Saf Farkındalık
Related discussions
-
Kabul ve Farkındalık
0 Replies Posted in farkındalık
-
Saf Farkındalık
0 Replies Posted in farkındalık
-
Bilinç Safhaları
0 Replies Posted in Her Telden :)
Gerçek bir arayış içinde olan kişi, kendisini aratan kişidir. Bir tek soru hariç, diğer bütün sorulardan vazgeçilebilir: Ben Kimim? Emin olabileceğin tek gerçek, senin var olduğundur. “Ben” kesindir. “Ben şuyum ya da buyum” ise kesin değildir. Algılamanın kendisi bile, senin “algıladığın şey” olmadığını gösterir.
“Ben O’yum” adlı kitabın sürekli yeni baskılar yapmasının nedeni Maharaj’ın sözlerindeki “açıklık” ve “yücelik” tir. Hollanda’nın Rotterdam şehrindeki Erasmus Üniversitesi’nin Felsefe Fakültesinden Douwe Tiemersma bu kitabı, yazdığı önsözde şöyle tanıtıyor:
Ben O’yum adlı kitabı okuduğumda onun sözlerinin kesinliğinden ve çürütülemezliğinden son derece etkilendiğimi, adeta bir anda çarpıldığımı itiraf etmeliyim. Sözcükler doğaları gereği her ne kadar sınırlı olsalar da, Maharaj tarafından kullanıldıklarında “silinip parlatılmış şeffaf pencerelere” dönüşüyorlar. Bununla birlikte hiçbir spiritüel öğreti kitabı öğretmenin yerini tutamaz. Ancak Guru (Mürşit) tarafından size doğrudan söylenilen sözler, örtülerinden tümüyle sıyrılabilirler. Guru’nun huzurundayken aklın çizdiği son sınırlarda eriyip kaybolur. Shri Nisargadatta Maharaj, işte böyle bir Guru’dur. O bir vaiz değildir. Arayış içindeki kişilere tam da ihtiyaç duydukları sözleri söyler. Ondan yayılan gerçek “tamlığa” ve “mutlaklığa” sahiptir, hakikidir. Birçok batılı onun bu kitabını okuduktan sonra aydınlanma ihtiyacıyla onun yanına gitmiştir.
Maharaj’ın “gerçek” (ya da daha doğrusu ‘hakikat’) hakkındaki yorumu Gnana Yoga/Advaita Vedanta’dakinden farklı değildir. Ama o kendine özgü bir ifade tarzına sahiptir. Çevremizdeki çeşitli formların beş unsurdan oluştuğunu söyler. Onlar geçici ve sürekli bir akış halindedirler. Neden sonuç yasasına tabidirler. Bunlar “beden” ve “zihin”e de uygulanabilir. İkisi de geçicidir, doğum ve ölüme tabidir. Biliyoruz ki, dünya ancak bedensel duyular ve zihin aracılığıyla bilinebilir. Kant’ın görüşüne göre, bu “beşeri bilme” konusuna ilişkindir ve bilme yöntemimizin temel yapısı da budur. Bu demektir ki zaman, uzay (mekan) ve nedensellik, “nesnel” ya da “dışsal” varoluşlar değildir. İçinde her şeyin şekillendiği “zihinsel” kategorilerdir.
Dünya, zihnin huzursuz ve sürekli faaliyetine bağlı olarak sürekli değişmektedir. Sınırlı kategorileri olan zihnin karşısında, En yüce ve sınırsız “Ben-im” (Ben var olanım) hissi yer alır. Emin olabileceğim tek şey budur. Fakat bu Descartes’ın kuramındaki gibi “düşünen bir ben” değil, “hiçbir yüklemi olmayan bir ben” dir. Maharaj dikkatimizi sürekli olarak bu temel gerçeğe çeker. “Ben-im” liğimizi idrak edip, kendimizi kendi kurduğumuz tüm hapishanelerden kurtarmalıyız. Yani gerçek deneyimleyen “zihin” değil, ben’dir. Her şeyin içinde meydana çıktığı, göründüğü ışıktır. Farkındalıktır. Tüm bilinç alanı, bunun içindeki bir “film” ya da “bir nokta” gibidir.
Bu “Ben-im” lik, bilincin bilincinde olmak, kendinin farkında olmaktır. Tanımlanamaz ve nitelendirilemez olandır. Onun sıfatları ve nitelikleri yoktur. Dualite yoktur. “Ben-im” dünyadan, bedenden ve zihinden önce de vardı. Yine de “Ben-im” duygusu en üstün olan değildir. Zamanın tamamen ötesinde değildir. Beş unsurun özü olarak o, bir biçimde dünyaya bağlıdır. Beden öldüğünde, tütsü çubuğu yanıp bittiğinde sönen alev gibi kaybolur. Saf farkındalığa ulaşıldığında ise artık hiçbir şeye gereksinim kalmaz. “Ben-im” e bile. Zaten o, Mutlak olanı işaret eden bir yön göstericiden başka bir şey değildir. Saf farkındalık sözcüklerin ötesinde olduğundan tarif edilemez. İşte en gerçek olan bu haldir.
Maharaj diyor ki: “Birey kendini bilinceye, özü hakkında bilgiye ulaşıncaya, benliği aşıncaya kadar bütün bu lafı güzaf, bütün bu kavramlar ona sunulur.”
Nisargadatta Maharaj, Ben O’yum, Çeviren: Jale Gizer Gürsoy, Akaşa yayınları.