Related discussions

spiritual Discussion started by spiritual 14 years ago

 

YAPMAK ve OLMAK
İnsan, 3 ve 4 boyutlu realitede yaşamını ve spiritüel yükselişini sürdüren bir varlıktır.

3 boyutlu realite, bizim içinde bulunduğumuz "madde, mekân ve zaman" evrenidir.


Her insan, bedenini oluşturan madde ile, etrafındaki madde dünyasıyla bir form yani şekil, renk, çeşit dünyası içindeyken, bir mekân deneyimler.

Hem kendi bedeni bir en-boy-genişlik içerir, hem de en-boy-genişlik mekânının oluşturduğu kâinattadır.

Ve zaman içerisinde hareket ve olayları yaşar. Bu "madde-mekân-zaman" kâinatına "3 boyutlu realite" veya "3.Boyut" diyoruz.

Ancak insanın bunun dışında da aktiviteleri bulunur. Meselâ yaşadığı hisleri, duyguları, tutkuları ve tahayyülü ile madde ve mekân içermeyen bir içsel yaşantısı vardır ki, bu içsel boyuta 4. boyut denir.

Böylece insan, gitmesiyle, gelmesiyle, almasıyla, vermesiyle 3. boyutta yaşarken, düşüncesiyle, zevk alışıyla, çilesiyle, veya yaşadığı sevinçle, aşkla 4. boyutta yaşayan, 3. ve 4. boyut varlığıdır.


Yeniçağda ise insan, kendi yaşamının üzerindeki "mânevi plân" diye isimlendirebileceğimiz bir boyutla, yani madde, mekân ve zaman içermeyen, bambaşka üstün imkânlarla donanımlı bir 5. boyut ile bilinç iletişimi kuracak ve 5. boyut varlıklarıyla iç içe bir yaşam sürdürecektir.

Şimdi konumuza dönelim. Genelde, alelâde insan, yaşamını daima bir şey yaparak sürdürür.

Yapmanın dışında bir hâlin bulunduğundan haberi bile yoktur.
Ruhsal gelişim yolculuğunda henüz ileri realitelere varamamış kişiler bir şey yapmadıkları zaman çok sıkılırlar ve yapacak şey, oyalanacak eylem arayışına girerler.

Ve yalnız başlarına kalmak onlar için en zor durum, en sıkıcı zamanlardır. Bu kişiler huzur ve sükun aradıklarını düşünürlerken yanılmaktadırlar.

Huzur ve sükun, "olmak"ta dır. Oysa insan, heyecan, olay, aktivite yani "yapmak" peşindedir. Adrenalin bağımlılığı huzuru arayış değildir. İnsanlar "yapmak" için paralar harcar.

Ego-beden yapmak üzere yaşar, ruh ise olmayı arzular. Bu iki içsel sesin çağrısıyla, insan mutluluğun; uğraşlar, aramalar, sahip olmalar, heyecanlı aktiviteler sonucu bulunacak bir huzur hali olduğunu zanneder.

Bir ömür geçer ve bu birbirine zıt iki alan asla bağdaşmadığından, insan, yaşamını tatminsiz ve aradığını bulamamış olarak noktalar.

İnsan, içteki sebepsiz mutluluğa ulaşamadığı sürece içindeki sıkıntı ve bıkkınlıktan "yapmak" ile kurtulmayı çare olarak görür.

Ancak o mutluluk değil sadece meşguliyettir. Kendini duygusal ve zihinsel olarak meşgul ettikçe oyalanan insan sıkıntı ve üzüntüyü fark edecek ortamı bulamaz.

Batı toplumu, bir şey yapmayıp boş oturan insanı kınar.

Oysa doğuda, özellikle Hindistan'da hiçbir şey yapmadan hareketsiz oturan bir insana çok büyük saygı gösterilir.

Çünkü o insan, birşey "yapmak" ötesinde "olmak" la meşguldur ve insanın en değerli hâli "olmak" tır.
İnsanın yaradılışında, özünde çok güçlü bir sevinç ve huzur bulunur.

Bu sebepsiz sevinç kaynağı bizim içimizdedir, ancak ona yönelip de fark etmek ve o mutluluğun içine dalmak için ilk şakra realitelerini aşmış olmak, en azından kişinin 5. şakrasında bir miktar açılmışlık gerekir.

İnsanın realitesi yani tekamül çizgisi belirli bir yüksekliğe henüz varmamışsa, "iç" dediğimiz muhteşem sevinç ve yüksek frekans kaynağından henüz haberdar değildir.

Ve insan daima dış dünyasında meşgalelerle, heyecan arayışlarıyla, eğlence sanılanlarla sadece kendini oyalar, vakit geçirir.

İnsanın dingin, mutlu ve huzurlu oluşu dış şartlara bağlı olsaydı "bilgelik" diye birşey olmazdı.

Bilge, sıkıntıdan kurtulmak için birşeyler "yapmak" ihtiyacında olmayan, dıştaki olumlu şartlar yüzünden sevinçli, keyifli ve tatmin olmuş kişi değil; şartsız, sebepsiz ve kaybolmayan mutluluğa ulaşabilmiş kişidir.

O sebepsiz sevinç, herkesin içinde zaten mevcut bulunandır. Ama onu fark etmek, onu yaşamak için "yapmak" değil sadece içte "olmak" gereklidir.


İçe yönelmeyi ve hiçbir şey yapmadan, sebepsiz sevinç ve huzuru içinde yakalamayı fark etmiş insan içinse "olmak", neyle meşgul oluyorsa olsun mümkündür. Ve onun mutluluk için dışta herhangi bir duruma ihtiyacı yoktur.

"Olmak" bilgelerin hâlidir ve sebepsiz gerçek mutluluğu, kaybolmayan sevinci ele geçirmek için dışta yapılacak hiçbir şey yoktur...

alıntı...