nills Discussion started by nills 14 years ago

BÖLÜM 1

Sizlerle bu hafta çok özel bir kişiyle, Ezgi Sorman ile yaptığım söyleşiyi paylaşmak istiyorum. Ezgi, bir çoğunuzun kitaplarından tanıdığı, Hint asıllı, tüm dünyanın
saygısımı kazanmış Dr Deepak Chopra’nın tek Türk öğrencisi. ‘Doğanın Yalın Sesleri’ meditasyon uzmanlığı ve spritüel yaşam koçluğu yapıyor.
Yaşam hikayesi çok ilginç, ama bu hikayeyi kendisinden dinlemeniz için burada yazmamayı tercih ediyorum. Eğer Ezgi’nin ‘Doğanın Yalın Sesleri’ meditasyonuna
yada zaman zaman düzenlediği seminerlerine  katılmak isterseniz hikayeyi de dinlemiş olursunuz.
Birazda ‘doğanın Yalın Sesleri’ meditasyonundan bahsedeyim. Bu meditasyon binlerce yıl öncesine dayanan Hint felsefesinden yola çıkılarak hazırlanmış bir
çalışma. Kişi dünya’ya geldiği anda Evren’in titreşiminin sesi bulunup mantra haline çevrilir. Böylece kişi kendisine özel bir mantra ile meditasyon yapar.

Size kısaca Ezgi’yi tanıttıktan sonra hikayenin bana göre en heyecanlı olan bölümüne geçiyorum. Ezgi 2  aydır Hindistan’daydı. Dönüşünde buluştuk ve orada
neler yaşadığını anlattı. Bende bu deneyimleri sizler ile paylaşmak istedim.

-Sevgili Ezgi, 2 aydır Hindistan’daydın. Hindistan’a gitmeye nasıl karar verdin. Seni bu ülkeye gitmeye yönlendiren ne oldu?

Son dönemlerde farklı şeyler yaşamaya başlamıştım. Verdiğim özel seminerlerde bazı hastalıklar ile ilgili çok iyi, hatta inanılmaz sonuçlar almaya başladığımı
gördüm. Kaybolan kistler ve buna benzer iyileşme öyküleri oldu. Kendime dönüp ‘bana ne oluyor’ diye sordum. Biliyorum enerji Evrenseldir ama benim bilmem
gereken başka bir şey var mı? Bu enerjiyi doğru yönlendirmek için yapmam gereken nedir? İşte bu sorular ile Deepak Chopra’yı aradım. O da bana Hindistan’da
bir doktor olduğundan ve bu kişinin hem bitkisel tedavi uyguladığından hem de çok iyi bir kanal olduğundan, kendisinin de sık sık bu kişiye başvurduğundan bahsetti.
Böylece Hindistan’a gitmeye karar verdim. Tüm hazırlıklarımı yaptım. Gitmeme 1 gün kala Deepak aradı ve sözünü geri aldığını, benim başka bir doktora değil,
kendi içimde ki doktorla tanışmaya ihtiyacım olduğunu söyledi. Bana ‘zihni devreye sokma, kendi içinde ki ni bulmaya git’ dedi. Doğrusu böyle bir değişiklik bir
anda gözümü korkuttu. 2 ay Hindistan’da kalmak ve bir şeyler öğrenmek için plan yaparken bir anda nereye gidip bu sürede ne yapacağım konusu belirsizleşti.
Ama son zamanlarda İstanbul beni zorlamaya başlamıştı. Büyük şehir zamanla insanı tüketiyor. Trafik, gürültü ve en önemlisi negatif bakış açıları insanın enerjisini
ister istemez aşağıya çekiyor. Kendi kendime, gidip biraz aşram dolaşırım, elektriğimi atarım, farklı enerjileri deneyimlerim, hiç olmazsa kendi içimi doyurur dönerim
dedim ve yola çıktım.


-Hindistan’a gittiğin zaman ilk gözlemlediklerin neler oldu? Bu ülke sende nasıl bir duygu uyandırdı ?

Hiç tanımadığım bir ülkeye gidiyordum. Kız kardeşimin önerisiyle önce birkaç günümü iyi bir otelde geçirmeye, sonra düşündüğüm gibi sırt çantamla tüm Hindistan’ı
dolaşmaya karar verdim. 3 gün çok güzel bir Otel’de  kaldım. Ve 3. günün sonunda sadece geri dönmek, bir an önce kaçabilmek istiyordum :))
Harika bir otel, çok lezzetli ayurvedik yemekler, karşımda deniz… Ama pislik anlatılamaz. Bu derece pislik beklentilerimin çok ötesindeydi. Her yer sivrisinek
doluydu. Etrafta ki gürültü, korna sesleri anlatılamaz boyuttaydı. Hindistan gerçekten insanın 5 duyusunun hepsini uyandırıyordu.  Bir sabah saat 06.00 da meditasyon
ve yoga yapmak üzere sahile indim. Meğer o saatte sahil tüm köy halkının tuvaletiymiş. Çömelerek tuvaletlerini yapıyorlardı. İnanamadım, Tanrı’ya ‘bana bunları neden
gösteriyorsun’ diye sordum. Sonra derin nefesler almaya başladım. Sorumun yanıtını bekliyordum. Sonra birden kalbim açılmaya başladı. O insanların yaşamı
buydu. Böyle öğrenmişlerdi. Öylesine doğal dı ki onlar için. Onlar da bana bakıp ‘sabahın 06 sinda bu kadının bizim tuvaletimiz de işi ne’ diyorlardı :))
2 aylık deneyimimin sonunda benim gözümde ki Hindistan insanın 5 duyusunu uyandıran, inanılmaz enerjiler ile yüklü müthiş bir kara parçası. Bir gün o kara parçasına
çok ihtiyacımız olacak. Bu günün medeniyetleri  kazalarla, depremlerle, başka doğal afetlerle değişim geçiriyor. Evren bizi yavaş yavaş buna hazırlıyor.
Günün birinde özümüze dönerek böylesine ilkel yaşamak zorunda kalabiliriz.Tıpkı Hindistan’da kiler gibi. O kadar ilkel, fakir, ama bir o kadar da zengin insanlar…