derya88 Discussion started by derya88 14 years ago


Fırsatları hep olumlu bir şey için kullan. Her şey hakkında yaratıcı ol. Uyuyamıyorsan uykuyu zorlamanın anlamı yok, çünkü uyku zaten zorlanamaz. Uyku irade ile yönetilemeyen enerjilerden biridir. Buna kalkışırsan rahatsız olursun. Zorla uyumayı denemek için bir şeyler yaparsan, yaptığın şey muhtemelen aksi yönde çalışır, çünkü uyku yaptırıma ters tepki verir; o yapmama halidir çünkü. O yüzden bir çabaya girersen – mesela koyun sayarsan veya sağdan sola dönüp durursan ve dua etmeye başlarsan – bütün bunlar sadece daha fazla uykunu kaçırır. Bunlar işe yaramaz, ama insanlar yine de hep bunları yaparlar. Benim yaklaşımım tamamen farklı. Öncelikle uykun kaçtıysa bu bedenin dinlenmiş demektir ve herkesin farklı ihtiyaçları vardır.


"Ama ben kendimi çok yorgun hissediyorum." Bu konuşan senin beynin; bedenin ile hiç ilgisi yok. İyi uyuyamadığın düşüncesi seni yormaya yetiyor. Bu aslında uyku eksikliği değil, çünkü beden denen mekanizma veya organizmanın kendine has bir bilgeliği var. Mesela, yemek yiyorsun ve beden, "Yeter!" diyor, ama sen diyorsun ki, "Çok zayıfım o yüzden daha fazla yemeliyim." Bu yanlış; kendi başına dert açıyorsun. Yiyebilirsin; daha fazla zorlayabilirsin, mideni doldurabilirsin, ama organizma buna hazır değildir ve yiyecekleri reddedecektir.


br />p class="MsoNormal" align="justify">Bir gün canın hiç yemek çekmeyebilir, ama beynin yemezsen güçsüz kalacağını söyler. Kimse bir günde güçsüzleşmez. Bedenin yemek istemiyorsa onu dinlemek daha iyi olur; en doğrusunu o bilir. O anda yemenin tehlikeli olacağını içgüdüsel olarak bilir. Belki bağırsaklarda bir terslik vardır ve yeniden yemek yemeden önce beden onu temizlemek istemektedir. Belki zehirlendin. Önceden çok fazla yemek yedin ve beden onu henüz hazmedemedi. Daha fazla yemek istemiyor; yoksa mekanizmanın ayarı bozulacak; idare etmek mümkün olmayacak. O yüzden beden, "Yemek yok, iştah yok" diyor. İştah olmaması beden dilidir, sana verilen bir işarettir. Beden kelimelerle konuşamaz: "Dur!" diyemez. Böylece işaretlerle iletişim kurar: iştahsızlık bir işarettir. Beden "Yeme!" diyor, ama sen zihninde günde en az iki veya üç öğün yemek yemen gerektiğini, yoksa güçsüz kalacağını sanıyorsun. O yüzden tıkınmaya devam ediyorsun ve aslında iştahın olmadığından sahte bir iştah yaratıyorsun. Yemeğe daha fazla baharat koyup iştah kabartıyorsun veya sevdiğin bir lokantaya gidiyorsun. Bedeni kandırmaya çalışıyorsun, ama bu saçma!

<
r />br /> class="MsoNormal" align="justify">Aynı şey uyku ile de oluyor. Uyuyor, ama üçte veya dörtte uyanıyorsun, bu bedenin dinlenmiş olduğunu gösteriyor. Beden uykusunu almış, ama şimdi beyin sorun çıkarıyor. Sen de o bir saati kullan. Sessizce olduğun yerde yat; gecenin sessizliğinin tadına var! Uykun bölündü diye endişeleneceğine bu anı meditasyon olarak değerlendir. Kalkmaya gerek yok: yatakta yat, ama kulak ver... Gecenin sesini dinle veya sessizliğini. Trafiğin sesi geliyor, ama insan sesi yok; herkes uyuyor. Bu çok güzel! Yalnızsın – neredeyse dağ başında gibisin – karanlıkla baş başasın ve onun sakinleştirici özelliğini hissediyorsun. Bunun keyfini çıkar ve bu keyifle gevşe.

<
r />br /> class="MsoNormal" align="justify">Püf noktasını anlıyorsun değil mi? Öbür türlü sefil oluyorsun, çünkü yine uykun bölünmüş oluyor; yarın yine yorgun ve endişeli olacaksın ve gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk yaşanacak. Bunlar senin yeniden uyumana engel olacak.

<
r />br /> class="MsoNormal" align="justify">Olumlu bak, bu zamanı kullan. Geceye ayak uydur, gecenin seslerine kulak ver ve keyfini çıkar! Bunun müthiş bir güzelliği var. O takdirde tekrar ne zaman uykuya daldığının farkında bile olmayacaksın. Ama bu bir yan ürün ve ancak böyle kalabilir. Gecenin sesine kendini öylesine kaptırmışken yavaş yavaş tekrar uykuya dalacaksın – irade kullanarak değil.

<
r />br /> class="MsoNormal" align="justify">Uyuyabilmek için meditasyon yapman gerektiğini söylemiyorum, yanlış anlama. "İçin" yok, "gerekiyor" yok. Ben sadece keyfine var diyorum! Üstelik aniden uykunun geldiğini göreceksin. Ama bunun olup olmadığı konuyla ilgisizdir. Olursa ne ala; olmazsa da ne ala. Sadece üç hafta boyunca bunu dene ve göreceksin ki tüm yorgunluğun kaybolacak. Yorgunluğu beyin yaratıyor. Sabahtan itibaren yorgun olduğun fikrini taşıyorsun. Tabii bu yüzden giderek daha çok yoruluyorsun. Her şeyden, her türlü girişimden korkuyorsun. Zaten yorgunsun, bir de bunu yapacak olursan iyice yorulacaksın. Böylece çevrende bir nevroz yaratıyorsun.

<<
r />br />class="MsoNormal" align="justify">Herkesin değişik uyku ve yiyecek ihtiyaçları var. Birisi sekiz saat uyur, diğerinin on saate ihtiyacı vardır ve bazısı altı, kimisi de dört saatle yetinir ve bazen sadece iki veya üç saat uykuyla yetinen insanlar olur.

<<
r />br />class="MsoNormal" align="justify">Benim babam sabah üçten sonra uyuyamazdı. Gece on bir gibi yatardı, böylece en fazla üç, dört saat uyurdu. Annem hep endişelenirdi, ama ben babama oturup meditasyon yapmasını söyledim. Böylece üçte meditasyona başladı ve bu onun için tanrısal olana açılan kapı oldu. Yıllarca üçten yediye kadar oturdu... ve neredeyse heykelleşti; bedenini unuttu.

<<
r />br />class="MsoNormal" align="justify">Bu onun yaşamının en değerli deneyimi haline geldi; hiçbir uyku ona bunu veremezdi. Üçte taptaze kalkıyordu; mekanizması, bedeni bu şekilde çalışıyordu. Başlangıçta uyumaya çalışıyordu. Bu bir sefaletti, çünkü uykusu gelmiyordu ve uyumaya çalışmaktan yoruluyordu; sabah olduğunda çok sinirli oluyordu. Her gece üç dört saat uyuyacağım diye çabalarsan ve bir türlü uyuyamazsan nasıl sinirlenmezsin? Ama meditasyona başladıktan sonra tüm siniri uçtu gitti ve o saatler onun en kıymetli dakikaları haline geldi. Onları özlemle bekler oldu: bütün gün onları düşünüyordu, çünkü en huzurlu zamanıydı. Zamanı doğru kullanıyordu  OSHO

<<
r />br />2>