elfida Discussion started by elfida 14 years ago

 alemi düşüncenin kavrayabileceğinden çok daha engindir. siz artık düşündüğünüz her şeye inanmadığınızda, düşüncenin dışına çıkar ve düşünenin siz olmadığınızı berrak bir biçimde görürsünüz.

zihin bir yetersizlik hali içinde bulunur. ve bu yüzden daima daha fazlasını ister. siz zihinle özdeşleştiğinizde, çok kolayca sıkılır ve huzursuz olursunuz. can sıkıntısı zihnin daha fazla uyarımının, daha fazla düşünce besininin açlığını çektiğini ve açlığının doyurulmadığını gösterir.

can sıkıntısı hissettiğinizde, zihnin açlığını bir dergi okuyarak, bir telefon konuşması yaparak, tv. izleyerek, internette gezinerek, alışverişe çıkarak doyurabilirsiniz ya da -ve bu çok yaygın bir şeydir- zihinsel yoksunluk duygusunu ve onun daha fazlasına duyduğu ihtiyacı bedene aktararak ve daha fazla yemek yiyerek geçici bir doyum sağlayabilirsiniz.

ya da canı sıkılmış ve huzursuz olarak kalabilir ve böyle olmanın nasıl bir his verdiğini gözlemleyebilirsiniz. bu hisse farkındalık getirdiğinizde, birden o hissi adeta bir alan ve dinginlik kuşatır. bu başlangıçta azdır, ama içsel alan duygusu büyürken, can sıkıntısı hissinin yoğunluğu ve önemi azalmaya başlayacaktır. böylece, can sıkıntısı bile size kim olduğunuzu ve olmadığınızı öğretebilir.

siz -canı sıkılmış kişi-nin siz olmadığını keşfedersiniz. can sıkıntısı sadece içinizdeki koşullanmış bir enerji devinimidir. siz öfkeli, üzgün ya da korkan kişi de değilsinizdir. can sıkıntısı, öfke, üzüntü ya da korku -sizin- değildir. onlar insan zihninin koşullarıdır. onlar gelir ve giderler.

gelip giden hiçbir şey siz değildir.

ben sıkılıyorum. bunu kim bilmektedir?

ben öfkeliyim, üzgünüm, korkuyorum. bunları kim bilmektedir?

siz bilinen koşul değilsiniz, siz bilişsiniz.

                                                                                                           e.tolle