spiritual Discussion started by spiritual 14 years ago

Bu, dünyadaki değişiklikler üzerine Rus perspektifidir. Bu olgular Amerika’da rapor edilmiyor. Gezegenlerin atmosferi değişiyor. Dr. Dmitriev’in çalışması gezegenlerin kendilerinin de değiştiğini gösteriyor. Gezegenlerin atmosferlerindeki değisim devam etmekte.

 

Örneğin, Mars’ın atmosferi öncekinden oldukça büyük miktarda kalınlaşıyor. Mars gözlem sondası 1997’de aynalarından birini kaybetti, atmosfer hesaplanmış olandan yaklaşık iki kat daha yoğun olduğundan ayna kırıldı, bu küçük ayna üzerinde rüzgar çok güçlüydü ve onu araçtan söktü.


Dünya’nın ayının atmosferi büyüyor.

 

Ayrıca, Dimitriev’in “Natrium” olarak belirttiği bileşenden yapılmış olan ayın atmosferi genişliyor. Dmitriev, ayın etrafında daha önce bulunmayan 6000 kilometre derinliğinde Natrium tabakası olduğunu söylüyor.

 

Ve Dünya’nın atmosferinin üst seviyelerinde bu tür bir değisim var, burada daha önce bulunmayan HO gazı oluşuyor; şimdiki HO miktarı daha önce mevcut değildi. Bu küresel ısınma ile ilgili değil ve CFC'ler veya florokarbon emisyonları veya başka türde madde emisyonları ile ilgili degildir.

 

Gezegenlerin manyetik alanları ve parlaklıkları değişiyor. Gezegenler toplam parlaklıklarında büyük değişiklikler deneyimliyorlar. Örneğin Venüs, toplam parlaklığında önemli artışlar gösteriyor. Jüpiter yüksek bir enerjisel yüke sahip oldu, kendi ayı Io ile arasında oluşan iyonize edici radyasyonun görünür bir tüpü vardır. Son zamanlarda alınan fotoğraflarda parlak enerji tüpünü görebilirsiniz.

 

Ve gezegenlerin alanları da değişiyor. Manyetik alanlar daha güçleniyor. Jüpiter’in manyetik alanı iki katından fazla güçlendi. Uranüs’ün manyetik alanı değişiyor. Neptün’ün manyetik alanı artıyor. Bu gezegenler daha parlaklaşıyor. Bunların manyetik alanlarının gücü daha da yükseliyor. Bunların atmosferik nitelikleri değişiyor.

 

Uranüs ve Neptün’ün yakin zamanda kutup degisikligi geçirdigi görülüyor. Voyager 2 uzay sondasi Uranüs ve Neptün’ü geçerken, görünür kuzey ve güney manyetik kutuplar rotasyonel kutupun oldugu yerden büyük miktarda kaydi, bir durumda, bu 50 derece idi, baska bir durumda fark 40 derece civarinda idi, bunlarin ikisi de oldukça büyük degisikliklerdir.

 

Toplam degisiklikler üç kategoriye ayrilabilir: Enerji alani degisiklikleri, parlaklik degisiklikleri ve atmosferik degisiklikler.

Dünya üzerinde 1975’ten beri toplam volkanik aktivite yüzde 500 artti. Michael Mandeville, 1875 ten beri Dünya üzerindeki volkanik aktivitenin kabaca yüzde 500 arttigini gösteren arastirmalar yapti. Sadece 1973 ten beri, toplam deprem aktivitesi yüzde 400 artti.

 

Dogal afetler 1963 ve 1993 arasinda yüzde 410 artti.


Dr. Dmitriev dogal afetlerin çok detayli bir hesabini yapti. O, 1963 ve 1993 ü karsilastirirsaniz, her tür dogal afetlerin miktarinin – kasirga, tayfun, heyelan, dev dalgalar vs – yüzde 410 arttigini gösterdi.

Günes’in manyetik alani 1901 den beri yüzde 230 artti.

 

Kaliforniya’daki Rutherford Appleton ulusal Laboratuarindan Dr. Mike Lockwood’un Günesi arastiran bir çalismasi var. O, 1901 den beri Günesin toplam manyetik alaninin öncekinden yüzde 230 güçlü oldugunu kesfetti.

 

Sadece Dünya Degisikliklerinden Daha Fazlasi


Gördügümüz sey, sadece Dünya Degisiklikleri dedigimizden daha çogudur. Bazi insanlar burada devam etmekte olan Dünya ile Günes arasinda karsilikli bir etki oldugu fikrine sahiptir. Çok çok az insan Sibirya’da, özellikle bu arastirmayi yapmakta olduklari Novosibirsk’te Rusya Ulusal Bilimler Akademisinde yapilmakta olan çalismanin farkindadir. Onlar, bastan basa tüm Günes Sistemindeki bu enerjisel degisime neden olan tek olasi seyin, daha farkli – daha yüksek – bir enerji alanina ilerledigimiz oldugu sonucuna vardilar.

 

Günes Sistemimizin önde olan kenarindaki isik yayan/parlayan plazma son zamanlarda yüzde 1000 artti.

 

Simdi, bunu kontrol edin. Günesin kendisi süphesiz bir manyetik alana sahiptir ve bu manyetik alan Günes Sistemi etrafinda bir yumurta sekli yaratir, bu heliosfer olarak bilinir. Heliosferin sekli bir gözyasi damlasina benzer. Damlanin uzun ve ince ucu seyahat etmekte oldugumuz yönün ters tarafindadir. Bu bir kuyruklu yildiza benzer, kuyruk daima Günesten uzak olan tarafi gösterir.

 

Ruslar bu heliosferin önde giden kenarina baktilar ve burada parlayan plazma enerjisini gözlediler. Bu plazma enerjisi 10 astronomik birim derinliginde idi (bir astronomik birim Dünya’dan Günes’e olan uzakliktir, 93,000,000 mil). Böylece on astronomik birim Günes Sisteminin ön ucunda görmeye alistigimiz bu parlayan enerjinin normal kalinligini temsil eder.

 

Bugün, bu parlayan plazma 100 astronomik derinlige ulasti. Dmitriev’in raporu tam bir zaman çizgisi vermese de, bu artisin 1963 ve 1993 ile ayni zaman periyodunda oldugunu kabul edebiliriz. Ne zaman olmus olursa olsun, Günes Sisteminin ön ucundaki enerjinin toplam parlakliginda yüzde 1000 artis vardir.

 

Ve bu, Günes Sisteminin kendisinin, enerjinin çok yüksek derecede yüklü oldugu bir alana ilerledigi anlamina gelir. Bu yüksek – yüklü enerji plazmayi canlandiriyor ve daha çok plazma olusmasina neden oluyor, böylece daha parlak, daha çok isik yaydigini görüyorsunuz. Sonra bu enerji Günes’e akiyor, Günes enerjiyi emip Ekliptik olarak adlandirilan ekvatoral plana yayiyor.

 

Bu gezegenlerarasi uzayi doygunluga ulastiriyor, bu da solar emisyonlarin daha hizli yolculuk etmesine neden oluyor ve gezegenlerin üzerine enerji yüklüyor.

 

Ve bu, gezegenin nasil isledigini, nasil fonksiyon yaptigini ve onun ne tür yasami destekledigini degistiren bilinçli enerjidir. DNA spiralinin kendisinin harmonikleri degisiyor. Bu, zamanin eski çaglarinda anlik kitlesel tekamüllerin gerçek, sakli nedenidir.

 

Tüm bunlar ayni anda gerçeklesiyor ve bu ani bir geçisin/degisimin olacagi bir kresendoya (gittikçe yükselme) dogru çalisiyor.

 

Baska deyisle, Günes’in kendisinden enerji yayinlarken gönderdigi temel harmonik dalga boylarinin ani bir genislemesinin olacagi enerjinin yeni seviyesinde olacagimiz noktaya ilerliyoruz. Enerjinin yayinimindaki bu artis Günes sistemindeki tüm maddenin temel dogasini degistirir. Gezegenler hafifçe günesten biraz ileriye itilir ve onlari olusturan atomlar ve moleküllerin fiziksel boyutlari genisler.

 

(Çeviri; Saffet Güler)