İnceliğin ve Zarafetin Sesi: Gabriel Fauré
Related discussions
- Farkındalık Ve Nefes Çok aydınlatıcı bir yazı paylaşımınız için teşekkürler..
-
KORKULARIN KABULÜ, SEVGİYE DÖNÜŞTÜRME VE OLUMLAMA
paylaştığınız konu çok değerli ama çok uzun 21 gün boyunca bu olumlamaları devam ettirebilmek zor geliyor.
1 reply Posted in Her Telden :)
-
BİLİNÇ ALTI ÇALIŞMASI-DEĞİŞİME GÜVEN
Meraba :) sayfaya yeni üye oldumda bilinçaltı çalışmasının nasıl yapıldığı ile ilgili bir link var mı sayfada ?
1 reply Posted in Her Telden :)
Hayatının son yirmi yılını sağır olarak geçirdi büyük üstat. Bunu ölümüne kadar büyük bir ustalık ve teslimiyetle gizledi. Bestelerine ve diğer çalışmalarına inatla devam etti. Ölümünden yıllar sonra dostu Landormy bunu açıkladığı zaman, pek çok kimse inanmadı bile… İşte o, inancı ve onunla birleştirdiği sanatına böyle değer veren ve aksilikler ve eksiklikler karşısında yılmayan, elinden gelenin en iyisini sabırla yapmaya çalışan bir büyük besteci idi.
Yukarıda bahsini ettiğimiz, büyük bestecisi Gabriel Fauré’dir. Pek çok bestecide olduğu gibi, o da çok küçük yaşta müziğe ilgi ve kabiliyet göstermişti. Kendi kendine daha dokuz yaşında pek güzel org ve piyano çalıyordu. Onu dinleyen Ecole Niedermayer’in direktörü, kendisini bu küçük yaşta okula severek kabul etti. Okuldaki öğretmenlerinden birisi de, büyük besteci Camile Saint-Saéens’di. Bu beraberlik çok uzun zamanlar sürmüş ve kopmaz bir dostluğa dönüşmüştür. 1865’de savaşa kadar Ren ve Paris kiliselerinde büyük bir başarı ile organistlik yaptı. Bu arada küçük besteler yapıyor, kendisini büyük göstermek gibi bir gösterişe düşkünlüğü olmadığından, bunlar ortaya çıkamıyordu.
Daha sonra meşhur Madeleine kilisesine orgcu oldu, bir süre geçince de koroyu yönetmek görevi de kendisine verildi. Paris Konservatuarına hoca olan büyük üstat, onbeş yıl süre ile bu görevi başarı ile yürüttü. Hiçbir zaman vazgeçmediği mütevazı ve iyi niyetli sevecen davranışları ile birçok müzisyen yetiştirdi. Ravel, Schimitt, Roger-Ducasse, Aubert gibi çağımızın önde gelen pek çok bestecisi onun katkıları ile müzik hayatına atılmışlardır.
Yapıtlarında Grek Müziği’nin etkileri hissedilir. Antik sanatın ve pürizmin hayranıydı. Çok sesin genişliği içinde olmasına rağmen, pek büyük bir ustalıkla tek ses imajını eserlerine yansıtmıştır. Arı, yalın, adeta saydam eserler vermiş, denge kusursuzluğu ve yapı sağlamlığı ile kendisini ölümsüzlüğe ulaştırmıştır. Armonik yapısı yeniye dönük klasik olarak tanımlanabilir. Karmaşık akorlardan uzak musikisi, kulağa berrak suların serinliğini ve duruluğunu verir.
Yetiştiği Niedermayer Okulu, klasik konservatuar eğitiminden daha çok, dini ve ağır tonların ağırlıkta bulunduğu bir öğrenim yeri idi. Buna rağmen Fauré, katı ve değişmez tutumlardan daima uzak kalmaya çalışmış, kendi evriminde yeniliğe açık olmuş, dar inançlarla müziği paralel götürmeden, saygılı bir yenilikçi olmuştur.
Ne yazık ki büyük üstat, bugün Fransa dışında pek de tanınmamaktadır. Eserleri konser salonlarında fazla prim toplayacak kadar parlak ve gösterişli değildir. Ama içlerinde belki konser salonundaki dinleyicinin derhal algılayamayacağı incelikler ve mucizevî güzellikler taşımaktadır. Onu maddî problemlerden uzak, kendi iç dünyasına dönmeye hazır bir ortamda dinlemek gerekir. Böyle bir ortamda üstat, mutlaka dinleyeni kendi dünyasına götürecek, güzel notalarla oluşan müzik, onları yüceliklere taşıyacaktır.
Fauré şarkıların, oda müziği eserlerinin, piyano parçalarının denilebilir ki, en güzellerini veren ender bestecilerden biridir. Beethoven ve Mozart’tan çok, Chopin’e benzer. Müziğinin sesi hiçbir zaman fazla yükselmezdi. Sık sık işittiğimiz melodileri öğretmenliği zamanında yazdıklarıdır. Sade ve temiz ifadelidir. Son eserleri ise daha ince ve hassas bir ruhun izlerini taşımaktadır. Onu daha ziyade bu yapıtlarında anlamaya çalışmak gerekir. Bilhassa sağırken yazdığı İkinci Piyano Kenteti (1921) ve Re Minör Trio (1923) ilk eserlerinden çok daha fazla manevî ışıklar taşımaktadır. Bu eserlerde Tanrı’sına teslimiyeti notalara aktarmış, dinleyene belki de pek kolay olmayan ama varıldığında büyük hazlar verebilecek nağmeler bahşetmiştir.
1845’de doğan büyük üstat, hayatının son yirmi yılını sağır olarak geçirdi. 4 Kasım 1924’de, Paris’te hayata madde olarak veda etti. Ama arkasında yüzlerce seçme eser bırakarak, dinleyene yüce melodilerle ufuklar açarak…
Hepsi büyük bir titizlikle yazıldığı için, eserleri içinde bir seçim yapabilmek çok zordur ama biz gene de bazılarını sıralayalım: La majör Keman ve Piyano Sonatı – Sol minör Yaylı Sazlar Kuarteti - Fa majör Ballad – Koro ve orkestra için Raquem – Mi minör Keman Sonatı – Pelleas ve Melisande Suiti ve şarkılar, barkaroller, noktürnler, prelüdler … dinlendiğinde büyük hazlar verebilecek eserlerdir.