Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago

"Çayların Şampanyası” denilen Darjeeling Çay Ülkesine ulaşmak için ilk önce New Delhi ya da Kalküta’ya ulaşmalısınız.  Sonrasında kullanmanız gereken yerli Havayolu Şirketi Jet Air. Şahsen diğer yerli hava yolu şirketlerini tavsiye etmiyorum bile! Gerek servis, gerek temizlik, yemek ve genel disiplin anlayışı açısından sadece bu Hava Yolu şirketinin Hindistan’da sizi memnun edeceğini düşünüyorum. (Bu arada tüm iç uçuşları önceden ayarlamanızı da ısrarla tavsiye ederim!)

Benim tırmanıştan önceki ‘son durak’ tercihim Bagdogra şehri; bu şehir Himalaya dağlarına iç hatlarla ulaşılabilecek en yakın olabilecek mesafede bulunuyor.  Buradan kiralayacağınız şoförlü bir Jeep sizi 3-3.30 saat içinde Bulutlar Ülkesine götürecek.

Yorucu uçuşlardan sonra sürprizlerle dolu yolculuk aslında burada başlıyor. Havaalanından ayrıldıktan 5-10 dakika sonra dağ tepelerinden düzlüklere kadar uzanmış Darjeeling çay bahçeleri başlar.  Görüntüsü harika! Uzaktan ağaçlar altında düzgün biçilmiş ‘bakımlı çim’ düzlüklerinin yaklaştıkça çay fideleri olduğu anlaşılıyor.  Bu; orman, tarla ve bahçe karışımı bir manzarayı oluşturuyor.  İnsan bu güzelliği görünce coşku ile arabadan atlayıp fotoğraf çektirmek için bir an bile tereddüt etmiyor!  Onlarca, yüzlerce kadın tepelerinde şemsiyeleriyle tarlalardan çay topluyorlar.

Eski zamanlarda bir gelenek vardı: çay o zaman Himalaya’ların sadece çok yüksek tepelerinde yetiştirilirdi. ( zaten şimdi de en kaliteli çay türleri tabii ki binlerce metre yukarıda yetişiyor. Açıkçası üzerinden uçakların inip-havalandığı tarlada yetişen ‘çay’ı kimse içmek istemez!...)

İşte o zamanlarda çay toplama mevsiminde tarlaya sadece küçük, belli yaşa erişmemiş kızlar ayak basabilirlerdi.  Çay toplamak, hazırlamak ve içmek kutsal bir uğraştı. Çünkü Darjeeling’in binlerce yıldır kutsal topraklarda yer aldığı biliniyor… Burada yetişen çay’ın enerjisi başka yerdekilere benzemediğinden, çay içme ritüeli de özeldi.  İnsan çay içerken bedenine dokunan sıcaklığı ve rahatlatıcı tadını hissederken, aynı zamanda çay’ın verdiği şifayı de bilinçli olarak kabul etmeliydi.  Manevi hiçbir olguya inanmasak bile, bu çay’ın yetiştiği yamaçların, dünya’nın en yüksek dağlarından gelen kar kokusu, en büyük miktarlarda bu dağlara düşen meteor tozu ile bezenerek, sağlıklı ve temiz olmanın getirdiği bir güç içerdiğini kolaylıkla kabul edebiliriz… İşte küçük kızların yalın ayaklarla bastıkları topraklardan, tertemiz elleriyle, özenle ve dua edercesine üzerine titreyerek her yaprağı koparılan çayın eski hikâyesidir anlattığım…

Tabii ki, İngiliz kültürü ve işin içine giren büyük paralar bu kutsallığın izlerini epey azaltmıştır.  Tarlalarda artık her yaştan kadınlar çalışır oldu; ve onların ritüelik olarak bir anda dua etmedikleri her ne kadar şüphe götürmezse de; o dağlar yine aynı dağlar, aynı meteor tozları ve kar taneciklerini taşıyan rüzgarlar orada hala esiyor.  Onun  için bu çaylar hala eşsizliğini koruyor…