Related discussions

spiritual Discussion started by spiritual 14 years ago

Cumartesi, İkindi Oturumu : 11 Ocak 1986

Şunu bilin ki, şan, şöhret ve servet peşinde koşanlar, içinde bulundukları kutuplaşmış idrak yüzünden bunları elde etmek için çok zorlanırlar, çünkü sınırlı düşüncelere sahiptirler. Oysa bir “efendi” sadece oturup bu kavramları düşünür, bu hisleri ruhen duyar ve yerinden bile kıpırdamadan tüm bu deneyimlerden bilgelik kazanır! Bunu biliyor muydunuz? Bir “efendi” üç boyutlu idrak içindeki deneyime gerek duymadan bilgeliğe sahip olabilir.
Herkesin bir eşruhu olduğunu söylemiştim. Kedinizin bile eşruhu olduğunu biliyor muydunuz? Köpeğinizin de bir eşruhu vardır. Köpekler kendi cinslerini nasıl tanırlar? İçgüdü diyeceksiniz, peki içgüdü nedir? İçgüdü hücresel ruh belleğidir. Bu bazılarınızı kızdıracak, çünkü onlar eşruh sahibi olma ayrıcalığının sadece kendilerine ait olmasını isterler. Ama bedenlenmiş, negatif-pozitif enerji taşıyan tüm hücresel canlı türlerinin eşruhları vardır. Bu üç boyutlu alemin bilimsel gerçeğidir.

Geçiş ne demektir biliyor musunuz? Bir kadının ruhu kadın bedeninde bulunuyorsa, kilitler (çakralar) uyumlu bir hareket içindedir, ayarlıdır. Erkek enerji de erkek bedeninde bulunduğunda yine kilitler ayarlı ve hormon akışı dengededir. İnsanoğlunun yücelikten düşüşü, erkeğin kadını “ruhsuz” ilan etmesiyle başlamıştır. Bazı kurnaz varlıklar sizi istedikleri gibi yönetebilmek için yapmışlardır bunu, oysa bir zamanlar erkek ve kadınlar eşit statüye sahiptiler. Tarihinizin oldukça eski bir döneminde, çok güçlü bir peygamber insanlar üzerinde egemenlik kurmak istedi ve Tanrı adına yeni bir öğreti getirdi. Kadınların ruhu yoktur, erkeklerden aşağıdırlar! İşte böylece kadınlar hayvan sürüsü haline getirildi ve birer zevk aleti oldular, haremlere doldurulup pazarlarda satılmaya başlandılar. Kadınlar artık kız çocuğu doğurmak istemiyorlardı, hep erkek çocuk istenirdi, çünkü onlar savaş makinesini beslerlerdi. Doğan kız çocukları şehir dışındaki çöplüklere atılır, orada çakallar ve kurtlar tarafından parçalanırlardı. Unutmayın ki tüm bu hisler ruhunuzda kayda geçiyordu. Kadınların eğitim görmesine izin verilmez, sadece fahişe olmaları istenirdi. Oysa erkeklerin ruhu vardı, onlar seçilmiş olanlardı! Ağlayamaz ve korkamazlardı, savaşmak için yaratılmışlardı. Kopardıkları her kafa, kendi kafalarının biraz daha yerinde kalmasını sağlardı. Unutmayın ki onların da tüm duyguları ruhlarına kaydoluyordu. Kadınlar eşruhlarını kadınların düşüşü sırasında kaybettiler, çünkü artık erkeklerin hissetmelerine izin verilmiyordu. Eşruhlarından inanç, dogma ve toplumsal kabul yoluyla ayrıldılar. Şimdi artık elimizde insanlık girdabında yüzen ve birbirinin gerçeğinden koparılmış kadın ve erkekler kalmıştı.

Yaşamlar boyu tekrardoğuş çarkına giren kadın ve erkekler (eşruhlar) arasında artık ruhsal düzeyde hiçbir bağlantı kalmamıştı. Kadınlar, varlıklarını dengeleyen erkek yönlerinden yoksun kalmışlardı. Erkekler ise, kadınlardan tecrit edildikleri için onları kendi eşitleri olarak görmüyor, ruhsal düzeyde eşruhlarıyla bağlantı kuramıyorlardı. Kadının aşağılanması, birçok kadının geçiş yapıp erkek olarak bedenlenmesine yol açtı, çünkü erkeklere tanınan ayrıcalığı görüyorlardı. Öte yandan savaşa gitmek istemeyen, kadınlar gibi ağlamak isteyen erkekler de geçiş yapıp kadın olarak bedenlendiler. Şimdi ne olduğunu anlayabiliyor musunuz? Bir kadın, yani negatif enerji, bünyesindeki kilitler (çakralar) pozitif enerjiye göre ayarlanmış bir erkek organizmasına girerse ne olur? Pozitif enerjili bir varlık, kilitlerin negatif enerjiye göre ayarlandığı bir bedene girerse ne olur? Karşımıza bir çeşit “melez” çıkar, yani karmaşa!
Şimdi, aslında erkek olan bir kadının on iki yaşında tecavüze uğradığını düşünün, hem de bir erkek tarafından. Bir de, aslında kadın olan bir erkeğin on iki yaşında savaşa gittiğini ve kocaman bir kılıcı sallamak zorunda kaldığını düşünün. Bir erkeğin enerjisi içinde bedenlenmiş küçük kız görünüşte kaba bir erkektir, ama duygusal açıdan bir kadındır, yani “melez” bir şekilde gelişir. Beden kesinlikle erkek, ama ruh kadındır. Geçiş yapan melezler genellikle kendi cinslerini severler, bu kısır bir birleşmedir. Biri geçiş yapmış bir kadınla erkeğin birleşmesinde ise negatifle negatif, pozitifle pozitif bir araya gelmiş olur, böyle olunca da birbirlerini iterler. Hücresel maddenin bu itme sürecinde evrimleşemediğini biliyor musunuz? Bir varlık geçiş yapmışsa, ama eşruhu yapmamışsa ne olacak? Biri güç kaybederken diğeri kazanır, bağlantıları olmadığı için de birbirlerinden yararlanamazlar. Geçiş yapan bir varlığın eşruhu öteki yarısını iter. Rahip ve peygamberler gelmemiş olsaydı, geçiş yapanlar da melezler de olmaz, dünya bugün olduğu gibi dejenere edilemezdi. Buradan çok uzaklarda yaşayan kardeşleriniz var, onlara üstün zekalı diyebilirsiniz. Ama aslında zeki değil erdemlidirler, çocuklara tecavüz etmezler, bunu akıllarından bile geçirmezler, oysa siz aynı minval üzere devam edip hala çocuklara tecavüz ediyorsunuz! Masumiyetin dejenere edilişini sergileyen filmleri izliyor, cinsel şiddetin esinlendirdiği müzikleri dinliyorsunuz.
Eğer kadınlar diğerleriyle eşit varlıklar olarak kalabilseydi, size söylediklerimin hiçbiri olmayacak, bu aleme Süper Bilinç Çağı çoktan gelmiş olacaktı. Hastalık ve ihtiyarlık olmayacaktı, çünkü zaman sizin için duracaktı, bunu biliyor muydunuz? Üstün zekalı dediğiniz kardeşlerinizin aynı bedende milyonlarca yıl yaşadıklarını biliyor muydunuz? Gerçek bu! Dejenere olan sizler ruhen parçalanıyorsunuz, sizi temin ederim ki “kış” geldiğinde sinekler gibi düşüp öleceksiniz! Dejenerasyon yaşama karşı savaş açmıştır. Bu öyle bir savaştır ki, her zaman Olan’ın doğal unsuru kazanır, sizi temin ederim ki bu her zaman böyle olmuştur. Doğa yaşamı aşağılayanlara savaş açmıştır, sadece geçiş yapanları değil, varlığının sessizliğinde dejenere bir yaşam sürdürenleri de yok edecektir! Geriye kimler kalacak? Halim olanlar! Onlar uyumludur, uyumlu olanlar sade ve basit insanlardır. Bir mabette tapınmak yerine, güneş doğarken doğayı seyretmeyi tercih ederler. İşte onlar bırakılacak, bu erdem ve sadelikten de Süper Bilinç doğacaktır. Yakındır, artık zamanınız doldu! Geçmişte olanlara benzer salgınlar, belalar geliyorlar, geldiler bile! Artık durum zirveye tırmanıyor, yakında bu soysuzlaşma, bu yozlaşma bir daha asla tekrarlanmamak üzere sona erecek.

Gücünüze ne kadar sahip çıkarsanız, birinci çakranızdaki arzunun o kadar azaldığını görürsünüz. Bunun nedeni, gücünüzün yukarı doğru ilerlemesine izin vermenizdir. Cinsel perhiz asla zorlanamaz, zorlarsanız tatminsizlik ve bunalım yaratırsınız. Toplumsal bilinci terk edip “efendi” olma yoluna girenlerde bu kendiliğinden olacaktır, bu sadece gücün yer değiştirmesinden ibarettir, cinsel organlarınızdaki hislerin tüm varlığınıza yayılmasına izin vermektir. Kadın ve erkeğin uyum içinde olacakları zaman yeniden gelecektir, bu kesindir, çünkü yasa böyledir.

Din iyi ve kötü olmadan var olamaz. En büyük gayreti de bilgeliği aramakta değil, kötülüğü ortaya çıkarıp cezalandırmakta gösterir. Salgın hastalıktan (aids) ölmekte olan varlıklar ne iyidir ne de kötü, onlar sadece uygulama yapıyor ve deneyimlerinden öğreniyorlar. Hastalık, seçtikleri için başlarına geldi, yaşamı en alt düzeye indirdikleri için cezalandırıldıklarına inanmak doğru değil. acılar içinde kıvranarak ölüme koşmaları yeterli değil mi ki, bir de onlar hakkında hükümler veriyorsunuz! Onları seviniz, onlar sizin kardeşlerinizdir. Sevmek gidip yaralarından akan irini silmek değildir, sevmek saygı göstermektir. Kimseyi yargılamayın, herkesi olduğu gibi kabul edin. (Sayfa: 80-104)


Alıntı....