Spiritüalite çok ciddidir. Ve siz spiritüel iseniz, çok iyi olduğunuz varsayılır. Hayatınızın her gününde sayısız yansımalarınız olur. Onlardan bazıları sizi deli eder. Biz, "insan" yansımalardan söz ediyoruz. Aslında, biz çoğu zaman merak ediyoruz, eğer sizin kendi güzelliğinizi size yansıtan bir doğa olmasaydı acaba ne olurdu diye, çünkü sizin "insan" yansımalarınız çoğunlukla çok kasvetli ve hiç de eğlenceli değiller. Belki de doğayı bunun için yarattınız, böylece kendi yüceliğinizi, güzelliğinizi, huşu verici gücünüzü gerçekten anlayasınız diye. Daha önce de söylediğimiz gibi, spiritüalite iyi olmakla ilgili değildir. O olmakla, her an, her durumda insan olmakla ilgilidir. Bütün sevinci, bütün acısı ve kederi ile an içinde olmak ve bunun ne kadar güzel olduğunu bilmekle. Hatta öfke ve hiddet -her ne ile ise- canlısınızdır, onu siz seçmişsinizdir. Bu, aydınlanmaya götüren fırtınalı bir yoldur. Onun için şükran duyun. Eğer böyle olmasaydı, bu sizin için pek sıkıcı olurdu. Siz ona tiryaki olmuşsunuz. Onu seviyorsunuz. Eğer sevmeseydiniz, o olmazdı ve bu ikiye-bölünme de hepsinin içinde en harika ve mizah dolu olandır.
Korku bir kutbiyettir. İnsanlık gerçekten özgür iradeye, seçme özgürlüğüne sahiptir. Siz istediğiniz kutbu seçebilirsiniz, korkuyu ya da sevgiyi. Böylece, kendinizi korkunun pençesine düşmüş bulduğunuzda, şöyle diyebilirsiniz: "Şimdi gerçekten hangisini istiyorum?" Çoğu zaman, incelediğinizde fark edeceksiniz ki korku sizin kendi hakkınızdaki inancınızdan ve sizin realiteyi algılama biçiminizden kaynaklanmaktadır. Siz inanç yapınızı ve kim olduğunuz hakkındaki inancınızı değiştirdiğinizde, korku kalmayacak. Bununla birlikte, sevgili varlıklar, yine de unutmayalım: korku geçerlidir. O sizin bir veçhenizdir. O da, sevgi olmayan diğer her şey gibi, dönüşüme uğratılabilir. Fakat siz korkuyu bastırmaya, itip uzaklaştırmaya ya da yok saymaya çalışarak onu dönüşüme uğratamazsınız, çünkü bu bir geçersiz kılma olur ve geçersiz kılmaya kalktığınız her ne ise onu güçlendirirsiniz.
İster korku, ister sevgi olsun, hissetmekte olduğunuz her ne ise, onu evrene projekte ediyorsunuz. Öyleyse, korkmakta olduğunuz her ne ise, onu kendinize çekeceksiniz. Düşünmekte olduğunuz şeylerin bilincinde olmanız yararınıza olur. Düşünceleriniz bir güçtür. Düşünceleriniz elektromanyetik enerjidir. Düşünceleriniz realitenizi yaratır. Sizin inanç kalıplarınız kendi evreninizin fikir yapılarıdır ve siz, sevgili varlıklar, evreninizin merkezî güneşisiniz. Daima, daima neye inandığınızı incelemeniz gerekir. Sizin inanç yapılarınız, çoğu zaman, sizin hapishane parmaklıklarınız gibidir. Onlar sizin bilinciniz içinde oturduğunuz hücrelerdir ve şimdi artık hücre duvarlarının çökmesinin ve sizin genişlemiş bir bilince, genişlemiş bir farkındalığa geçmenizin vakti gelmiştir. Farkında olmanız gereken tek şey arzunuzu seferber etmektir ve böylece, günbegün, öğrenmek, neye inandığınızı anlamak için gerekli durumları kendinize çektiğinizi göreceksiniz. Kendi hakkınızda neye inanıyorsunuz ve bu inanç yapılarınızın herhangi bir bölümünü yadsımak değildir, sadece kim olduğunuzu kabul ve tasdik etmektir. Böyle büyürsünüz. Bu kadar basit, sevgili dostlar, bu kadar basit.
Spiritüalite çok ciddidir. Ve siz spiritüel iseniz, çok iyi olduğunuz varsayılır. Hayatınızın her gününde sayısız yansımalarınız olur. Onlardan bazıları sizi deli eder. Biz, "insan" yansımalardan söz ediyoruz. Aslında, biz çoğu zaman merak ediyoruz, eğer sizin kendi güzelliğinizi size yansıtan bir doğa olmasaydı acaba ne olurdu diye, çünkü sizin "insan" yansımalarınız çoğunlukla çok kasvetli ve hiç de eğlenceli değiller. Belki de doğayı bunun için yarattınız, böylece kendi yüceliğinizi, güzelliğinizi, huşu verici gücünüzü gerçekten anlayasınız diye. Daha önce de söylediğimiz gibi, spiritüalite iyi olmakla ilgili değildir. O olmakla, her an, her durumda insan olmakla ilgilidir. Bütün sevinci, bütün acısı ve kederi ile an içinde olmak ve bunun ne kadar güzel olduğunu bilmekle. Hatta öfke ve hiddet -her ne ile ise- canlısınızdır, onu siz seçmişsinizdir. Bu, aydınlanmaya götüren fırtınalı bir yoldur. Onun için şükran duyun. Eğer böyle olmasaydı, bu sizin için pek sıkıcı olurdu. Siz ona tiryaki olmuşsunuz. Onu seviyorsunuz. Eğer sevmeseydiniz, o olmazdı ve bu ikiye-bölünme de hepsinin içinde en harika ve mizah dolu olandır.
Korku bir kutbiyettir. İnsanlık gerçekten özgür iradeye, seçme özgürlüğüne sahiptir. Siz istediğiniz kutbu seçebilirsiniz, korkuyu ya da sevgiyi. Böylece, kendinizi korkunun pençesine düşmüş bulduğunuzda, şöyle diyebilirsiniz: "Şimdi gerçekten hangisini istiyorum?" Çoğu zaman, incelediğinizde fark edeceksiniz ki korku sizin kendi hakkınızdaki inancınızdan ve sizin realiteyi algılama biçiminizden kaynaklanmaktadır. Siz inanç yapınızı ve kim olduğunuz hakkındaki inancınızı değiştirdiğinizde, korku kalmayacak. Bununla birlikte, sevgili varlıklar, yine de unutmayalım: korku geçerlidir. O sizin bir veçhenizdir. O da, sevgi olmayan diğer her şey gibi, dönüşüme uğratılabilir. Fakat siz korkuyu bastırmaya, itip uzaklaştırmaya ya da yok saymaya çalışarak onu dönüşüme uğratamazsınız, çünkü bu bir geçersiz kılma olur ve geçersiz kılmaya kalktığınız her ne ise onu güçlendirirsiniz.
İster korku, ister sevgi olsun, hissetmekte olduğunuz her ne ise, onu evrene projekte ediyorsunuz. Öyleyse, korkmakta olduğunuz her ne ise, onu kendinize çekeceksiniz. Düşünmekte olduğunuz şeylerin bilincinde olmanız yararınıza olur. Düşünceleriniz bir güçtür. Düşünceleriniz elektromanyetik enerjidir. Düşünceleriniz realitenizi yaratır. Sizin inanç kalıplarınız kendi evreninizin fikir yapılarıdır ve siz, sevgili varlıklar, evreninizin merkezî güneşisiniz. Daima, daima neye inandığınızı incelemeniz gerekir. Sizin inanç yapılarınız, çoğu zaman, sizin hapishane parmaklıklarınız gibidir. Onlar sizin bilinciniz içinde oturduğunuz hücrelerdir ve şimdi artık hücre duvarlarının çökmesinin ve sizin genişlemiş bir bilince, genişlemiş bir farkındalığa geçmenizin vakti gelmiştir. Farkında olmanız gereken tek şey arzunuzu seferber etmektir ve böylece, günbegün, öğrenmek, neye inandığınızı anlamak için gerekli durumları kendinize çektiğinizi göreceksiniz. Kendi hakkınızda neye inanıyorsunuz ve bu inanç yapılarınızın herhangi bir bölümünü yadsımak değildir, sadece kim olduğunuzu kabul ve tasdik etmektir. Böyle büyürsünüz. Bu kadar basit, sevgili dostlar, bu kadar basit.
P’taah, Pleiades Mesajları, Jani King, Çev: Jale Gizer Gürsoy, Akaşa -1998.