Bir çok kimsenin "evet" dediğini duyuyorum. İkinci soru geliyor o zaman.
Peki ameliyat esnasında yanınızda konuşulanları hatırlıyor musunuz?
Narkozla yani anestezi ile ameliyat geçiren herkesin bu soruya "hayır" dediğini duyuyorum.
İsterseniz ameliyata kadar gitmeyelim. Uyurken yanınızda biri konuşsa sabahleyin uyandığınızda hatırlar mısınız? Bu soruya da herkesin "hayır" dediğini duyar gibiyim.
Bu sorulara ben de sizler gibi cevap veriyordum ta ki az sonra yazdığım şeyleri öğreninceye kadar.
Güzel insanlar sizlere bildiğinizi yerinden oynatabilecek ve sizi hayretler içinde bırakabilecek bir şey söyleyeceğim. Bilinçaltı biz farkında olmadan her detayı kaydeder.
Yukarıdaki hayati ifadenin en önemli sonucu şudur: Çocuklara verdiğiniz her mesaja, yaptığınız her yüklemeye dikkat edin, özen gösterin!
Öyle ki verdiğiniz mesajlar ve yaptığınız yüklemeler onun kendisine güven duymasını ve mücadele gücünü artırabilirken düşünce gücünü zayıflatarak onu beceriksiz, özgüveni yetersiz biri haline de getirebilir.
Birçok anne babadan şu şikâyetleri çok duyarız: "Hocam dediklerimi hiç dinlemiyor, yapmıyor. Hep tersini yapıyor. Oysa ben onun için güzel şeyler düşünerek neler neler anlatıyorum. Söylediklerime bir dikkat etse inanın hiçbir problem kalmayacak, çok iyi anlaşacağız."
Şöyle soruyorum hemen arkasından: "Çocuğunuza söylediğiniz o neler nelerden birkaç tane de bana söyler misiniz?" Bizimkiler başlıyor: "Oğlum, kızım şunu yapma. Buraya gitme, o öyle yapılmaz. Sen beceremezsin."
"Eğer ben sizin evladınız olsam ben de yapmam" deyince anne babalar hemen şaşırıyor.
Dostlar, sizler de çocuklarınıza yukarıdaki gibi yüklemelerde bulunuyorsanız ve çocuğunuz yapmıyorsa bunun sebebi şudur:
İnsan zihni olumsuz mesajları algılamaz yani olumsuzluk eki ile biten bütün kelimeler zihnimiz tarafından olumluya dönüştürülerek algılanır. Kızınız elinde çay tepsisiyle geliyor. Siz şöyle dediniz: "Kızım dikkat et sakın dökme!"
Emin olun sizi yalancı çıkartmaz, döker.
"Sigara içmek yasaktır" levhasını gören tiryakinin aklına sigara içmek düşer.
Geçenlerde bir özel okulun öğretmenlerine gittiğim bir öğrenme seminerinde orada bulunanlara şu iki soruyu sordum: "Öğrencilerin bir konuya dikkatlerini çekmek istediğinizde çocuklar burayı unutmayın" diyenlerle "burayı her zaman hatırlayın" diyenler el kaldırsın dedim.
Sonuç ne biliyor musunuz?
Neredeyse tamamı "çocuklar burayı unutmayın" diyorlarmış.
Arkasından aşağıdaki bilgiyi verdim:
Allah insan beynini iç içe geçmiş üç katman halinde yaratmıştır.
En altta, en içte ilkel beyin yer alır. Ortada limbik sistem, en dışta ve en üstte de korteks yer almaktadır.
İlkel beyin; kuşlar dahil tüm canlılarda, limbik sistem; bazı memeli hayvanlarda ve insanlarda, korteks ise sadece insanlarda bulunur.
Korteks te sağ ve sol beyin olarak iki parçadan oluşmaktadır. Öğrenme bu sağ ve sol parçalarda (lob) meydana gelmektedir.
Beynimize ulaşan ilk mesaj en ortada bulunan limbik sisteme gelir. Limbik sistem gelen mesajı değerlendirir, olumsuz ise ilkel beyine havale eder. Olumlu ise kortekse gönderir. Yani olumsuz duygular ve mesajlar, sistemi ilkel beyine, olumlu duygular ve mesajlar da kortekse yönlendirir. Onun içindir ki insan beyni olumsuzu algılayamaz.
Beynimizin duygusal merkezi (limbik sistem) oldukça güçlüdür. Nefret, şiddet, sinir, korku, kaygı, aşırı heyecan gibi olumsuz duygular beynin sağlıklı düşünmesini ve konsantrasyonunu yani odaklanmayı engeller.
Duygusal yönün zayıflaması öğrenmeyi de zorlaştırır. Uzmanlar beynin düşünen ve üreten parçasının (korteks) beynin duygusal parçasından ürediğini söylerler. Güven, takdir, sevgi, canlılık, mizah gibi olumlu duygular öğrenmeyi ve çalışmayı kolaylaştırarak olumlu düşünmeyi geliştirmektedir.
Her 10 kişiden 9 u çevresinde olumlu insanların olmasını istiyor ve bu tür insanlarla çalıştıklarında daha verimli olduklarını söylüyorlar. Bunu herkes istiyor ve nedense herkes o 1 kişi gibi davranıyor (kimse o 9 kişiden biri olmaya uğraşmıyor). Neden? Yetiştiğimiz kültür, neyin doğru olduğunu söylemek ve öğretmek yerine, neyin yanlış olduğunu göstermeyi önemli buluyor. Sonuç: Bize olumsuz düşünmek ve problemleri görmek daha kolay geliyor.
Filmlerden hatırlayın. Yabancılar cenazelerini gömdükten sonra "seni hep hatırlayacağız" derler. Biz "seni hiç unutmayacağız" deriz ve unuturuz. Araştırmaların çoğu olumlu duyguların yaşamak için gıda kadar gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Görmüş geçirmiş bir teyze iki torunuyla beraber gezerlerken teyzenin tanıdıklarından biri onun ve torunlarının yanına yaklaşarak torunlarını sever, onların adını ve yaşlarını sorar. Teyzenin verdiği cevap çok ilginçtir: Doktor olanı 6, mühendis olanı 8 yaşında.
Sevgili dostlar, her zaman hatırlayın: İnsanların ortaya çıkaracakları eserler genellikle yakın çevresindeki insanların kendilerinden bekledikleriyle doğru orantılıdır. Başarının en önemli anahtarlarından birisi de beynin olumlu düşünceye programlanmasıdır.
Uzmanlar bir günde ortalama 20.000 karşılıklı etkileşim yaşadığımızı söylüyor. En kısa etkileşimimiz birkaç saniye sürüyor ve her etkileşimde, kişiliğimiz üzerinde etki gücü yüksek "iyi ki varsın" veya "sen de kimsin" mesajı alıyoruz. Bizde iz bırakanlar ise bu etki gücü yüksek olumlu veya olumsuz olan etkileşimlerdir.
Kişiliğimizin temelinin bu duyguların ve anlık etkileşimlerin etkisiyle elde ettiğimiz ve kendimize atfettiğimiz değerle oluştuğunu görürüz. Özsaygı, kişilik ve özgüven değerlerinin temelinde hayatımızın ilk yıllarının hele hele 6 yaşa kadar olan mesajların önemi ve etkisi vardır.
Eğer beynimiz her detayı kaydediyorsa biz ameliyatta olanları ve yanımızda konuşulanları neden hatırlamıyoruz. Bırakın ameliyatı uykudayken yanımızda konuşulanları bile hatırlamıyoruz. Peki neden? Çünkü bunlar bilinçaltına kaydedildi, biz hatırlamıyoruz zannediyoruz.
Ameliyat anında ameliyatı yapanların "eyvah, kurşun kötü girmiş, her yeri parçalamış, bu adam ayağa kalksa da sakat kalır" gibi şeyler söylemelerinin ameliyat sonrasında olumsuz gelişmelere yol açtığının ortaya konmasıyla cerrahların ameliyat esnasında hastanın yanında olumsuz konuşmamaları kural olmuştur.
O zaman şunu bir düşünelim: Ameliyat esnasında veya uyurken yanımızda konuşulan her olumsuz ifade bizi derinden etkiliyorsa ya uyanıkken söylediklerimiz veya duyduklarımız.
Çocuklara verdiğimiz her olumsuz mesaj aslında bilinçaltına yerleştirilen tahrip gücü yüksek bir bomba gibidir. Bazıları etkisini hemen gösterirken bazıları da yıllar içerinde etkisini gösterir.
Çocuklarımıza yetişkin bir birey oluncaya kadar 144.000 defa "yapamazsın, edemezsin, olmaz, beceremezsin, inanmam, gidemezsin, başaramazsın" gibi olumsuz mesajları verdiğimizi ve bunları kullandığımızı biliyor muydunuz?
Bunların sonucunda beynimiz yanlış yükleme ve şartlandırmalarla adeta doğru düzgün çalışmayı unutuyor. Bu şartlandırmalar zamanla yıkılmaz inançlar haline dönüşüyor.
Bir çok kimsenin "evet" dediğini duyuyorum. İkinci soru geliyor o zaman.
Peki ameliyat esnasında yanınızda konuşulanları hatırlıyor musunuz?
Narkozla yani anestezi ile ameliyat geçiren herkesin bu soruya "hayır" dediğini duyuyorum.
İsterseniz ameliyata kadar gitmeyelim. Uyurken yanınızda biri konuşsa sabahleyin uyandığınızda hatırlar mısınız? Bu soruya da herkesin "hayır" dediğini duyar gibiyim.
Bu sorulara ben de sizler gibi cevap veriyordum ta ki az sonra yazdığım şeyleri öğreninceye kadar.
Güzel insanlar sizlere bildiğinizi yerinden oynatabilecek ve sizi hayretler içinde bırakabilecek bir şey söyleyeceğim. Bilinçaltı biz farkında olmadan her detayı kaydeder.
Yukarıdaki hayati ifadenin en önemli sonucu şudur: Çocuklara verdiğiniz her mesaja, yaptığınız her yüklemeye dikkat edin, özen gösterin!
Öyle ki verdiğiniz mesajlar ve yaptığınız yüklemeler onun kendisine güven duymasını ve mücadele gücünü artırabilirken düşünce gücünü zayıflatarak onu beceriksiz, özgüveni yetersiz biri haline de getirebilir.
Birçok anne babadan şu şikâyetleri çok duyarız: "Hocam dediklerimi hiç dinlemiyor, yapmıyor. Hep tersini yapıyor. Oysa ben onun için güzel şeyler düşünerek neler neler anlatıyorum. Söylediklerime bir dikkat etse inanın hiçbir problem kalmayacak, çok iyi anlaşacağız."
Şöyle soruyorum hemen arkasından: "Çocuğunuza söylediğiniz o neler nelerden birkaç tane de bana söyler misiniz?"
Bizimkiler başlıyor: "Oğlum, kızım şunu yapma. Buraya gitme, o öyle yapılmaz. Sen beceremezsin."
"Eğer ben sizin evladınız olsam ben de yapmam" deyince anne babalar hemen şaşırıyor.
Dostlar, sizler de çocuklarınıza yukarıdaki gibi yüklemelerde bulunuyorsanız ve çocuğunuz yapmıyorsa bunun sebebi şudur:
İnsan zihni olumsuz mesajları algılamaz yani olumsuzluk eki ile biten bütün kelimeler zihnimiz tarafından olumluya dönüştürülerek algılanır.
Kızınız elinde çay tepsisiyle geliyor. Siz şöyle dediniz: "Kızım dikkat et sakın dökme!"
Emin olun sizi yalancı çıkartmaz, döker.
"Sigara içmek yasaktır" levhasını gören tiryakinin aklına sigara içmek düşer.
Geçenlerde bir özel okulun öğretmenlerine gittiğim bir öğrenme seminerinde orada bulunanlara şu iki soruyu sordum: "Öğrencilerin bir konuya dikkatlerini çekmek istediğinizde çocuklar burayı unutmayın" diyenlerle "burayı her zaman hatırlayın" diyenler el kaldırsın dedim.
Sonuç ne biliyor musunuz?
Neredeyse tamamı "çocuklar burayı unutmayın" diyorlarmış.
Arkasından aşağıdaki bilgiyi verdim:
Allah insan beynini iç içe geçmiş üç katman halinde yaratmıştır.
En altta, en içte ilkel beyin yer alır. Ortada limbik sistem, en dışta ve en üstte de korteks yer almaktadır.
İlkel beyin; kuşlar dahil tüm canlılarda, limbik sistem; bazı memeli hayvanlarda ve insanlarda, korteks ise sadece insanlarda bulunur.
Korteks te sağ ve sol beyin olarak iki parçadan oluşmaktadır. Öğrenme bu sağ ve sol parçalarda (lob) meydana gelmektedir.
Beynimize ulaşan ilk mesaj en ortada bulunan limbik sisteme gelir. Limbik sistem gelen mesajı değerlendirir, olumsuz ise ilkel beyine havale eder. Olumlu ise kortekse gönderir. Yani olumsuz duygular ve mesajlar, sistemi ilkel beyine, olumlu duygular ve mesajlar da kortekse yönlendirir.
Onun içindir ki insan beyni olumsuzu algılayamaz.
Beynimizin duygusal merkezi (limbik sistem) oldukça güçlüdür. Nefret, şiddet, sinir, korku, kaygı, aşırı heyecan gibi olumsuz duygular beynin sağlıklı düşünmesini ve konsantrasyonunu yani odaklanmayı engeller.
Duygusal yönün zayıflaması öğrenmeyi de zorlaştırır. Uzmanlar beynin düşünen ve üreten parçasının (korteks) beynin duygusal parçasından ürediğini söylerler. Güven, takdir, sevgi, canlılık, mizah gibi olumlu duygular öğrenmeyi ve çalışmayı kolaylaştırarak olumlu düşünmeyi geliştirmektedir.
Her 10 kişiden 9 u çevresinde olumlu insanların olmasını istiyor ve bu tür insanlarla çalıştıklarında daha verimli olduklarını söylüyorlar. Bunu herkes istiyor ve nedense herkes o 1 kişi gibi davranıyor (kimse o 9 kişiden biri olmaya uğraşmıyor). Neden? Yetiştiğimiz kültür, neyin doğru olduğunu söylemek ve öğretmek yerine, neyin yanlış olduğunu göstermeyi önemli buluyor. Sonuç: Bize olumsuz düşünmek ve problemleri görmek daha kolay geliyor.
Filmlerden hatırlayın. Yabancılar cenazelerini gömdükten sonra "seni hep hatırlayacağız" derler. Biz "seni hiç unutmayacağız" deriz ve unuturuz.
Araştırmaların çoğu olumlu duyguların yaşamak için gıda kadar gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Görmüş geçirmiş bir teyze iki torunuyla beraber gezerlerken teyzenin tanıdıklarından biri onun ve torunlarının yanına yaklaşarak torunlarını sever, onların adını ve yaşlarını sorar. Teyzenin verdiği cevap çok ilginçtir: Doktor olanı 6, mühendis olanı 8 yaşında.
Sevgili dostlar, her zaman hatırlayın: İnsanların ortaya çıkaracakları eserler genellikle yakın çevresindeki insanların kendilerinden bekledikleriyle doğru orantılıdır. Başarının en önemli anahtarlarından birisi de beynin olumlu düşünceye programlanmasıdır.
Uzmanlar bir günde ortalama 20.000 karşılıklı etkileşim yaşadığımızı söylüyor. En kısa etkileşimimiz birkaç saniye sürüyor ve her etkileşimde, kişiliğimiz üzerinde etki gücü yüksek "iyi ki varsın" veya "sen de kimsin" mesajı alıyoruz. Bizde iz bırakanlar ise bu etki gücü yüksek olumlu veya olumsuz olan etkileşimlerdir.
Kişiliğimizin temelinin bu duyguların ve anlık etkileşimlerin etkisiyle elde ettiğimiz ve kendimize atfettiğimiz değerle oluştuğunu görürüz. Özsaygı, kişilik ve özgüven değerlerinin temelinde hayatımızın ilk yıllarının hele hele 6 yaşa kadar olan mesajların önemi ve etkisi vardır.
Eğer beynimiz her detayı kaydediyorsa biz ameliyatta olanları ve yanımızda konuşulanları neden hatırlamıyoruz. Bırakın ameliyatı uykudayken yanımızda konuşulanları bile hatırlamıyoruz. Peki neden? Çünkü bunlar bilinçaltına kaydedildi, biz hatırlamıyoruz zannediyoruz.
Ameliyat anında ameliyatı yapanların "eyvah, kurşun kötü girmiş, her yeri parçalamış, bu adam ayağa kalksa da sakat kalır" gibi şeyler söylemelerinin ameliyat sonrasında olumsuz gelişmelere yol açtığının ortaya konmasıyla cerrahların ameliyat esnasında hastanın yanında olumsuz konuşmamaları kural olmuştur.
O zaman şunu bir düşünelim: Ameliyat esnasında veya uyurken yanımızda konuşulan her olumsuz ifade bizi derinden etkiliyorsa ya uyanıkken söylediklerimiz veya duyduklarımız.
Çocuklara verdiğimiz her olumsuz mesaj aslında bilinçaltına yerleştirilen tahrip gücü yüksek bir bomba gibidir. Bazıları etkisini hemen gösterirken bazıları da yıllar içerinde etkisini gösterir.
Çocuklarımıza yetişkin bir birey oluncaya kadar 144.000 defa "yapamazsın, edemezsin, olmaz, beceremezsin, inanmam, gidemezsin, başaramazsın" gibi olumsuz mesajları verdiğimizi ve bunları kullandığımızı biliyor muydunuz?
Bunların sonucunda beynimiz yanlış yükleme ve şartlandırmalarla adeta doğru düzgün çalışmayı unutuyor. Bu şartlandırmalar zamanla yıkılmaz inançlar haline dönüşüyor.
Bedenlebir KGM