Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago

 

Yaklaşık bir saat düz ve oldukça hızlı (oradaki yol durumuna göre hızlı eşittir en fazla 50~60km/saat) yol aldıktan sonra Himalaya eteklerinden yukarıya tırmanmaya başlıyorsunuz.  Çay tarlaları da yaklaşık 2.000 metre daha yukarıya doğru sizinle birlikte tırmanıyor ve orada çalışanların insan değil, dağ keçileri olması gerektiğini düşünmeye başlıyorsunuz.  Bu zorlu, dik yamaçlarda çalışmanın zorluğu bir yana, buraya çalışmaya gelenlerin tarlalara nasıl ulaştıklarını bile hayal edemiyorsunuz!...

Evet, Size neden hedefe olan uzaklığı km bazında değil de hep saat olarak telaffuz ettiklerini daracık dağ yollarında aracınızla ilerlemeye başlayınca anlıyorsunuz.  Ortalama hız: 20 km/saat! Bu hızı motorlu bir aracın değil de dağın zirvesine doğru uçurumların üzerinden atlayarak tırmanan kararlı ve azimli bir keçinin üzerinde yaptığınızı düşünecek olursanız, neler hissedebileceğinizi daha iyi hayal edebilirsiniz.  Tek arabanın bile zor sığacağını sandığınız bu yollarda eğer karşınıza çıkan başka bir araba daha varsa, kendinizi tam bir maceranın içinde buluyorsunuz.  Her biri “Cesur Yürek” olan şoförler lunapark misali son ana kadar burun buruna ilerleyip, o anda mucizevî bir şekilde manevra yapıp olağanüstü bir durum yokmuş gibi yoluna devam ediyor.  O yollarda açık yan aynalara bile yer yok…

Samimi söylemek gerekirse, ben oralarda kendimi çok güvende hissediyorum, sanki bu dağlar beni ve yanımdakileri koruyormuş gibi geliyor.  Onun için tereddütsüz yoluma devam ediyorum.

Ama tüm bu anlattıklarım, çevrenizde gördüğünüz güzelliklerin yanında önemsiz detaylar olarak bir sonraki an unutuluyor.  Ve görkemli, mistik, sanki tüm dünyanın bitki örtülerini aynı yerde toplamış bir yer arabanızın camından önünüze çıkıveriyor! Yukarıya doğru ilerledikçe bambular seyrekleşir ve yerini olağanüstü güzellikte Himalaya çamlarına bırakır (Cedrus Deodara, ya da Deodar).  Bu çamların gövdesini görebiliyorsunuz,  ama kökleri ve zirveleri ile sanki yeraltına ve gökyüzüne uzanıp Himalaya’ların görkemini daha da pekiştiriyor gibiler!

Maymunlar! Yol boyunca ailecek şöyle sıra ile oturup, her geçen aracı inceleyip, arkasından dedikodusunu yapıyor gibi bir his bırakıyorlar.  Yani mahallenin meraklı teyzeleri ya da trene bakan inekler misali!

Bu arada hem inekler hem de trenler buralarda maymunlar kadar alışıldık öğeler! Evet, şu dağlarda, uçurumların eşiğinde dolaşan ineklerin işi ne dersiniz! Onlar da sanırım biraz keçilik karışmış melezler olmalı…

Trenlere gelince, buralarda ‘Himalaya Demir Yolları Treni’ işbaşında!  Kendisi dünyanın en yüksek yerleşim birimlerine tırmanan trenlerden!  Karayolu yerine trenle Darjeeling’e çıkmak isterseniz, 7 saatlik bir yolculuğu göze almalısınız.  Ama kendinizi Disneyland Himalaya şubesinde hissedeceksiniz! Zaten trenin ismi Toy Train! Yani Oyuncak Tren! Küçük, dar ve rengârenk boyanmış bu treni görünce binlerce metre yukarıya nasıl tırmanacağını sorgulamanız normaldir.  Ama 1879 yılından itibaren bu işlevi başarıyla sürdürmekle kalmadı, korunması gereken tarihi dünya mirası payesine de UNESCO tarafından layık görülmüştür.  Oyuncak olduğuna bakmayın!