ŞİFACININ KENDİNİ ŞİFALANDIRMASI: Neden Her Zaman Mümkün...

Related discussions

serdar Discussion started by serdar 14 years ago

Reiki ya da diğer enerji temelli çalışmalarla ilgilenen kişilerin, bazen kendilerini iyileştirmeleri mümkün olmamakta, bu enerjilerle çalışmayan kişilere tabiri yerindeyse “tuhaf” görünecek bazı sorunları olabilmektedir. Bu bakış açısı “faydası olsa önce kendine olurdu”... gibi önyargılara, hatta korkuya sebep olmaktadır. Aynı duruma, kendi mesleğim de olan “klinik psikoloji” camiası üyelerinde ya da ruh sağlığı hastalıkları uzmanlarında da rastlandığı düşünülür. Her psikoloğun biraz “deli” olduğuna dair imalar ya da gizli ön kabuller de toplumda oldukça yaygındır. Onlar da bir tür “ruhsal şifacı” sayılabilmekle birlikte Psikolojinin “bilim” kimliği dolayısı ile bu konuyu ayrı bir yazı dahilinde değerlendirmeyi daha uygun buluyorum. Şimdi elimden geldiğince maddelendirerek bu noktalara değinmeye ve sebeplerini açıklamaya çalışacağım:

 

1.ŞİFACILARIN ETERİK BEDENLERİNDEKİ ENERJİ FREKANSI, NORMAL BİRİNE KIYASLA DAHA YÜKSEKTİR. Şifacılar, farklı enerji türlerine uyumlandıklarında, bu enerjilerin sahip olduğu frekansı taşımaya başlarlar. Yani, uyumlama ile, normal bir insanın enerji bedeninde akan enerjiden daha fazlasına sahip oldukları gibi enerjinin niteliği de değişir. İşte yüksek enerji bantlarında çalışan enerjilere sahip kişiler, enerjinin niteliğinden kaynaklı olarak, düşüncelerini isteseler de istemeseler de kuantum boyutta gerçekleştirmektedirler.

 

2.BU NEDENLE, ŞİFACILAR OLUMLU OLDUĞU KADAR OLUMSUZ DURUMLARI DA AYNI HIZDA VE KUVVETTE ÇEKEBİLİRLER. Bu durum, şifacıların çoğunlukla pozitif düşündüklerini olduğu kadar, negatif olan düşüncelerinin de, yani “korku ve endişelerinin” de aynı hızda ve kuvvette gerçeklikte tezhürünü olası kılmaktadır. Bu nedenle enerji çalışmacılarının başına “mucizeler” kadar, “felaketler” de aynı hızda ve kuvvette gelebilir. ZİHİN DİSİPLİNE KAVUŞMADIKÇA, BU ENERJİLERLE ÇALIŞMAK CİDDİ ANLAMDA TEHLİKE YARATABİLİR. İşte, şifacıların ruhsal gelgitlerini minimuma indirmeleri ve kati bir şekilde zihin kontrolü yapmaları, bu nedenle gereklidir. Yapılacak en temel şey, zihni disiplin etmek ya da bazı öğretilerde çalışmalarla kazandırıldığı üzere “zihni susturmaktır”. En azından “korktuklarının başına hemen gelmemesi” için:) Ama bu, her zaman o kadar kolay olmamaktadır.

 

3.ENERJİ SİSTEMLERİNE UYUMLANMADAKİ KOLAYLIK, KİŞİLERİ TEMKİNLİ OLMAKTAN UZAKLAŞTIRMAMALIDIR. Enerji temelli sistemlere uyumlanmanın çok kolay olması -yani eğitim kısımını çıkartırsak, kanala uyumlanma sadece 3-5 dakikadır, eğitim eklenirse 8 saat kadar-, ücretin az oluşu ve kolay ulaşılabilirlik” gibi faktörler, bu çalışmalar için gerekli alt yapının ve hazırlığın olup olmamasının göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Ama ruhsal yapıdaki hazır olmama hali, bir çok sorunu da beraberinde getirebilir. Bedende dolaşan enerjinin bu niteliğinden dolayı şifacılar -fiziksel ya da ruhsal farketmez, ayırmıyorum- diğer kişilere göre çok nadir hastalanırlar. Ama bir kez hastalanırlarsa, bu durum hastalığı, normalden daha fazla yaşamalarına sebep olabilir. Bunun bir çok farklı sebebi vardır: İLKİ; bir çok enerji sisteminin, “negatif karma çözmeye” da da “DNA aktivasyonu” gibi amaçlara, uyumlanma ile kendiliğinden girişmesidir. Yani kişi bunu hedeflese de hedeflemese de... Çoğunlukla hem fikir olunan görüş, USUİ REİKİ 2 ve KARUNA REİKİ’NİN negatif karmayı çözmedeki etkisinden dolayı, kimi bireylerde bazı duygusal problemlerin daha yoğun yaşanmasına ya da çözülmemiş hayat dersleri ile bu sefer kesin olarak çözmek üzere onlarla yeniden karşılaşmalarına sebep olabildiğidir.

 

4.ALGI VE DAVRANIŞ SİSTEMİNDE DEĞİŞİKLİKLER: DELİLİK? Bunun yanısıra “ŞAMANİK ŞİFA SİSTEMLERİ” gibi kanal enerjileri, bedensiz varlıklarla ciddi anlamda çalışmayı ya da en azından uğraşmayı gerektirebilir. Eğer kişinin algı, inanç ve baş etme sistemi güçlü değilse, ya bunların çekimine fazlasıyla kapılır ve gerçeklikten kopar ya da yoğun bir korku ile zihin sistemini , geri dönüşü olmayan ya da tamiri zor şekilde bozabilir. Yine, “Sabahları kolay uyanamama, kronik yorgunluk, tartışma ve rekabet gibi becerilerde körelme, auranın genişlemesi nedeniyle dar ve kısıtlı mekanlarda kalamama, sebepsiz huysuzlaşma, kalabalığa, gürültüye aşırı duyarlılık, yabanileşme, içe kapanma ve normalden daha sinirli olma” gibi bazı yan etkiler görülebilir.

 

A.BEYİN DALGALARINDA FARKLILAŞMA: ŞİFACILAR TUHAF KİŞİLER Mİ? Kişi üst düzey bantlara uyumlandıkça, “kolay transa geçme, çabuk dalma, buna eşlik eden sabit ve dalgın bakışlar, sesin frekansının düşmesi, dalgınlık hali,normalden fazla uyku isteği hatta ayakta uyuyormuş görüntüsü” artabilir. Çünkü normal bir kişi “Alfa” dalgasında iken, bir şifacı çok kolay “Teta” dalgası frekansını bilinçli olarak tutturur. (deneylerle desteklenmiştir*)

 

B.SAĞ BEYİN SOL BEYİN KULLANIMINDAKİ FARKLILAŞMA: Tüm şifacılarda olmasa da, kimilerinde “konuşma becerisinin zayıflaması, unutkanlık ya da kelime hafızasının anlık şekilde kaybolması” gibi görülebilir. Çoğunlukla enerji çalışmacısı olmayan kişiler tarafından, en hafif tabiriyle “tuhaf” karşılanan bu durumun asıl sebebi, enerji temelli sistemlerin “sağ beyinle”** ilgisi olmasıdır. “Sağ beyin faaliyetleri” dediğimiz türdeki sanat ve yaratıcılık gerektiren faaliyetler, meditatif halden de sorumludur. İşte bu hal içindeki çalışmacı, bir sol beyin faaliyeti olan “yeni bilgileri öğrenme, hafızaya alma, bildiğini geri getirme vb.” konularda bazen zorlanabilir. Bu zorluk, en çok yeni bilgileri öğrenmede görülür. Örneğin Reiki eğitimlerim esnasında ve birine reiki verirken genelde Teta dalgasındayımdır. Ve eğitimi vermek nispeten daha kolaydır çünkü zihnimde depolanmış olan halihazırdaki bilgileri çıkartmak (eğitim bilgilerim) zor değildir. Ama eğitim verdiğim kişilerin isimlerini o anda öğrenmek ve geri çıkartmak benim için çok zordur. Eğitimlerim esnasında kişlerin isimlerini ya da bazı kişisel bilgilerini defalarca kez sorduğum olur. Bu durum karşımdakiler tarafından iyi bir dinleyici olmadığım ya da söylenenleri önemsemediğim şeklinde kimi zaman yanlış yorumlanabilir. İşte iki durum arasında kolaylıkla kayan çalışmacılar için, bu durum kimi zaman zorluk yaratabilmektedir.

 

5.GÜNLÜK YAŞAMA UYUMDA ZORLUK: Şifacının yaşadığı bir diğer zorluk, şifa çalışmaları ile eğer var ise mesleği ya da günlük hayatın gereklilikleri arasında bir denge kurmaktır. Bir kere ilgilendiğimiz konular dolayısı ile şifacı, günlük yaşamın bir süre sonra nispeten “daha tatsız, renksiz, yavan” olduğunu düşünebilir. Çünkü orada “parlayan ışıklar, bize rehberlik eden vizyonlar, sesler, düşünceler, mucizevi tattaki olaylar” yoktur. Ya da, şifacı öyle görür... Bu durum onun “sıkıcı ve mecburi” çalışma saatlerinden kaçmasına, meditasyonun, rüyaların ve uykunun masalımsı ve daha korunaklı dünyasına saklanmasına ve gerçek savaşlar vermeyi ihmal etmesine yol açabilir. Bu bocalamaya, yeni kazanılan yetilere ek olarak bazı günlük hayat becerilerinin azalması da eklenince, ciddi anlamda uyum sorunu yaşanabilir. “Akışa bırakma” bazen iş hayatımızda bizden beklenen “hırs, azim ve çalışkanlık” gibi özelliklerimizi kaybetmemize yol açabilir. Ne de olsa başka bir iş bulunur, ne de olsa rızık bir yerlerden gelir, nasıl olsa rekabetin ve en iyisi olduğunu göstermenin artık o kadar da bir önemi yoktur...Bunu aşmanın bir yolu, yaşama tutunmak, sosyal olaylara duyarlılığı yitirmemek ya da dünya ile köklerimizi kuvvetlendirecek bazı aktivitelere (savunma sanatları, spor vb) yönelmektir.

 

6.SEZGİSEL BİLGİYİ ZİHİNSEL BİLGİDEN AYIRMA BECERİSİ KAZANMA: Enerji temelli çalışmalar kişinin yeteneklerine göre, çoğunlukla şifa enerjisinin yanısıra başka özellikler de kazandırırlar. Önceden de belirttiğim gibi, ruhsal gelişim yolu olan bu çalışmalar, “sezgilerin kuvvetlenmesi, rehber rüyalar, eş zamanlı ya da zamanda kayarak olgulardan haberdarlık, karşmızdakinin duygu ve düşüncelerinden haberdarlık, astral seyahat” hatta burada söylemeyi çok uygun görmediğim başka beceriler de geliştirebilirler. Bunlar zihnin şüpheleriyle gölgelenmedikçe, “saf bilgidirler”. Ama pür, endişesiz bir zihin, genelde günlük hayatın akışında zorlukla sağlanabilir. Bu nedenle kişi, sezgileriyle kendi zihninin oyunlarını ayırmakta kimi zaman zorlanabilir. Eğer aklımıza aniden gelen her bilgiyi, “sezgisel ve doğru bilgi olarak yorumlarsak, korku ve endişelerimizimn yönlendirdiği zihinsel çıkarımlarımızı “doğru bilgi” olarak kabul etme hatasına düşebiliriz. Ben bu farkındalığım nedeniyle, sezgisel bilgilerime “ancak uyku ile uyanıklık arasındaki zaman periyodunda” güvenebilmekteyim. Ya da o kişi ya da durum hakkında “hiç bir beklentim, korkum, endişem ve arzum yoksa” sezgisel bilgiyi sağladığımdan emin olabiliyorum. Bu da ancak bir kişi ile “ilk karşılaştığımda” ya da o durum hakkındaki “ilk kanaatimde” mümkün olabilmektedir. Bu esnada gelen bilgileri doğru kabul etmeyi öğrendim, siz de kendinize has “doğru sezgisel bilgi” zamanlarınızı hissederek bulabilirsiniz. BİTİRİRKEN... Şifacı olmak, bence bir seçimdir ve en keyiflisinden yürünebilecek bir hayat yoludur. Ben, tüm bu olumsuz gibi algılanan durumlara karşın, enerji temelli çalışmaları severek yapmakta ve hayatımın bir parçası kılmaktayım. Her uyumlanma benim için yeni bir yolculuk oldu ve olmakta... Buna karşın, hayal gücümüzü gerçeklik olarak algılamamak, fazladan ego geliştirmemek, "melek, peygamber illüzyonuna kapılmamak”, yeryüzünde bize düşen hayat ve sorumluluk derslerimizden kaçmamak, bence dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Sevgimle:)

 

-ALINTI-

Replies
sevgim
sevgim Yazıyı gerçekten çok beğendim. Teşekkür ederim. Bir de şu açıdan ele alabiliriz bu konuyu. Bir şifacının kendinden beklentisi ve bir şifacıdan... Show more 14 years ago
loader
loader
Attachment
sevgim
sevgim Şifacı kendini de başkalarını da daha fazla düşünür kanaatindeyim. Sevgimle... 14 years ago
loader
loader
Attachment
umranakyurt
umranakyurt Güzel ve yaşanırlığı olan bilgiler. Teşekkürler.Sevgiyle kalın.. 14 years ago
loader
loader
Attachment