Her insan için, hangi nedenle, hangi seviyede olursa olsun, kişisel düşüncelerini baskın ve yaptırımcı biçimde ortaya koymak, egonun hoş olmayan göstergesidir. Kişi ait şuuruyla bedeni, aklı, bilgileri, becerileri ile doğru değer olduğunu düşünerek, başkaları üzerinde, onun ifadesi içine girer ve bu tüm davranışlarını etkiler. Bu etki kullanmadır, buna bir yerde hükmetme de diyebiliriz. Burada değinmek istediğim nokta bu kullanma biçimlerinden biri olan “tenkit mekanizması”dır.
Tenkit her insanın yaptığıdır. Çünkü ego kaynaklıdır. Kiminde az kiminde çok. Kiminde iş haline gelmiştir. Kiminde kendine yönelmiştir yıpratıcı, aşağılık duygusuyla birleşen mukayese sonucu; kiminde dışına yönelmiştir kendini beğenmişliğin tuzağında. Ki bu seyir tenkidin büyük bölümünü teşkil eder.
Yaşanan her konuda tenkit vardır, çok basit zararsız gibi görünse, hatta çoğu zaman hayır için yapıldığı söylense de, derininde yıkıcılık taşır. Çünkü tenkit negatif bir mekanizmadır. En küçüğünde bile yıkar götürür pek çok şeyi. Hangi yönde olursa olsun varlığa saygısızlık, tanımamadır.
Çocuklar tenkit edilir, büyükler, yapılan işler, eylemler, eserler. “Ben olsam” diye başlanır, “öyle yapmazdım, öyle düşünmezdim, öyle yazmazdım, öyle yaşamazdım vs.” Öneriler sıralanır. Kişisel değerler yine kişisel değerlerle yargılanır. Düşünceler beğenilmez, ama beğenmeyen kendi kişisel düşüncelerine tapar. Ve bastırır doğru olanın kendince görüldüğüne. Burada fark edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Güçlü, örtülü övünme duygusu. Yoksa sürekli “ben” diye ortaya atılması başka neyle tanımlanabilir ki.
Oysaki tenkit derininde trajik bir yetersizlik duygusunu taşır. Öyle ki kişi tenkit ettikçe var olduğu hissine kapılır. Tenkit ettikçe daha bilgili olduğunu, daha doğru olduğunu, düşünmese bile hisseder. Bu his egonun gösterisidir. Aldatıcıdır. Kişi tenkit ettiği her şeyle övünmededir, bilincinde olmasa da. Zaten yücelmiş hiçbir varlık bu mekanizmayı kullanmaz. Onlar sadece konu her ne ise oraya bakışın açısını genişletir, kişisel düşüncelere de saygı göstererek. Onların övünmeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü gerçekten bilendirler.
İnsan kendini doğru gözlemlemeyi bir başarabilse, düşüncelerinin ve sözlerinin yarıdan çoğunun tenkit içerdiğini rahatlıkla görebilir. Çünkü egosunun beslenme noktalarından biridir. Ve her insan açıkça olmasa da bu yolla öğünür durur. Övülmek, beğenilmek, kontrol edebilmek egonun ihtiyacıdır çünkü… Ta ki gönül yaşama hâkim oluncaya kadar bu böyle sürüp gider.
Her insan için, hangi nedenle, hangi seviyede olursa olsun, kişisel düşüncelerini baskın ve yaptırımcı biçimde ortaya koymak, egonun hoş olmayan göstergesidir. Kişi ait şuuruyla bedeni, aklı, bilgileri, becerileri ile doğru değer olduğunu düşünerek, başkaları üzerinde, onun ifadesi içine girer ve bu tüm davranışlarını etkiler. Bu etki kullanmadır, buna bir yerde hükmetme de diyebiliriz. Burada değinmek istediğim nokta bu kullanma biçimlerinden biri olan “tenkit mekanizması”dır.
Tenkit her insanın yaptığıdır. Çünkü ego kaynaklıdır. Kiminde az kiminde çok. Kiminde iş haline gelmiştir. Kiminde kendine yönelmiştir yıpratıcı, aşağılık duygusuyla birleşen mukayese sonucu; kiminde dışına yönelmiştir kendini beğenmişliğin tuzağında. Ki bu seyir tenkidin büyük bölümünü teşkil eder.
Yaşanan her konuda tenkit vardır, çok basit zararsız gibi görünse, hatta çoğu zaman hayır için yapıldığı söylense de, derininde yıkıcılık taşır. Çünkü tenkit negatif bir mekanizmadır. En küçüğünde bile yıkar götürür pek çok şeyi. Hangi yönde olursa olsun varlığa saygısızlık, tanımamadır.
Çocuklar tenkit edilir, büyükler, yapılan işler, eylemler, eserler. “Ben olsam” diye başlanır, “öyle yapmazdım, öyle düşünmezdim, öyle yazmazdım, öyle yaşamazdım vs.” Öneriler sıralanır. Kişisel değerler yine kişisel değerlerle yargılanır. Düşünceler beğenilmez, ama beğenmeyen kendi kişisel düşüncelerine tapar. Ve bastırır doğru olanın kendince görüldüğüne. Burada fark edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Güçlü, örtülü övünme duygusu. Yoksa sürekli “ben” diye ortaya atılması başka neyle tanımlanabilir ki.
Oysaki tenkit derininde trajik bir yetersizlik duygusunu taşır. Öyle ki kişi tenkit ettikçe var olduğu hissine kapılır. Tenkit ettikçe daha bilgili olduğunu, daha doğru olduğunu, düşünmese bile hisseder. Bu his egonun gösterisidir. Aldatıcıdır. Kişi tenkit ettiği her şeyle övünmededir, bilincinde olmasa da. Zaten yücelmiş hiçbir varlık bu mekanizmayı kullanmaz. Onlar sadece konu her ne ise oraya bakışın açısını genişletir, kişisel düşüncelere de saygı göstererek. Onların övünmeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü gerçekten bilendirler.
İnsan kendini doğru gözlemlemeyi bir başarabilse, düşüncelerinin ve sözlerinin yarıdan çoğunun tenkit içerdiğini rahatlıkla görebilir. Çünkü egosunun beslenme noktalarından biridir. Ve her insan açıkça olmasa da bu yolla öğünür durur. Övülmek, beğenilmek, kontrol edebilmek egonun ihtiyacıdır çünkü… Ta ki gönül yaşama hâkim oluncaya kadar bu böyle sürüp gider.