Related discussions

nills Discussion started by nills 14 years ago

   Aklın en yüksek amacı, mutlak bir düzen çabasıdır. Onun görevi hayatı ne pahasına olursa olsun korumak, deney ve bilgiyi düzene sokmak ve saklamaktır. O tutuculuğun ölçüsüdür. Aklın aşırı büyümesi her şeyin durdurulmasına, yani ölüme yol açar. O pratiğin bütünlüğünü saklar ve yüreğin yarattığı düzensizliği, kaosu giderir. Yürek her zaman uçar. Yürek köşkler, havaî malikâneler yapar, aşk uğruna kendisini yakmaya, aklın sağladığı her şeyi aşk uğruna yıkmaya ve feda etmeye hazırdır. Ayakları hiçbir zaman yerde değildir, hep duygularıyla yaşar. Akıl ise hep fayda ve mantıkla yaşar. Yürek patlaması tükenmez bir kaostur. Düşüncesiz ve düzensizdir. Orada yüce duygular, aşkın, şefkatin, yürekliliğin, yaratıcılığın ideali yaşar. Orada hayal yaşar. Yürek durmaksızın arzular, tasarılar kurar. Akıl ise asla! O rahatını arar ve bu onun doğal halidir. Yürek ise bu rahatı bozar. Yürek “yıldızlara gitmek istiyorum” der. Akıl, “yeri unutma” diye karşılık verir.

           Yüreğin en yüksek durumu, mutlak sevgi arzusudur. Bu ebedî yaratıcılık, hareket, üretkenliktir. Ama bu eylemlerin aşırılık kazanması da devrilmeyi ve ilkel kaosu, yani ölümü getiriyor. Akıl her yeni şeye direnç gösterir, bir zaman saklamayı kabul ettiği şeyleri bakir halde tutmak ister. O yere yakın ve bezirgân bir muhafazakârdır. Akıl aptal da değildir dahi de. O sadece alışkanlıkların, düşüncelerin, arzuların, yaşanmış duyumların, sınanmış duyguların saklayıcısıdır. Her şeyin saklandığı koca bir arşivin müdürü. Çabaları öyle bir duruma getirebilir ki, saklamış olduğu her şey çürüyebilir. Ama akıl ve yürek birbiri olmadan mahvolacaklardır. Sıcaklık ve soğukluk da ayrı olduklarında ölüm getiriyor. Ateş ebedî yangın, canlı olan her şeyi imha eder. Buz, aşırı soğuk her türlü hareketi durdurur.

           Ruh, akıl ve yüreğin çelişkisinden doğan üçüncü bir güçtür. Bu ikisini durdurur ve onlara uyum sağlar. Ruh ilim edinmeyle yaşar. Ruhun en yüksek amacı, mutlak gerçeği öğrenmektir. Aklın ya da yüreğin ölümü, ruhu ölüme götürür. Bu üç gücün birliği, insan hayatını canlı tutar. Onların görevi, birbirlerine karşı saygınlıklarını korumak ve dengeyi sağlamaktır. Eğer denge bozulursa, aralarından biri zarar görecektir. Hayatı tanıma süreci durdurulduğu zaman, ruh sararıp kurur. İnsan, aslında sadece hayvana özgü olan ihtiyaçlarıyla hayvana benzemeye başlar. Yürek aşırı büyüyecek olursa, insan hep duygularıyla, hayalleriyle yaşar. Göklerde uçar ve aşağı düşüp kırılabilir. Akıl aşırı büyüyecek olursa ve hayat sadece soğuk bir çıkar esasına dayanırsa, yürek yok olur. İnsan ruhsuz, hayal gücünden yoksun, sevgisiz bir bilgisayara ya da hesap makinesine benzemeye başlar.

           Eğer insan her gün dikkatini hasta organına yöneltirse, oraya olumlu duygular gönderirse ve sonucunu denetlerse, iyileşme mekanizması harekete geçer. Hastanın hedefi, içsel atılganlığı, ya da iyileşmeye yönelik çekim gücü varsa, işte o zaman iyileşir. Eğer hasta, kendine kesin formüle edilmiş bir amaç koymadıysa ve her gün vücudunun hasta bölümü ile çalışmıyorsa, hangi ilaçları verirseniz verin ya da onunla hangi egzersizleri yaparsanız yapın, iyileşmesi çok uzayacak hatta Allah korusun hiçbir zaman iyileşemeyecektir.

Aptalın Deneyimi ya da Aklını Başına Toplama Rehberi,
Mirzakarim Norbekov, Sistem yayıncılık, 2007-İstanbul.