Mutluluk; çok şeye sahip olmak mı yoksa az şeye mi ihtiyaç...

pınar Discussion started by pınar 14 years ago
YASEMİN AKBEL "GÜNCE"
 

Ne kadar ciddi yüzlerimiz fark ediyor musunuz?

Bebekler doğar doğmaz içgüdüsel olarak ağlarlar ancak dört hafta sonra gülümsemeye başlarlar. Anne ve babanın bundan mutluluk duyduğunu hissettikçe bebeklerin gülmeleri fazlalaşır. Bebekler o pembe dudaklarını yaya yaya tepkilerini gülerek belli etmeye başlarlar. Sebebe ihtiyaçları yoktur. Gak desen gülücük, guk desen kahkaha. Kıkır kıkır gülerler. Oysa bir bebeğin dolu dolu gülümsemesi nasıl mutlu ediyorsa çevresindekileri; bir insanın gülümsemesi de, şen kahkahası da aynı etkiyi yaratır.

Büyüdükçe gülmeyi unutmaya başlarız. Sonra gülmememiz için gereken uyarı miktarlarının da dozu artar. Büyüyoruz ya!

Gülen adam sevilmez bizim toplumda. Cadde de sokakta, herhangi bir yerde bir kahkaha patlat, sonra bak bakalım insanların yüzlerine.

Hişşşt Gülme!

Sen deli misin?

Bak herkes duyacak!

Çok ayıp!

Kadın gibi ol! Erkek gibi ol!

Ağır ol!

Kendin gibi olmak zordur.

 

Büyümek = Ciddileşmek.

Çok uzun zamandır bakıyorum insanlara çok basit bir şey olan gülmek dünyanın en zor şeyi olmuş insan hayatında… Gülmeyi unuttuk, iletişim kuramıyoruz, sözcüklere sığınıyoruz oysa sözcükler yetersiz…

Şartlar ne olursa olsun gülebilecek insanlara ihtiyaç vardır her toplumda…

Neden bize gülmenin ayıp, hafif görünmek olduğunu söylemişler. Biraz fazla gülünce ardından kötü birey geleceğini, yüksek sesle gülmenin ayıp olduğu;  beynimizin içine kazınmış. Bizim toplumumuz da, özellikle erkekler için gülmek “hafiflik” olarak kabul edilip “karı gibi gülme!”,gibi sözlerimiz olduğu için de az gülüyoruz belki de.

 

Somurtkanlık itibarla eş değer gösterilmiş. Bize büyük insanların hikâyeleri anlatılırken yaptığı işler anlatılmış; çocukluğunda yaptığı komiklikler, sanki bir tabu…

Siz hiç reklâm panolarında bir işadamı, iş kadını ya da politikacıyı gerçekten içten bir gülüşle gördünüz mü?

Ciddi, koyu renk kıyafetleri içinde, zoraki bir sırıtma kondurulmuş insan siluetleri etrafımızda… Halbuki Einstein gibi bir dehanın 72. Doğum gününde dilini çıkarmış fotoğraf; kimse tarafından inkar edilemeyen bir insanın cesaretini, rahatlığını gösteren komplekssiz dir bana göre… Einstein başarısının sırrı sorulduğunda; “her zaman bir çocuğun sorabileceği kadar basit sorular sorup onu çözmeye çalıştım” demiş

Gülmek için çocuk veya deli olmaya gerek yok. Mecbur değilsiniz somurtmaya, erişkin olmak için. Gülün doyasıya. En çok da kendinize gülün. Hayat bir oyun. Aslında yarattığınız dramalarınızı sıyırdığınızda geriye, komik bir senaryo kalır.

 

  Gülünce ne mi değişir?

Şöyle içten kahkahalarla güldüğünüz zaman, ardından ne denli yorulduğunuzu fark edersiniz. Ondan sonra da üzerinize bir ağırlık, mutlu bir ağırlık çöker. İşte o zaman gülmenin ne kadar iyi bir şey olduğunu anlamış olursunuz. Gülmek bir çeşit dışa vurum gibidir. Gülerken kalp atışı hızlanır, derin nefes alınır, beyin tarafından 'endorfın' denilen kimyasallar salgılanır. Endorfin ise vücudumuzda gerginliği, ağrıyı azaltır.

Yaydığınız pozitif enerji etrafınıza dalga dalga bir salgın gibi yayılır. Ne zaman gülerseniz tüm enerjiniz evrenselliğe açılır.

Etrafınızı izleyin. Çok gülen insanlar hem uzun ve sağlıklı yaşarlar, hem de hayatları diğerlerine göre daha kolay geçer. 

Sevdiklerinizle oturun, konuşun, eğlenin; Çocuksu ve kuralsızca. İçinizden geldiğince, “Başkaları bana deli der mi?  korkusu olmadan katıla katıla gülün, en fazla da kendinize gülün…

“Bir keşiş araştırma için gittiği bir köyün mezarlığında dolaşırken, mezar taşlarının üzerlerindeki rakamlar dikkatini çeker... Mezar taşlarının üzerlerinde 9, 25, 879, 20500, 5666, 148 ve bunun gibi birbiriyle alakasız rakamlar vardır... Uzunca bir süre düşünmesine rağmen bu rakamların anlamlarını çözemeyeceğini anlayan keşiş, en sonunda köyün bilgesine danışmaya karar verir ve bilgeye bu rakamların günleri mi, yılları mı, yoksa saatleri mi gösterdiklerini sorar... Bilge gülümseyerek şu yanıtı verir: “biz bebeklerimiz doğduğu zaman bellerine bir ip bağlarız ve beline ip bağlı olan kişi, yaşamı boyunca her güldüğünde ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise ipteki düğümleri sayarak mezar taşına düğüm sayısını yazarız, böylece de o kişinin ne kadar yaşadığını anlarız.” der.

Özünüze yapacağınız en büyük iyilik,  bir avuç kahkahadır.

 

 Herkesin, korktuğu, çekindiği,"ağır",somurtkan, suratsız olmaktan dolayı saygı gösterdi bir insan olmaktansa, öylesine normal bir "İNSAN" olmayı yeğlerim ben kendi adıma. Çünkü gülmek; yaşamaktır, hayattır, mutluluktur…

Sevinmek, gülmek, haykırmak güzeldir. Gülümseyen bir yüz, hem gülümsemesini çevresine yansıtır ve hem de yüzünde gülümsemesinden izler kalır.

 


 

 Hayat kısa…

Hiç kimseye değil seslenişim sadece şahsıma... Her ne olursa olsun gülümse diyorum içimdeki ben'e... İçindeki umudu, sevinci yaşat... GÜLÜMSE...

Replies
burak
burak Hiç kimseye değil seslenişim sadece şahsıma... Her ne olursa olsun gülümse diyorum içimdeki ben'e... İçindeki umudu, sevinci yaşat... GÜLÜMSE... 14 years ago
loader
loader
Attachment