RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ
Related discussions
-
Ruhsal Zekâ
0 Replies Posted in Her Telden :)
- Farkındalık Ve Nefes Çok aydınlatıcı bir yazı paylaşımınız için teşekkürler..
-
KORKULARIN KABULÜ, SEVGİYE DÖNÜŞTÜRME VE OLUMLAMA
paylaştığınız konu çok değerli ama çok uzun 21 gün boyunca bu olumlamaları devam ettirebilmek zor geliyor.
1 reply Posted in Her Telden :)
Sağlıklı olmak ruhun bedeni idare edebilmesi ile çok ilgilidir. Japonlar duygularını kontrol eden, herşeyi kontrol edebilir derler. Duygularını kontrol edebilen, fiziksel bedenini de kontrol edebilir. Hastalıkların en önemli nedenlerinden biri de psişiktir, organik bedendeki rahatsızlıklar, en önce ruhsal bedende başlarlar. Bedeni eğiten ruh, onun hastalıklarına da deva olabilir.
Her yeniden doğuş, ruhun beden üzerindeki hakimiyetini arttırır, ruhu kuvvetlendirir, ruhun beden kabul ettiğimiz arabayı daha iyi idare etmesini sağlar. O nedenle insan ne kadar çok enkarne olmuşşa, o kadar aydınlanmaya yaklaşmıştır. Çevrenizdeki büyükleriniz belki kozmik alemde, sizden çok daha genç ruhlardır. Belki bu dünya yaşamında onlarla beraber olmanız, onların gelişimine yardım için size verilmiş bir ödevdir. Kim bilir... İnsan denen varlık kainatın sonsuz zamanı içinde, çok kısa bir zaman olan, tek bir ömrü geçirmek için yaratılmamıştır, eğer öyle olsa idi, insan Tanrı için bu kadar değerli olmazdı.
Her insan hata yapar, ruhun gelişmesi için bu gereklidir, önemli olan hatalardan ders almak ve gerektiğinde özür dilemeyi bilmektir. Kozmik alemdeki genç ruhlar, yaşlı ruhlara göre çok daha fazla hata yaparlar, yükselmeleri bu hatalar üzerinde olur. Hataları onlar için çıkmaları gereken basamaklardır. Ruhun edindiği her önemli bilginin başında, bir hata vardır. Yaptığımız her davranış sonsuz zaman diliminde bize geri döner, bu hayat veya başka hayatlarımızda. Hata veya güzel davranışı bir tenis topu gibi düşünün, topa vurursunuz karşınızdaki de hiç geçikmeden size iade eder topu. Güzel bir top, güzel bir top olarak geri döner. Bu spirituel dünyada karma yasasıdır.
Hep yazıyoruz, okuyoruz sevgi, karşılıksız sevgi. Sevgi bizler için duygusal bir tatmin olmamalıdır, kendimizi mutlu etmek, egomuzu okşamak için sevmemeliyiz. Sevgide samimiyet çok önemlidir, yoksa o büyük sevgi çok kolay nefrete dönüşebilir. Gerçek sevgi yok olmaz , yolunda gitmeyen şeyler bile onu yok edemez. Saf sevgi nedensizdir ve hiç birseye bağlı değildir. Ancak bu dünyada arzu ve isteklerimiz doğrultusunda severiz. Benim istediğim şekilde olursan seni severim deriz. Eğer arzumuz doyuma ulaşmaz ise kızar, öfkeleniriz. Gül olan sevgimiz ikinci dakika dikene dönüşür, ateş olur yakar. Gerçek sevgi tamamen saf bir duygudur, fiziksel bedene ait bir duygu degildir. Saf olan sevgi ruha aittir. Gerçekten sevilmek için, önce kendimiz gerçekten sevmeliyiz.
Sevilen kişi kontrol altına alınmamalı, aksine çok serbest bırakılmalı, sevgi özgür olmalıdır. Gerçekten sevdiğiniz kişilere bir bakın, onun nesini seviyorsunuz? Ölümlü olan bedenini mi, yoksa ölümsüz olan ruhunu, gözlerinin arkasındaki gerçek onu mu? Kendinize bir aynada dikkatlice bakın, oradaki kişi kim, siz o musunuz, yoksa siz çok daha derinlerde, o bakan gözlerin, çok daha arkalarında bir yerlerde misiniz? Siz bile kendinizin aslında nerede olduğunu bilmiyorsunuz, Kendiniz, kendiniz içinde, bir sırsınız, gizemsiniz. Ancak kendinizi diğerlerine belli etmek için, bu fiziksel bedene ihtiyacınız var ama bu beden, gerçek siz değilsiniz. Üzerimize giydiğimiz elbisenin, biz olmadığımız gibi. İnsan olarak en önemli görevlerimizden biri de, ruhumuzu Tanrısal Benliğimizin koşulsuz sevgisi ile doldurmaktır, böylece başkalarına pozitif ve uyumlu enerjiler gönderir, dünya üzerindeki değerimizin farkına varır, ölümsüz ruhumuzun bir ışık gibi parlayıp, yücelmesini sağlayabiliriz.
Yaratıcı bizi sadece yaratır, Tanrısal dünyada seçtiğimiz rolümüzle buraya geliriz, Tanrı gerisine karışmaz, Dünya’da doğumumuzla beraber, O artık gözlemci durumuna geçmiştir. Kozmik alemdeki bir dünyada, ruh artık bedenli bir şekilde hürdür ve yaptıklarından iyisiyle, kötüsüyle sorumludur. Düşe kalka ilerler. Başaramazsa yanlışlarını düzeltmeye tekrar gelir, başaramadıklarını, eksik kalanları başarmaya çalışır. Tanrı bize ceza veya ödül vermez, ama sesimizi duyar, yardım ihtiyacımız olduğunda istersek elimizden tutar. Önemli olan ona seslenmeyi bilmek, açık ve temiz bir kalple yaklaşmaktır. Hiç kimse kötü karma veya kaderini değiştirmek için kalpten dua ederse, karşılık almadan döndürülmez. Kötü karma yaratmaya devam etmediği sürece, herkes için bağışlanma mevcuttur. Karmik düzende iletilen her istek cevaplanır.
Karma illaki başka hayatlarımızda etkindir diye bir olay yoktur, karma çoğunlukla yaşanılan o hayat içinde de sonuçlarını gösterebilir. Birkaç yıl içinde yapılan yanlışlar birikerek, birkaç ay içinde ortaya çıkabilir veya yaptığımız bir yanlış, karmamızı ömrümüzun sonuna kadar, olumsuz etkileyebilir. Kendi yanlış davranışlarımız sonucu oluşturacağımız kötü karmamızın suçunu, Tanrı’ya veya başkalarına yüklemeye çalışmak yapılacak en büyük hatadır.
Yaşadığımız her olayda daha once yaptığımız seçimlerin sonuçlarını görürüz. Ama hayatımızın daha sonraki günlerinde ve önümüze çıkan fırsatlarla gelecek günlerimizin gidişatini değiştirmemiz konusunda kısıtlanmayız. Ana hatlar hariç, herşey önceden belirlenmiş bir kalıp içinde oluşmaz yani. Karma ile biz, yaptığımız her olaydan sorumlu olma ve seçimlerimiz sonucu gelen, neticeleri kabul etme zorunda kalırız. Karma yanlız geçmis yaşamlarımız için değil, ama bu yaşamımız için de her zaman iş başındadır. Karma bizim bir parçamızdır, ondan kaçış yoktur ama onu değiştirmek bizim elimizdedir.Karmanın manası fiziksel ve ruhsal bedenimiz aracılığı ile yaptığımız olaylardır, bu olayları davranış, konuşma ve düşünce olarak gerçekleştiririz. Kişinin karması onun yaptığı olumlu ve olumsuz işlerden oluşur. Yaptığımız iyi ve kötü tüm davranışlar, hemen olmasa da eninde sonunda bize geri dönecektir. İnsanlar kendi eylemlerinin sonuçlarından kaçıp kurtulamazlar, yapılan kötü işler meyvelerini, yavaş yavaş ya bu hayat içinde, ya da bundan sonraki yaşamlarda verirler. Karma evrenin değişmez nedensellik yasasıdır. Eylemlerimizin sonuçlarından bizi hiçbir güç kurtaramaz, onun için yaptığımız tüm eylemlerin sorumluluğunu üstlenmek zorundayızdır.
Kötü bir olay yaptıktan sonra, bir çocuğun annesinden beklediği gibi Tanri'dan bizi af etmesini ve sevmesini bekleyemeyiz. Eylemlerimizin sonuçlarından kendimiz ancak kendi çabamız ile kurtulabiliriz. Başı ve sonu belli olmayan bu hikayede, baslangıç gibi görünen şeyler, başka olayların sonucu ve sonuç gibi görünen şeyler de başka olaylar dizisinin başlangıcıdır. Başlangıç ve sonuçlar yaşantılarımız içinde birbirine karışmış durumdadır. Karma sonuç değil irade ile başlatılmış bir sebeptir. Tesadüfler eseri alınan kararlar da yaşamımızda gerçek belirleyici olabilirler. Davranışlarımız ve sonucları arasında olağan üstü bir denge vardır, işte karma budur. Bir düşüncemiz diğer başka düşüncelerimizin doğmasınayol açar ki, karma yasası bu düşüncelerin yarattığı sonuçları birbirine bağlar. Şu andaki yaşantımız bize geçmişin hediyesidir ve geleceği şimdi oluşturuyoruz.
Işık ile... Petek Kitamura