Related discussions

burak Discussion started by burak 14 years ago


Gantenbrink 'in ikinci robotu

Sıra Kraliçe Odası'nın kanallarına gelmişti. Gantenbrink enstitüye yepyeni ve çok daha işlevsel ikinci bir robot yapmayı önerdi. Öneri kabul edildi ve Upuaut 2 yapıldı. Gerçekten de bir teknoloji harikasıydı bu robot. Ancak Mısırlı yetkililerden izin almak gerekiyordu; Gantenbrink 1993 Martında Kahire'ye gitti ve Cize'nin direktörü Zeki Havas'dan sözlü izin alarak çalışmalarına başladı. Ancak aksilikler birbirini izledi. Önce Alman Arkeoloji Enstitüsü desteğini çekti. Sonra Zeki Havas işten alındı. Resmen izni olmadığı halde Gantenbrink işe devam etti ve 22 Mart 1993 günü saat 11.05'de Upuaut 2 yolun sonuna vardı. 65 m kadar yürümüş ve menteşeli bir kapıyla karşılaşmıştı.


Robotun ilerlediği yol ve karşılaştığı gizemli kapı

Bildiğimiz kadarıyla bu kapı henüz açılmış değil, ardında ne olduğunu belki bir gün öğreneceğiz ve böylece kanalların taşıdığı sırrı anlayacağız. Şimdi bu konuda yapılan bazı spekülasyonlara dönelim.
1994 yılında The Orion Mystery adlı bir kitap yayımlandı. Robert Bauval ve Adrian Gilbert tarafından yazılmıştı ve Cize külliyesinin Mısır'daki gökyüzü dini ile ilgili olduğunu ve gökyüzünün yeryüzündeki yansıması şeklinde planlanmış olduğunu iddia ediyordu.
Bauval uzun süredir  Menkaura Piramidi'nin niye daha küçük olduğunu ve niye Kufu ve Kafra Piramitleri'nin ekseninde olmadığını araştırmaktaydı. 1983 yılında Suudi Arabistan'da kamp yaparken sabaha karşı gökyüzüne baktı ve Orion Takımyıldızının "kemerinin" yani Zeta, Epsilon ve Delta Orionis'in konumlarının tıpkı üç büyük piramide benzediğini gördü.

Bauval'in haberi yoktu ama konu daha önce gündeme gelmiş, Mısırlı uzman Alexander Badawy Büyük Piramidin güney kanalının MÖ 2550 yıllarında Orion'a baktığını ve bunun Kufu'ya Osiris kimliğine dönüp Orion'a gidebilmesi için yol gösterdiğini öne sürmüş, Amerikalı gökbilimci Virginia Trimble da gerekli hesaplan yaparak bu tezi doğrulamıştı.
Bauval bunu öğrendi ama Trimble'in hesabı kanalın ortadaki Epsilon Orionis'e, yani Kafra Piramidi'ne baktığını gösteriyordu. Oysa Kufu Piramidi'nin karşılığı olan birinci (Zeta Orionis) yıldızına bakması gerekirdi. Yanıtı Gantenbrink buldu. Bauval hesaplarında Petrie'nin bulduğu açıyı, yani 44"30' değerini kullanmıştı, oysa Gantenbrink'in bulgularına göre bu açının tam 45° olduğu kanıtlandı. Bauval gerekli düzeltmeyi yaptı ve Kral Odası güney kanalının gerçekten Zeta Orionis'e yani birinci yıldıza baktığını gördü. Daha sonra Kraliçe Odası'nın güney kanalını inceledi ve bunun da Sirius'a baktığını gördü. Başka bir deyişle güney kanalları Osiris ve İsis'e işaret ediyordu.


Gilbert 'in M.Ö. 2500 'lerdeki ve daha önceki gökyüzü durumunu ve Giza 'yı gösteren rekonstrüksiyonu


M.Ö. 10500 yılındaki yıldızların konumu ve Büyük piramitteki yapılaşmanın örtüştüğünü görüyoruz.

Kuzey tarafındaki kanallara gelince Kral Odası'ndaki kanal Alpha Draconis'e (Thuban) işaret ediyordu. Firavunlar çağında bu yıldız "evrensel hamileliği" simgelerdi. Kraliçe Odası'ndaki kanal ise, Beta Ursa Minör (Kochab) yani "ruhun ölmezliğini" simgeleyen yıldıza dönüktü. Bunlar Mısır mitolojisinde çok yüksek önem taşıyan kavramlardı.

Bu kadar bulguyu yeterli gören Bauval tezini açıkladı. The Orion Mystery kısa sürede çok satanlar listesine girdi ve doğal olarak klasik tarihçilerden büyük tepki gördü. Aslında Yeni Çağ araştırmacıları arasında da Bauval'in tezini kabul etmeyenler var. Örneğin Stephen Meh-ler Cize'deki genel piramit konumlarının, Fibonacci helezonuna göre olduğunu öne sürüyor!

Bu arada bir başka sorun daha vardı. Bauval Orion'un dünyadan görünüşünü Presesyon Kayması'na göre incelemiş ve Cize piramitlerinin konumlarının tam olarak MÖ 10.500 yılındaki durumu yansıttığını yazmıştı. Öte yanda kanalın yönü Orion'un MÖ 2550'lerde olduğu yeri gösteriyordu. Eğer piramitler bu dönemde yapılmışsa MÖ 10.500 yılının Orion'unu niye yansıtsındı?

Bauval buna cevap olarak MÖ 10.500 yıllarının Osiris'in "ilk zamanı", Mısırlıların deyimiyle Zep Tepi dönemi olduğunu ve Büyük Piramidin o dönemi simgelemek amacıyla yapıldığını öne sürdü.

Başka bir deyişle, Bauval Büyük Piramidin MÖ 2500'lerde yapıldığını kabul ediyor ama Cize planının MÖ 10.500 yıllarını yansıttığını söylüyor. Öte yanda Cize'deki ilk yapıt olan Sfenks ve Sfenks Tapına-ğı'nın yapımını da MÖ 10.500'lere götürüyor. Bu durumda ortaya şöyle bir ihtimal çıkıyor: Cize'nin planı çok öncelerde hazırlanmış, önce Sfenks ve tapınağı yapılmış, sonra bilinmeyen bir nedenle planın mimarları yok olmuş ve aradan yaklaşık 8000 yıllık bir süreç geçtikten sonra birileri bu planı bulmuş ve piramitleri inşa etmişlerdir.

Klasik tarih şöyle bir sıralama yapıyor:

Geç Paleolitik Çağ MÖ 6500 Badaryen Dönemi
MÖ 4500 Birinci Nakada Dönemi
MÖ 4000 İkinci Nakada Dönemi MÖ 3500

Mısır Devleti'nin Oluşması MÖ 3000 Erken Hanedanlık Dönemi MÖ 2920 Ve 1. Hanedan'ın ilk kralı olarak Meneş kabul ediliyor. Bu sıralamada zamanımızdan 12-13.000 yıl önce ne Cize külliyesini planlayacak, ne de Sfenks'i inşa edecek uygarlık düzeyine gelmiş bir topluluğun varlığı söz konusu, en azından klasik tarihe göre yok! Öte yandan Meneş'den, yani MÖ 2920 yılından itibaren Mısır hanedanları ve bu hanedanlara mensup krallar hakkında ayrıntılı tarihleri veren bir kronoloji var, temel dayanağı MÖ üçüncü yüzyılda yaşamış olan Maneto adlı Mısırlı bir rahip.

Klasik tarih bunu kabul ediyor!
Ancak Maneto'ya göre Mısır devleti MÖ 3000'lerde başlamamış. Çok daha gerilere gidiyor ve daha önce ilk ikisi doğrudan Tanrılarca, üçüncüsü yarı Tanrılarca yönetilen ve sonuncusu kargaşa dolu bir geçiş dönemi olan dört dönem daha olduğunu söylüyor.

Maneto'nun sıralaması şöyle:
Yedi Büyük Tanrı Dönemi 12 300 yıl
12 Tanrı Dönemi 1 570 yıl
30 Yarı Tanrı Dönemi   3 650 yıl
Kargaşa Dönemi 350 yıl
Kargaşa Dönemi Meneş'in Mısır'ı tekrar birleştirmesiyle sona eriyor.Yani Maneto Mısır tarihini yaklaşık MÖ 20.000'lere götürüyor.

Ve doğal olarak da klasik tarih bunu kabul etmiyor!
Burada ilginç bir çelişki görüyoruz. Aynı kaynaktan gelen verilerin bir bölümü kabul edilmiş, bir bölümü ise kabul edilmiyor. Gerçi Maneto'nun Tanrı-krallar için verdiği süreler (Ptah 9000 yıl, Ra 1000 yıl, Şu 700 yıl gibi) pek de kabul edilir değil ama Meneş öncesinde mutlaka birilerinin olması gerek... Pek çok tarihçinin not ettiği (ve de açıklayamadığı) gibi, Mısır uygarlığı bütün yönleriyle birden başlamış olamaz. Öncesinde mutlaka bir şeyler vardı.

Büyük Tanrılar Neterler diye tanımlanan Ptah, Ra, Şu, Geb, Osiris, Set ve Horus'dan oluşuyor. Sonraki "ikincil" Tanrılar ve yarı Tanrıların aslında bir dönem olduğunu ve Mısırlılardan kalan bazı yazıtlarda adı geçen Şemsu-Hor yani "Horus'un izleyicileri" olarak bilinen gizemli krallar dizisi olduğunu öne sürenler de var.

Klasik tarihçiler ilk yediyi, yani Neterler'i dinsel inançlara dayalı mitlere bağlıyor; Şemsu-Hor grubunun ise hayali bir ülkenin hayali kralları olduğunu kabul ediyorlar. Cambridge Ancient History dizisi yazarlarından Prof. T E Peet'e göre "Hiçbir tarihsel değeri yok."

Ancak bugüne kadar Maneto'nun daha sonraki kronolojisini yalanlayacak hiçbir şey bulunmadı. Acaba abartılmış tarafları olsa bile önceki dönemlere ait verdiği bilgilerde bir doğruluk payı olamaz mı?


Mısır Ölüler Kitabında bir Horus tasviri... " Horus yazıcı Ani ' yi Osiris 'e götürüyor ."

Hancock'la Bauval Şemsu-Hor yani Horus'u izleyenlerin aslında kral olmadığını, gökyüzünü devamlı izleyen Heliopolis rahipleri olduğunu söylüyorlar. Arkeolojik bulgulara göre bu rahiplerin temel görevleri arasında gökyüzünde olup bitenleri izlemek vardı. Nitekim Prof. I E S Edwards 'Heliopolis Başrahibi' unvanının "Gökbilimcilerin Başı" anlamına geldiğini, resmi tören kıyafetinin da beş köşeli yıldızlarla süslü olduğunu kanıtladı.

Akla bir soru gelmiyor değil; Horus son Tanrı-yönetici olduğuna göre acaba Şemsu-Hor yani Horus'u izleyenler "Horus'tan sonrakiler" anlamına mı geliyor?
Yanıt bu kadar basit olabilir mi? Yeni Çağ düşünürlerine göre değil; örneğin Hancock/Bauval ikilisi Heliopolis rahiplerinin sadece günlük, aylık ve yıllık siklusları değil, presesyon kayması gibi binlerce yıllık siklusları da izlediklerini öne sürüyorlar. Ve Horus'un "izleyicileri" sözünden yola çıkarak da, Horus'un Güneş'in simgesi olduğunu, Heliopolis rahiplerinin Güneş'i çok yakından izledikleri için bu şekilde isimlendirilmiş olabileceğini söylüyorlar.
Destekleyici kanıtlardan biri de Edfu Tapınağı'ndaki yazıtlar.


Edfu Tapınağı MÖ 237 - 57 yılları arasında yapılmış. Ancak batıdaki iç ve dış ihata duvarları gibi bazı bölümler Piramitler Dönemi'ne kadar geri giden çok daha eski yapıları içeriyor. İçindeki yazıtlar ilk bakışta tapınağın inşaatının öyküsü gibi görünüyor ama bazı otoriteler bunun bir perde olduğu ve perdenin arkasından daha derin bir anlam çıktığı kanısındalar. Örneğin Manchester Üniversitesi'nden Prof. Eve Reymond şöyle diyor: "... (metin) bazı mitolojik olaylara işaret ediyor... tarihi tapınağın (Edfu) temelinin atılması, inşaatı ve yaşama geçirilmesi mitolojik bir çağda olmuş diye yorumlanabilir. Tapınak Tanrıların yaptığı mitolojik bir varlık sayılıyor. Bu... şimdiki tapınağın dünyanın başlangıcında var edilen efsanevi bir tapınağın devamı ve yansıması olduğu inancını gösteriyor." Anlaşılıyor ki, Mısır'ın dinsel inançları içinde Edfu Tapınağı'nın özel bir yeri var .