Evrensel İlkelerin Özeti
Related discussions
-
Çekim Yasasında 9 Altın Kural
0 Replies Posted in Her Telden :)
-
Ruhsal Zekâ
0 Replies Posted in Her Telden :)
- NEFESLE İYİLEŞME Nefes çalışmalarının mükemmelliğini ufak deneyimlerle biliyorum,paylaşımınız için teşekkürler..
1. Enerji : Evrenin temel bileşeni –enerji- görünür ve görünemez şekillerdedir. Bizim gördüğümüz veya hissettiğimiz enerjinin ifadeleşmesidir. Enerji sevgi ile eş anlamlıdır. Enerjinin veya sevginin akmasına direnç gösterdiğimizde rahatsızlığı deneyimleriz. Etrafımızdan akıp giden enerji ile aynı hizaya geldiğimizde (hizalandığımızda) neşe ve huzuru hissederiz.
2. Sonsuz Zeka veya Yaratan (Allah) : Tüm enerjinin içinde, sonsuz, ölümsüz ve bir amaca yönelik akıl (zeka) vardır. Bu sonsuz zeka, ki bazen Allah veya sadece sevgi olarak ta adlandırılır, tüm yaratıcı ifadelerin kaynağı ve Evren’in başlıca gücüdür. Bizim Sonsuz Zekayı veya Allah’ı görme biçimimiz (yolumuz), tam olarak yaşamı deneyimleme biçimimizdir. Allah’ı, tüm zamanlarda ve her koşulda koşulsuz sevgi (olanı olduğu gibi kabullenme ve yargılamama) ve destekleyici enerji olarak algıladığımızda, dünyamızı ve içindeki herkesi bütünüyle emniyette, sevgi dolu ve cömert olarak deneyimleriz.
3. Birlik (Teklik) : Her şeyin özü saf sevgi enerjisi olduğundan, en doğru algılama ile biz biriz. Birliğe olan bağımızı (bağlantımızı) hissettiğimizde, gerçekten kim olduğumuzun gücünü de hissederiz. Bizim birliğimiz –sevgi-, bölünemez ve bu yüzden bir şey veya insanı diğerinden daha fazla sevmek mümkün değildir. Sevgiyi birinden esirgediğimizde (alıkoyduğumuzda), onu, kendimiz dahil herkesten esirgeriz. Bu ilkenin gerçeği, bize kalplerimizi açmamıza izin vermemizi ve her birimizin diğeriyle bağlı olduğumuzu hissetmemizi açığa çıkarır.
4. Mükemmellik (Kusursuzluk) : Bizim birliğimiz, Allah, kusursuz olup, bunu sonsuz yolla ifade eder. İnsanlar olarak, bizler yaratıldık ve tam da olduğumuz gibi, kusursuz bir şekilde işlev görmekteyiz. Eğer bir şey veya biri kusursuzdan daha az olarak görünüyorsa, bilinen, Birlikten bağlantımızın kopmasını hissetmeyi seçmemizdir. Kalplerimiz açıldığında bağlanmış olarak hissederiz. Kalplerimiz biraz daha açıldığında, her şeydeki kusursuzluğu görür ve hissederiz.
5. Neden ve Sonuç : Bizlere öğretilenin tersine, bizler yaşantılarımızdaki koşulların/durumların sonucu değiliz. Bizler bu durumların yaratıcısıyız. Ve bu durumları büyük amaçlar için yaratırız. Bu yaratım iki seviyede olur. İlk seviyede, bizim Sınırsız Zekamız nedeni harekete geçirir. Bu seviyede yaratırken, sakin bir haldeyizdir ve bizim Sonsuz Zekamıza bize destek vermesi ve rehberlik yapması için güveniriz. Diğer seviyede, neden bizim bilinçli düşüncemiz tarafından harekete geçirilir. İnandığımız, deneyimlerimizi yaratır.
6. Serbest İrade (Seçim) : Her birimiz her an serbestçe seçme hakkına sahibiz. Biz sadece kendimiz için seçebiliriz, diğerleri için değil. Başkalarına, bizim için seçmeleri için izin verirsek, kendimizin seçim yapma güvenini kendimizden geri almış oluruz. Başka bir seçimi kabul etmek onu bizim seçimimiz yapar. Sonsuz Zekanın rehberlik etmesini bilinçli olarak seçtiğimizde, yaşamımız çabasızca ve olağanüstü yollarla ortaya çıkar.
7. İnanışlar ve Yanılsamalar (İlüzyon) : Bilinçli veya bilinçsiz inanışlarımız bizim deneyimlerimizi belirler. Deneyimlerimize dikkat ederek (farkına vararak) neye inandığımızı belirleyebiliriz. İnançlarımız yanılsamadır. Onlar gerçek değildirler. Düşüncelerimizi sakinleştirerek ve dikkatimizi gerçek olana -bizim Tekliğimize -odaklanarak, inanışlarımızın yanılsamasının ötesine gider ve Evrenin doğasında olan kusursuzluk içerisinde deneyimleriz.
8. Sezgi (önsezi), Duygular ve Güç : Bizim Sonsuz Zekamız bizimle duygularımız ile erişilen sezgilerimiz aracılığı ile iletişim kurar. Duygularımızı hissetmeyi daha çok istediğimizde, onların içinde yer alan güce daha çok bağlanırız. Evrendeki gerçek güç tümüyle barışseverliğin gücüdür. Bu sevginin, tümüyle, serbestçe ve neşe içerisinde hissedilmesidir.
9. Karşılıklı Destek : Evrenimiz, var olan her bir ve her şeyin diğeri ile ilgili olduğu ve her birinin diğerini etkilediği karşılıklı bir destek sistemi olarak çalışır. Yaşamımızdaki her bir kişi ve durum, bilinçliliğimizin şu anki durumunu bize geri yansıtarak bizi desteklemek için oradadır. Doğal olarak rekabetçi ve rakip olduğumuz genel inanışına rağmen, biz her zaman uyumlu, besleyici ve karşılıklı olarak birbirini destekleyici bir çevre yaratma seçimine sahibiz. Karşılıklı destek içinde yaşama sorumluluğunu paylaşan kişilerle bir araya gelmeyi seçmek, hem kendini sevmek hem de güçlendirmektir.
10. Ayna İlkesi : Gördüğümüz ve hissettiğimiz her şey kendi bilincimizin durumunun bir yansımasıdır. Yaşantımıza çektiğimiz her bir insan bize kim olduğumuzun bir veçhesini gösterir. Diğeri tarafından ifade edilen her his, içimizde derin bir duygunun yansımasıdır. Bu yansıma bir hediye olup, bizim tutunduğumuz inanışların farkında olmamızı sağlar. Biz böylece, inanışlarımız içinde kontrol altında olan gücümüzü geri alma şansına haiz oluruz.
11. Yargılamamak ve Bağışlama (Affetme) : Deneyimlediğimiz hemen her şeyi değerlendirmek ve yargılamak için dikkatli bir şekilde eğitildik. Ancak, doğru-yanlış, iyi-kötü gibi bir şey mevcut değildir. Gerçekleşen her şey sadece diğer bir olaydır. Bir şeyi yargıladığımızda, o bizim yargılama biçimimiz olur ve yargıyı bırakana kadar bizimle kalır. Herhangi bir şey veya birini yargılamak, kusursuzdan daha az olmak olup, kişinin ya da şeyin özünden etkilenmek yeteneğimizi sınırlar ve bizde bir rahatsızlık yaratır ki bu sadece kalplerimizi önce yargılamaya daha sonra da yargıladığımız kişi veya şeye açtığımızda ferahlama gerçekleşir. Bağışlama, yargılamalarımız nedeniyle kilitli kalan enerjinin açılması için istekli olmaktır. Kalplerimizi açmak, bağışlamanın koşulsuz sevgiye genişlemesine imkan verir.
12. Amaç : Evrendeki her şey ve kişinin var olması için bir nedeni vardır. Her birimiz yaşam amacımızın farkına vardığımızda, ait olma anlayışımızı artırır, yaşamımızın daha derin anlamını görürüz. Kalplerimizi açarak ve Tekliğimizi hissederek amacımızın farkına varabiliriz. Varlığımızı doldurmak için yaşam amacımızın ilhamına izin verdiğimizde, yaşantımızın yaratıcılığı ve tatmin edici yolları ortaya çıkar.
13. Rahatlık ve Rahatsızlık : Bizim insan bedenlerimiz, etrafımızdaki ve içimizden akan enerji ile nasıl hizalandığımızı sürekli olarak bize bildiren olağanüstü araçlardır. Bedenimizdeki rahatsızlık, enerji akışına veya sevgiye direndiğimizi gösteren bir işarettir. Rahatsızlık arttıkça sevginin alınma-verilmesinde daha çok direndiğimizi biliriz. Fiziksel, zihinsel veya duygusal rahatsızlığın farkına vardığımızda kendimizi en iyi, duygularımıza dikkatimizi odaklayarak, onları tam olarak hissederek, onlar ve kendimiz için sevgiyi hissederek destekleyebiliriz. Sevginin serbestçe akmasına izin verdiğimizde, bedenimiz bunu enerjinin serbestçe akışı olarak yansıtır.
14. Bolluk ve Minnettarlık : Bolluk evrenin doğal halidir. O enerjinin tam olarak hepimizin etrafında serbestçe akışıdır, sonsuz miktardadır ve onu almaya açık olan herkes için elde edilebilirdir. Yaşamımızın her veçhesinde toplam bolluktan daha azını deneyimliyorsak, bilinmelidir ki bolluğun doğal akışına direnç gösteriyoruzdur. Halen sahip olduğumuz her şeye minnettarlık duyarak bolluğa açılabiliriz.
15. Alma ve Verme : Alma ve verme her zaman denge içinde oluşur. Minnettarlıkla almak, gönüllülükle, cömertçe ve hiç bir beklenti olmadan vermek önemlidir. Bizim, yaşantımızda enerjinin içeri ve dışarı akmasını sağlama istekliliğimiz enerjinin genişlemesini destekler. Alma ve verme ilkesinin doğal sonucu olarak biz sadece bize veririz. Hepimiz Bir olduğumuzdan, başkasına verdiğimizde, kendimize vermiş oluruz.
16. Bağlı olmama ve Özgürlük : Bizim, birine veya bir şeye tutunma şeklinde algılanan ihtiyacımız, bize yokluk inancımızı gösterir. Her hangi bir şeye, insana, mala mülke bağlı olma, kişi veya nesne ile deneyimimizin etrafındaki enerjiyi tıkar ve deneyimdeki neşeyi azaltır. Bu ayrıca, yeni insan ve yeni şeylerin yaşamımıza gelmesini engeller. Kalbimizi açıp Evrenin doğal bolluğuna genişleyen bir güven içinde olduğumuzda, kendimiz ve diğer herkese bağımsız olma hediyesini veririz.
17. Genişlemede Neye Odaklanırız : Seçtiğimiz yere dikkatimizi odaklamakta serbestiz. Sorun olarak algıladığımıza odaklanabiliriz veya her durumun inanışlarımız içinde kontrol altında olan gücümüzü geri almak için bir şans olduğunu hatırlayabiliriz. Bedenimizdeki rahatsızlık, enerji akışına veya sevgiye direndiğimizi gösteren bir işarettir. Rahatsızlık arttıkça sevginin alınma-verilmesine daha çok direndiğimizi biliriz. Kendi saf duygularımıza odaklandığımızda, inançlarımızdan bağımsız olarak, içimizde ve etrafımızda genişleyen barış, neşe ve bolluktur.
18. Gerçekten Kim Olduğumuzu İfade Etmek : Her birimizin ifade etmekten memnuniyet duyacağı bir veya daha fazla yeteneği mevcuttur. Kim olduğumuzu tam olarak ve serbestçe ifade ettiğimizde, kendimizi neşeli ve desteklenmiş olarak hissederiz. Yeteneklerimizi ifade ederken ne kadar başarılı olduğumuzu belirleyen, kendimiz için ne kadar sevgi hissettiğimizdir. Kendimiz için daha fazla sevgi hissettiğimizde, Evrenin yaratıcı enerjisinin içimizden daha fazla akmasına izin veririz. Kim olduğumuzu serbestçe ifade etmemiz bizim mükemmelliğimizi hissettirir, böylece mükemmelliğimiz genişler.
19. Yöntem (vasıta) ve Sonuçlar : Yöntem (vasıta) ve sonuçlar aynıdır.. Eylem ve sonuç birdir. Barışı başarmak için içsel huzuru (barışı) hissetmeli ve ifade etmeliyiz. Mükemmelen çalışan bir yaşamdan hoşlanmak için, kendimiz dahil olmak üzere, herkesin ve her şeyin mükemmelliğini görmeli ve ifade etmeliyiz. Evrenin doğal bolluğunu deneyimlemek için etrafımızdaki bolluk için minnettarlığımızı hissetmeli ve ifade etmeliyiz.
20. İlişkilerdeki Uyum : Yaşamımızdaki her bir ilişki kendimizle olan ilişkimizi yansıtır. Kendimize çektiğimiz her insan, kalbimizin açılması ve gücümüzü geri almak için bizi desteklemek için oradadır. Kendimizi gerçekten sevdiğimizde, sahip olduğumuz güç ve mükemmelliği hissettiğimizde, biz diğerleriyle sevgi dolu ve uyumlu ilişkileri kendimize çekeriz.
21. Evren Detayları Halleder : Yaşamımızın ayrıntılarına dikkat etmemiz genellikle akılcı bir zihin faaliyetidir. Ancak, akılcı zihinlerimiz faal olduğunda, biz Sonsuz Zekayı kapatırız ki o, bizim ve herkes için çok daha destekleyici olacak ayrıntıların yollarını bulundurma kapasitesine sahiptir. Akılcı düşünmeyi bırakmayı ve sezgilerimize –Sınırsız Zekaya bağlantımız olan- teslim olmayı öğrendiğimizde, olayların nasıl kolayca, çabasızca ve kendiliğinden gözümüzün önüne serildiğini keşfederiz.