derya88 Discussion started by derya88 14 years ago

Elinizdeki mallardan verdiğinizde çok az verirsiniz .

Ancak canınızdan verdiğinizde gerçekten vermiş olursunuz .


Oysa canınız gibi sakladığınız mallarınız gelecekte muhtaç olurum korkusuyla bekçiliğini yaptığınız nesnelerden başka nedir ki ?

Yarının ne getireceği belli mi ?

Kutsal kente doğru yol alan hacıların peşine düşmüş aşırı temkinli bir köpek , kızgın kumların altına bir kemik gömse, ne çıkar ?

Olur da bir şeylere muhtaç duruma düşerim korkusu, gerçekte muhtaç durumda oluşun ta kendisi değil midir ?

Su kaynaklarınız doluyken, susuz kalırsam diye korkulara kapılmak en giderilmeyecek susuzluk değil de nedir ?

Kimileri, pek çok mal mülk sahibi oldukları halde ancak pek azını kıyıp da verebilirler .

Üstelik bunları da salt gösteriş olsun diye verirler .

Oysa bu içten pazarlıklı veriş ,verdiklerinde bereket komaz .

Kimileri de ellerinde pek az olmasına karşın çıkarır olanı biteni verirler .

Bu gibiler hayata bağlanmış, ona inanç duyan kimselerdir ve onların ambarları hiç boş kalmaz .
Kimileri sevecenlikle verir ve edindikleri tüm armağan da bu olur .

Kimileri de verirken ıstırap çeker , çünkü onların yıkandıkları kutsanmış sulara ıstırap karışmıştır .

Kimileri verirken ne ıstırap çeker , ne bundan kendine bir mutluluk payı çıkarmak peşinde koşar, ne de vermenin erdemli bir davranış olduğunu düşünür .

Bunlar da, o uzak vadilerde açan küçük menekşeler,kokularını yeryüzüne nasıl sunuyorlarsa, öyle verenlerdir .

Tanrı, işte bu gibi kimselerin elleri aracılığıyla konuşur ve onların gözlerinin ardından yeryüzüne bakarak gülümser .

İstendiği zaman vermek iyidir, ancak ihtiyaç içinde olanın durumunu kavrayıp o istemeden vermek daha iyidir .

Eli açık bir kimse için, verebileceği bir şeyleri alacak eli bulmak, vermekten çok daha yüce bir mutluluktur .

Hem, kişinin sonsuza dek elinde tutabileceği bir nesne var mı ki ?

Bugün elde olanlar, bir gün gelecek, mutlaka başka ellere verilecektir .

Öyleyse şimdiden verebilmek varken, vermek mevsiminin varislere kalmasını beklemek niye ?

"Vermek isterim ama verdiklerim yerini bulmalı,değmeli." der durursunuz .

Oysa meyve bahçenizdeki ağaçlar ve çayırlara saldığınız davarlar böyle söylemiyorlar .

Onlar yaşamak için veriyorlar , çünkü vermezlerse ölür ,yiterler .

Günleri ve geceleri yaşamaya değer görülmüş bir kimse vereceklerinizi alabilmeye de değer durumdadır elbette .

Hayatın okyanusundan içebilmeye değer görülmüş bir kimse, sizlerin küçük derelerinizden de içebilecek değerdedir .

Almanın cesaret ve güvencesinde, hatta bağışlayıcılığında yatan çölden daha büyük kuraklık olabilir mi ?

Hem sen kimsin ki insanlar senin önüne çıkıp da, değer olup olmadıklarını görebilesin diye göğüslerini açsınlar ve soydukları gururlarını senin ayakların altına sersinler ?

Sen ilkin kendinin bir Verici-El olabilmeye değer olup olmadığını anlamaya bak .

Çünkü gerçekte cana bir şeyler veren Hayat`tır...sense kendini gerçek verici sanıyorsun .

Oysa ,bir tanıktan öte bir şey değilsin .

Ve ey siz alıcılar - ki hepiniz öylesiniz - kendinizi hiç bir zaman minnet yükü altına sokmayın .

Sokmayın ki, ne kendinize ne de vericiye bir boyundurluk takılmasın .

Verilenler hem size hem vericiye kanat olsun, birlikte yükselin .

Çünkü aklınızı minnetin ağır yüküyle doldurursanız,özgür bağırlı yeryüzünü ana , Tanrı`yı da baba olarak kabullenmiş olan vericinin elaçıklığından kuşku duymuş olursunuz .

Halil Cibran