Yoga ve Meditasyon - 1
Related discussions
-
Gökkuşağı Meditasyonu
0 Replies Posted in MEDİTASYON
-
Gassho Meditasyonu
0 Replies Posted in MEDİTASYON
-
Korku Meditasyonu
0 Replies Posted in MEDİTASYON
Replies
morgelincik
Bende yoga ve meditasyon yapmak istiyorum ama bu işi gerçek anlamda öğretecek bir eğitmen yada kurs bulamadım.
Bu konuda bilgisi olan bana yazarsa çok...Bende yoga ve meditasyon yapmak istiyorum ama bu işi gerçek anlamda öğretecek bir eğitmen yada kurs bulamadım.
Bu konuda bilgisi olan bana yazarsa çok sevinirim. Show more 14 years ago
Bu konuda bilgisi olan bana yazarsa çok...Bende yoga ve meditasyon yapmak istiyorum ama bu işi gerçek anlamda öğretecek bir eğitmen yada kurs bulamadım.
Bu konuda bilgisi olan bana yazarsa çok sevinirim. Show more 14 years ago
Yoga ve Meditasyon
Kimileri yogayı bir tür kültürfizik olarak görür, çoğu kez stretching (germe-esneme) ile karıştırılır; bazılarıysa sadece asâna’ları yoga sanırlar. Haksız da sayılmazlar. Çünkü asânalar, yoganın en gözegörünür tarafı olagelmiştir.
Hekimler bazı sağlık sorunlarının giderilmesinde bir tür destek etkinliği olarak hastalarına yoganın birkaç temel başlangıç hareketini önerirler. Kasların, kemiklerin ve eklemlerin dayanıklılık ve esneklik kazanmasını sağladığı için salt belirli asânaları önerenler de vardır.
Cimnastik ve bale eğitimleri sırasında; ameliyat sonrası nekahat dönemlerinde; lenf sistemi iyileştirme ve düzenlemelerinden, artrite karşı önlem ve sağaltım aracı olmaya; hattâ endokrin salgı bezlerinin çalışması üzerindeki olumlu etkilerine kadar pek çok konuda yoganın yararları üzerinde durulmaktadır.
Bütün bunlara ilaveten “kalp yogası”, hattâ “yüz yogası” gibi söylemleri de son zamanlarda fazlasıyla duymaya başladık. Kısacası yoganın sayılamayacak kadar çok yararından söz edilebilir; üstelik bunların tümü de bilimsel olarak kanıtlanmış gerçeklerdir... Yoga İle Sağlık, Yoga İle Gevşeyin... Zinde Kalın, hattâ Gençleşin... türünden kitaplar çeşitlenerek rafları doldurmaya devam ediyor; ancak bunların hiç birisi bizim anladığımız anlamda yoga olmadığı gibi, yoganın temel felsefesine ve asıl amacına yoğunlaşmadıkça elde edilecek yararlar sadece maddî ya da fiziksel olmaktan öteye gidemeyecektir. Oysa yoganın, temel felsefesi ile birlikte uygulandığında yukarıda sayılan veya sayılmayan daha pek çok göze görünür yararlarla birlikte fiziksel beden ve yaşamdan başka ruhsal, astral, eterik ve kozmik bakımdan, yeni başlayanların hiçbir biçimde tahmin dahi edemeyeceği daha pek çok olumlu etkileri ve yararları olacaktır. Üstelik bütün bunlar, biraz zekâ, ama daha çok duyarlılık ve yaratıcılıkla sizdeki potansiyelin değerlendirilmesi sonucunda elde edilebilecektir. Yeter ki zihninize yer etmiş o yılların kirini tozunu silkeleyip atmayı başarın.
Özellikle de yoganın ileri aşamalarında, meditasyon ile birlikte ulaşılacak merhaleler sayesinde önünüzde bambaşka bir dünyanın kapıları açılacaktır. Bir insanın hayatta deneyimleyebileceği en güzel şey meditasyondur.
Geçenlerde meditasyonu hiç bilmeyen bir tanıdığım biraz da kinayeli bir biçimde sordu; “Üstad, bu meditasyon dediğiniz şeyin uyuşturucudan ne farkı var? Bana ikisi de aynı şeymiş ve bağımlılık yaparmış gibi geliyor da...” Yanıtım basitti: “Hayattan hoşnut olmadığın için uyuşturucu kullanırsın. Uyuşturucu aldığında, onun etkisiyle belki kısa bir süre her şeyi çok güzel görebilirsin, ama etkisinden çıkınca hayat eskisinden de berbat görünür. Üstelik bir süre sonra da dozu yetersiz kalır, fazlasını istersin, tahribat giderek artar; buraya kadar tamam mı?”. “Evet, tamam” dedi. “Bak şimdi” dedim, “Meditasyona ancak çok daha olumlu bir ortamda başlar, ilerledikçe daha da özgür ve farkında olur; bu olumluluğu hisseder ve üstelik yansıtırsın. Hiçbir tahribat yapmadığı gibi, kişiliğini ve bilincini de doğal bir biçimde korur; meditasyondan çıkınca yaşamın daha da güzelleşir, anlam kazanır.”... “Anladım” dedi ama, gerçekte anlamadığı her halinden belliydi; hem zaten bilmeden anlaması mümkün olamazdı ki...
‘Namaz kılmak varken neden yogayla uğraşalım’ diyenlerle de çok karşılaştım. Aslında bunu sorarken bile gizlemeye çalıştıkları, inançlarının temelinde bulunan ve ölesiye yaşadıkları o gizli korku ve derinden derine hissettikleri müthiş şüphe gözlerinden okunuyordu. Ne kadar yazık... Neyse, kısacası dostlar, işimiz hiç de kolay değil.
Öğretmenlerimden Sogyal Rinpoche şöyle diyor: “Nasıl meditasyon yapılacağını öğrenmek bu yaşam süreniz boyunca kendinize verebileceğiniz en büyük armağandır. Çünkü sadece meditasyon yoluyla gerçek doğanızı keşfetme yolculuğuna girişebilirsiniz... Meditasyon aydınlanmaya giden yoldur... meditasyon zihni eve getirmektir... Büyük Doğal Sükûnet içinde rahatlayın...” Meditasyonu gündelik yaşamda kullandığımız sözcüklerle anlatmak ve açıklamaya çalışmak gerçekten de hayli zordur. Yaşanır, ama kolay anlatılamaz... Bir gün büyük usta Jamyang Khyentse Rinpoche’ye nasıl meditasyon yapılması gerektiğini sorduklarında şu çok yalın, şaşırtıcı, ama eşi bulunmaz yanıtı almışlar: “Bak, yapman gereken şey şu: Bir önceki düşüncen geçmişte kaldığında ve bir sonraki düşüncen henüz doğmamışken, tam o arada bir açıklık yok mu; işte o süreyi uzatmalısın. O, meditasyondur.” Yoga programlarınızda, izlediğiniz yönteme göre, herhangi bir aşamada zaten meditasyona merhaba diyeceksiniz. Esasen bu bir gereklilik, hattâ zorunluluk olup, yapılamazsa ne içsel dünyanızı keşfedebilir, ne de fiziksel dünyayı doğru bir bakış ve doğru görüşle algılayabilirsiniz. Çünkü meditasyon yapmak, tam olarak yaşamak ve yaşadığının farkında olmak demektir. O yogayı bütünleyen bir yolculuktur ve bu yolculuğun da başlıca amacı kendinizi bulmak, kendinizle tanışmak, kendiniz olmaktır. Ama unutulmaması gereken gerçek şudur: Daha kapsamlı ve geniş bir bilinçlilik durumu demek olan meditasyon, hiç kimsede gerçekte olmayan bir şeyi ortaya çıkaramaz; aksine, zaten varolan bir yere ve orada birşeye ulaşılmasını sağlar. Ama bu konuda aslâ acele edilmemelidir. Doğru zamanı ve sizin için doğru olan tekniği en iyi şekilde öğretmenleriniz ve ustalarınız belirleyecektir. İlkokul ikinci sınıf öğrencisine yedinci sınıfın dersini veremez, konularını da anlatamazsınız. Farkındalığın kaynağı hepimizin derinliklerindedir ve öğretmenin görevi, hiçbir koşulda belli bir inancı kabul ettirmeye çalışmak değil, öğrencilerin bunu kendi içlerinde bulmalarını sağlamaktır.
Hepimizin bildiği gibi öğretmenlik zor ama önemli, bir o kadar da hassas bir iştir. Ustalarımdan birisi şöyle sesleniyordu: “Kendinin farkında olmayan bir öğretmen, öğretmen olamaz. Henüz kendi ulaşamamış olduğu bir şeyi başkalarına öğretemez. – Osho –“ Ustam çok haklıydı. O yolu gösteriyordur, ama kendisi o yolun neresindedir, ya da ne kadarını yürümüştür ki?...
Bir başka büyük usta Jiddhu Krishnamurti ise şöyle söylüyor: Yaşamak öğretmekten önce gelir... Düşünme sürecini bilmeden meditasyon yapmak, bir hayâl, bir yanılgı yaratmaktır ve hiçbir gerçekliği yoktur... Düşünmek, belleğin bir yanıtıdır. Düşüncelerse sözcüklerin, simgelerin, fikirlerin kölesi olur. Buradaki ince farkları ve onlara eşlik eden duyguları doğru görmek gerekir... Meditasyon bütün bunlardan, yani düşünceden ve zihinden kurtulmaktır.” Bu kadar güzel anlatılabilirdi. Hocam burada düşünmenin doğasını anlatıyordu, peki ya bir de duyguların doğasına dalarsak işte o vakit işin içinden hiç çıkamayabiliriz.
Konuşmalarımda sıkça değindiğim bir husus da şudur: Yoga kişiye, kendi üzerinde, henüz içebakışa yönelmeden de kendiliğinden analitik çalışma yapabilme becerisi ve alışkanlığı kazandırır. Bunun ardından zihnin analizi ve gözlenmesi kolaylaşacak ve becerinin yeteneğe dönüşmekte olduğu görülecektir. Çünkü artık bir kez yola girdikten sonra kendi kendimizle, eskisiyle kıyaslanamayacak kadar çok iletişim içinde oluruz. Kendi kendini analiz doğru ve gerçekçi bir iletişimin anahtarıdır. Buradaki kritik nokta kendi kendimizi analiz ederken ne kadar nesnel ve tarafsız; yani gerçek anlamda ne denli iyi bir gözlemci olabileceğimizdir. Aksi halde o, gerçek “kendini bilme” olmayacaktır. Örneğin daha ilk aşamada fiziksel bedenimizi tanımaya nefesin işlevini, gücünü ve etkilerini algılamakla başlarız.
Bu aşamada en çok ihtiyaç duyacağımız şeyler cesaret ve sabırdır.
Yoganın oldukça özgün bir yönü de herhangi bir din ya da inançla ilişkili olmasının gerekmemesidir. Her tür inanç sahipleri de, inançsızlar da bir arada, insan zihnine bu tür sonradan yerleştirilmiş yükleri ve sanal ayrımcılık engellerini sorgulamaksızın yoga yapabilirler; sonra da herkes kendi yoluna gidebilir. Çünkü yogada koşullanma olmadığı gibi kendi inancını üstün görme kaygısı da yoktur. Aksine her tür koşullanmanın ötesine geçilmedikçe gerçek yogaya da ulaşılamaz. Çünkü yoga evrenseldir; bir bakıma varoluşu ve sonsuzluğu selamlamaktır. O yüzdendir ki size belli bir dinsel inancın (son zamanlarda hindu esaslı yogacılık yaygınlaştırılmak istenmektedir) empoze edilmeye çalışıldığı sözde yoga mekânlarından uzak durmanızı öneririm. Dinsel-inançsal koşullanma ile gerçek yoga bir arada olamaz.
Sonuç olarak, yoga ile daha bilinçli ve duyarlı bir yaşama yöneldiğinizi kısa zamanda farkedeceksiniz. Hiçbir inancı nedensiz olarak kötülemek doğru değildir. Ama dediğimiz gibi yoga evrenseldir; inanç boyutu ise özneldir ve o konudaki tercihiniz tamamen size kalmıştır. Aksine inançsal özgürlüğünüzü de en iyi yoga mekânlarında yaşayabilir; pekalâ bir budist, hindu, islam, hristiyan, musevi ya da zen izdeşi olarak bu çabanızı sürdürebilirsiniz.
Hint – islam kültürü içinde filizlenen, son dönemin büyük sufîlerinden Hazret İnayet Han yoga konusunda bakınız neler söylüyor:
“...sıkıntılarımız, hayal kırıklıklarımız, zaaflarımız ve beğenmediğimiz yanlarımız aslında kendi gerçek benliğimizi yeterince kavrayamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Biz yalnızca sahte benliğimizin bilincindeyiz, gerçek benliğimizin değil. Yapılması gereken gerçek benliğimizi ortaya çıkarmaktır... Tüm yoga uygulamaları, onların meditasyon ve zihinsel yoğunlaşmaları işte bu gerçek benliği ortaya çıkarmak içindir.” Şimdi soruyorum; bu söylemin Gautama Buda’nın, Dalai Lama’nın söylemlerinden ne farkı var? Hattâ Yûnus, Mevlânâ, Ferideddîn-i Attâr, Hallâc-ı Mansûr bundan farklı şeyler mi söylemiştir? Yani hangi toplumun içinden çıkıldığının bir önemi yoktur... İslamda meditasyon mu vardır? Nitekim islam şeriatı, sufîlere, mistiklere hep soğuk bakmış; onları sürekli dışlamış, hattâ onlara zulmetmiştir.
Hep söyledik, öğrencilerime, dostlarıma da böyle anlattım; doğal dindarlık işte budur: Sevgi içinde farkındalık...
Bir sufînin de gerçek yogacının da organize dinler tarafından kirletilmiş sözde kutsal kavramlarla işi olamaz. Çünkü o hayatı özgürce, sevgi ve merhametle, olgunlukla ve en önemlisi farkındalıkla yaşar.
Sevgili dostlar, gerçek bir yogacı hiçbir zaman sahte gurulara gereksinim duymaz; çünkü onun ışığı kendindedir.
Oysa ki son zamanlarda yine o çoktan modası geçmiş, çağdışı, akıldışı guruların ortalıkta boy gösterdiğini görüyoruz... Bilmem hâlâ ücreti karşılığında ‘mantra’ satanlar da var mıdır? İnternette biraz dolaşırsanız çoğu hindu kökenli bu tür sahtekârların ya da onların sözde müritlerinin ülkemizi mesken edindiklerini üzülerek görürsünüz. Gerçek yogacıların bir görevi de bu tür istismarcı asalaklarla kararlılıkla mücadele etmek olmalıdır. Vaktiyle büyük medeniyetlerin ve her türden özgür düşüncenin beşiği olmuş koskoca Hindistan’ı mahveden hinduizm yobazlığı maalesef ülkemize de sıçramıştır.
Transandantal Meditasyoncular, Hare Krişnacılar, Sahaja Yogacılar... bunların tümü arayışlar esnasında zihin bulanıklığı ve bilinç noksanlığı nedeniyle ulaşılmış olan yanlış kapılardır. Fırtınalı bir denizde iken, yaşama özgürce bakılabilecek sakin bir liman sanılarak sığınılan bu koylar çok ‘sığ’dırlar ve gerçekte oralarda, bir hapishaneden kaçmışken başka tür bir hapishaneye düşmüş ve zihninizi sadece başka bir esarete mahkûm etmiş olursunuz; hepsi o kadardır. Bunlardan bazıları sapkınlıklarını o kadar ileriye götürmüşler ki yayınlarında ve derslerinde (!), büyük yogilerin, gelişme aşamalarına göre insanüstü güçlere sahip olabildiklerini; örneğin “kendilerini görünmez yapabildikleri”, “yıldızlara ve güneşe dokunabildikleri”, hattâ en ileri aşamada “bir ölüyü bile diriltebildikleri” savını hiç sıkılmadan öne sürebilmişlerdir. Çok sayıda yandaş bulabilen bu merkezlerde çalışanlar örneğin levitasyonu (yerçekimini yenerek fiziksel bedenin yerden yükselmesi) başardıklarını basın ve yayın organlarında uluorta anlatabilmektedirler.