elfida Discussion started by elfida 14 years ago

insanın çektiği acının büyük bölümü gereksizdir. o, gözlemlenmeyen zihnin yaşamınızı yönettiği sürece kendi yarattığınız bir şeydir.. şimdi yarattığınız acı daima olanı kabullenmemekten, olana bilinçsiz bir biçimde direnmekten kaynaklanır.

düşünce düzeyinde, direnme bir yargı biçimidir. acının yoğunluğu şimdiki ana karşı direnmenin derecesine bağlıdır. ve bu da zihninizle ne kadar güçlü bir biçimde özleştiğinize bağlıdır. zihin daima şimdi yi yadsımaya ve ondan kaçmaya çalışır.

bir başka deyişle, zihninizle ne kadar çok özdeşleşirseniz, o kadar çok acı çekersiniz. ya da onu şöyle koyabiliriz: şimdi yi ne kadar çok onurlandırırsanız ve kabul ederseniz, acıdan, ıstıraptan ve egosal zihinden o kadar çok kurtulursunuz.

bazı ruhsal öğretiler tüm acının aslında bir illüzyon olduğunu söyler ve bu gerçektir. burada mesele şudur: bu sizin için gerçekmidir? salt inanç onu gerçek kılmaz. siz yaşamınızın geriye kalan kısmında acı çekip, bir yandan da onun bir illüzyon olduğunu söyleyip durmak istiyor musunuz? bu sizi acıdan kurtarır mı?

siz zihninizle özdeşleştiğiniz sürece, ya da bilinçsiz olduğunuz sürece acı kaçınılmazdır. ben burada aslında, fiziksel acının ve hastalığın da ana nedeni olan duygusal acıdan sözediyorum. içerleme, nefret, kendine acıma, suçluluk duygusu, öfke, depresyon, kıskançlık ve en hafif sinirlenme bile bir acı biçimidir. ve her haz ya da duygusal yükseklik, içinde ayrılmaz zıddı olan ve zamanla tezahür edecek olan acının tohumunu taşır.

kafayı bulmak için uyuşturucu kullanmış olan herkes o sırada duyulan yüksek hazzın eninde sonunda düşük bir hale dönüşeceğini, hazzın bir biçimde acıya dönüşeceğini bilir. birçok insan ayrıca kendi deneyiminen yakın mahrem ilişkinin nasıl kolayca ve hızla bir haz kaynağı olmaktan çıkıp bir acı kaynağına dönüşebileceğini bilir. daha yüksek bir perspektiften görüldüğünde, olumlu ve olumsuz kutuplar aynı paranın iki yüzüdür, her ikisi de altta yatan ve zihinle özdeşleşmiş egosal bilinç halinden ayrılmaz acının birer parçasıdır.

acının iki düzeyi vardır. şimdi yarattığımız acı, geçmişten gelen ve hala zihnimizde ve bedenimizde yaşayan acı.

siz şimdi nin gücüne erişemediğiniz sürece, deneyimlediğiniz her duygusal acı geride içinizde yaşamayı sürdüren bir acı kalıntısı bırakır. o zaten orada bulunan geçmişin acısıyla birleşir. ve zihninize ve bedeninize yerleşir. buna elbette, çocukluğunuzda çektiğiniz, içine doğduğunuz dünyanın bilinçsizliğinin neden olduğu acı da dahildir.

bu birikmiş acı, bedeninizi ve zihninizi işgal eden olumsuz bir enerji alanıdır. eğer onu kendi başına bir varlık, görünmez bir varlık olarak görürseniz, gerçeğe çok yaklaşmış olursunuz. o duygusal acı bedenidir.

acı bedeni iki tarzda var olur. uykuda ve aktif. bir acı bedeni zamanın yüzde doksanında uykuda olabilir. ancak, o derin biçimde mutsuz bir insanda yüzde yüze kadar aktif olabilir. bazı insanlar neredeyse tamamıyla acı bedenlyle yaşarken, diğerleri onu sadece yakın ilişkilerde ya da geçmişteki kayıp ve terkedilmeye, fiziksel ve duygusal yaralara bağlı durumlarda deneyimleyebilirler.

özellikle eğer o geçmişinizden kaynaklanan bir acı kalıbıyla rezonanstaysa, onu her şey aktive edebilir. o uyku aşamasında uyanmaya hazır olduğunda, bir düşünce ya da size yakın biri tarafından söylenen masum bir söz bile onu aktive edebilir.

                                                                                                                                           e. tolle