyi yemek ve düşünceyle enerjetik olarak beslenmediğidir). İnanıyorum ki gerçek farklıdır. Bedenlenme sürecinde iki hücre buluşur ve yeni bir hayat oluşur. Bu iki ruh parçacığından yeni bir kişi bedenlenmeye başlar. Sanırım tüm bunlar, tam bu anda dünyaya gelmesine karar verilmiş olan ya da gelmesi kaderinde olan bir ruhun varlığıyla eşzamanlıdır. Burada gördüğümüz gebelik sürecinin kendisidir, hücreler, sonunda insan şeklini alana kadar, biri diğeri ardına türünün tüm gelişim evrelerini takip ederek çoğalmaya ve şekillenmeye devam ederler. Diğer taraftan ruh kendisinin, oradan buraya yavaşça geçişini hissetmeye başlar. Herbir hücrenin bölünmesiyle orada solar, burada canlanır. İşte bu bakışla, kürtaj seçildiğinde ya da cenin araştırmaları yapıldığında gerçek durumun ne olduğu görülebilir. Ruhun bir parçası cenin halindeyken yok edildiğinde ya da daha kötüsü dondurulduğunda veya bireyin hücreleri test tüpünde büyütüldüğünde, bu geçiş halindeki bir ruha nasıl bir zarar verir? Ve hazır sormaya başlamışken, sizce klonlama neler yapar? Tüm bunlar hayat süreci, bu tip araştırmalar, seks, evlilik ve çoğalma gibi kişisel seçimlerimiz hakkında ne kadar dikkatli olmamız gerektiğinin bir göstergesidir. Ruhsal olarak farkındalığımız arttıkça, herşey gitgide daha çok önem kazanıyor. Dünyayı ve hareketlerimizi hafife almamız düşünülemez. Bu gizemin gerçekliği onaylanana dek yavaş gitmekten ve her adımda sezgilerimizle hareket etmekten başka bir seçeneğimiz kesinlikle yok...

Yazar: James Redfield / Çeviri: Sinan Şenok