Related discussions

spiritual Discussion started by spiritual 14 years ago

Sal Rachele

Diğer yaşamlar konusu birçok insan için engin bir gizem alanıdır. İnsanlar diğer yaşamları lineer zamanda gerçekleşen lineer bir ilerlemenin parçası olarak düşünmeye alışık. Ama, bu gerçekte boyut ve farkındalık seviyesine bağlıdır. Daha yüksek boyutlu bir perspektiften, tüm yaşamlar mekan ve zamanda eşzamanlı olarak gerçekleşiyor, bu da o yaşamları doğasında geçmiş yaşam değil, paralel yaşam yapıyor.

Lineer geçmiş yaşamlar şeklinde düşünmenin değeri, “geçmiş” bir yaşamı “hatırlayabilmemiz” ve deneyimimizden öğrenmemizdir. Oldukça iyi hatırladığım yaşamlarımdan biri Atlantis’te idi. Atlantis kıtası denize batarken, yaklaşık on iki kişi ile birlikte bir uzay gemisinde dünyayı terk ettim.

Atlantis ile ilgili yaşamın karmik dersi şöyle bir şeye dayanıyor: “İşler zorlaşmaya başladığında, aydınlanmış kimseler ışınlanır ve travmadan kaçar.” Eğilimim Dünya planına topraklanmış olmaya karşı direnç göstermek idi ve Dünya işleri zorlaştığında, Scotty’yi ve ışınlayıcı ışını aramaya başlıyordum.

Normal zaman çizgisindeki (geçmiş, şimdi, gelecek) 38 dünyasal enkarnasyonumun yaklaşık on ikisini hatırlıyorum ve evet bu yaşamlar tam şimdi paralel bir realitede mevcutlar.

Eğer “geçmiş” yaşamlar gerçekten eşzamanlı yaşamlar ise, o zaman bu, biz tekamül ederken ve değişirken o yaşamların tekamül ettiği ve değiştiği anlamına gelir. Bu, biz bu yaşamımızı değiştirirken, o yaşamları da DEĞİŞTİRİYOR OLDUĞUMUZ anlamına gelir.

Bu nasıl olabilir, diyorsunuz? Olan biten her şey taşa yazılı değil mi? Biz uyanmaya başladığımızdan beri tarihimiz değişti mi? Tarihimizin karanlık bölümlerini siliyor muyuz? Hatta tarih gerçekten var mı? Bir çok öğretilere göre, geçmiş diye bir şey yok – geçmiş, hatırlayanın zihnindeki bir illüzyondur. “Şüphesiz, bunu dün yaptım. İşte burada kanıtım var.” diyorsunuz. Okey, belki zaman akıntılarının birinde bazı aktiviteler gerçekleşti. Ama hatırlayışım sadece eterik alandaki elektromanyetik bir itkidir (impulse).

Yaradılış tarafından deneyimlenen her şeyin Akaşik kayıtları vardır. Akaşik kayıtlar tüm paralel, olası ve muhtemel realiteleri dökümante eder. Damgaların, izlerin kendisi değişmez, ama biz bir düşünceyi veya eylemi değiştirdiğimiz her seferinde zaman/uzay dokusundaki yerimizi değiştiririz. En sonunda, olası ve muhtemel realitelerin sonsuz spektrumunda herhangi bir yere nasıl gidileceğini hatırlayacağız.

En sevdiğim metafizik benzetmem filmdir. Makara tüm zamanı içerir – geçmiş, şimdi ve gelecek. Ama biz onu belli bir anda bir çerçeve olarak oynatırız ve sanki lineer ilerliyormuş gibi görünür. Kuantum fiziği bize realitenin saniyede milyonlarca kez “göz kırptığını” anlatır – karşılıklı bağlantıyı görüyor musunuz? Bu göreceli hareket görünümünü verir – “zaman”ın tanımı. Zihin projektördür ve ekran 3B yaşamdır. Senaryoyu sevmediğimiz için, perdenin önüne koşmamızın ve filmdeki karakterleri dağıtmaya çalışmamızın abesliğini hayal edin. Açıktır ki, filmi değiştirmemiz gerekir (inançlarımızı ve algılarımızı).

Birçok insan aynı filmin makarasını takar ve tekrar tekrar oynatır. Bazen filmi takar ve hızlı oynatırız. Böyle yaptığımızda, dramanın ayrıntıları değişir, ama tema aynı kalır. Hatırlayın, zihin projektördür. Zihnimizi değiştirebiliriz, bu sonsuz engin zaman/uzay arşivindeki başka bir filme gitmeye benzer. Eğer daha önce oynattığımız filmin adı “yaşam bir mücadeledir” ise, makaraya “yaşam çok mutludur” isimli filmi takabiliriz. Bütün zaman sürekliliği akışkan bir ortamdır ve sürekli değişir. Akaşik kayıtlar ve eterik damgalar, izler filmin ilave makaralarını yaratan şeydir. Her olay eterlere (sonsuz büyük film arşivi) daimi olarak kaydedilir.

Her düşünce, her deneyim, her olay eşsiz bir zaman çizgisi yaratır. Geçmişe gidip bir değişiklik yaptığımız zaman, değişimi yapmadan önce bulunduğumuza benzemeyen yeni bir zaman çizgisine gireriz. Eski zaman çizgisi zaman ve uzayın dokusuna hala var olur; sadece biz artık o zaman çizgisinde değiliz. Örneğin, 1982’ye geri gidersek, bazı psişiklere göre Kaliforniya’nın okyanusa gömüleceği tahmin ediliyordu. Bu psişikler gerçekte 1982’ye götüren olaylar tarafından yaratılmış olan bir zaman çizgisini görüyorlardı. Ancak, şifa, dua ve meditasyonu kullanarak şimdiyi (ve bir dereceye kadar geçmişi) değiştirdik ve bunu yaparak, geleceği değiştirdik, veya Kaliforniya’nın sulara gömülmesini kapsamayan yeni bir zaman çizgisine girdik. Zaman ve uzayın dokusunda bir yerlerde, Kaliforniya hala okyanusa gömülüyor, ama bizler kollektif olarak bunu 3B zaman sürekliliğimizde deneyimlemeyi seçmiyoruz.

Bilim kurgu filmlerinde ve romanlarında, bazı zaman yolcularının geçmişe seyahat ettiğini ve o zaman çizgisini değiştirdiğini okuyoruz. Gerçekte, yaptığımız her eylem ile bir çok farklı zaman çizgilerini sürekli olarak değiştiriyoruz. Gerçekte herhangi bir gelecek var mı, yoksa biz andan ana tüm gelecek zaman çizgilerini yaratıyor muyuz? Eğer böyle ise, geleceğe ve geçmişe nasıl seyahat edebiliriz? Eğer bir çok filozofun belirttiği gibi zaman bir illüzyon ise, o zaman bu neden önemli? Eğer zamanın bir illüzyon olduğunu kabul edersek, o zaman farklı zaman – uzay sürekliliklerini keşfetmekteki tek değerli şey kim olduğumuz ile ilgili daha fazla şey öğrenmektir – başka deyişle, kendimizin –farkındalığını artırmak ve ruh büyümemizi ilerletmek. Ama o zaman, bu her şeyin en son nedeni olarak görünür. Bununla birlikte, biz yoğun alemlerin tüm karmaşık ayrıntılarını deneyimlemek için bedenler olarak tezahür eden Tanrı’yız.

Yaşamlar Arasında Nereye Gidiyoruz

Lineer zamanda, ruhlar bilinçlilik seviyelerine uygun olan alemi deneyimler. Eğer bir ruhun, korku, suçluluk ve üzüntü dolu dünyasal yaşamı varsa, o ruh muhtemelen düşük bir astral alemi deneyimler (dünyayı terk edince), bu düşük astral alemde bu duygular fiziksel beden olmadan kendilerini sürdürürler.

İyi – kalpli, ama göreceli olarak aydınlanmamış bir ruh enkarnasyonlar arasında daha güzel bir yere gidecektir, ama orası gerçek Cennet alemi değildir.

Bir çok insan astral alemlerin (bir çok ruhun yaşamlar arasında gittikleri yerler) hala geçmiş, şimdi ve gelecek dualitesinin parçası olduğunu kavramaz. Dualiteyi aştığımızda, zaman eş zamanlı olarak algılanır ve tüm dualistik yaşamlar ve yaşamlar – arası hemen görülebilir.

Bedende iken yüksek derecede aydınlanmaya erişen bir ruh, bedeni terk ettikten sonra bunu deneyimlemeye devam eder. Bu ruh göksel cennetlerden birine veya çoğu dindar insanların “Cennet” dediği yere gider. Gerçekte, Cennet kişinin illüzyonlardan özgür olduğu bir bilinçlilik halidir. Her yerde ve herhangi bir zamanda mevcut olabilir ve gerçekte, mevcuttur, çünkü o her yerde ebedi olarak vardır.

Dünyasal bedende iken çok yüksek bir farkındalık seviyesine ulaşmış olan bir ruh bedenini bırakmadan cennetsel hale gitme seçeneğine sahiptir. Bu, fiziksel yükseliş olarak bilinir.

Eşzamanlı Yaşamlar

Geçmiş, gelecek ve eş zamanlı yaşamlar paradigmasını sembolize etmenin bir çok yolu vardır. Benim uzun zamandır kullandığım sembolizma, zaman çizgisinin üzerinde asılı olan, tüm geçmiş, şimdiki ve gelecek yaşamların altında uzandığını gören her – şeyi gören gözü içerir. Göz, Mesih – benliği, Tanrısal – benliği veya ne isim vermek isterseniz onu temsil eder.

Bu akıla, “orman ve ağaçlar” benzetmesini getirir. Sık ağaçlıklı dar bir yolda yürürken, sadece biraz önünüzü ve arkanızı görebilirsiniz. Ama uzun bir ağacın üzerine tırmanırsanız, önünüzde uzanan tüm ormanı, nerede olduğunuzu ve nereye gittiğinizi görebilirsiniz.

Diğer yaşamları hatırlamaya geri dönersek, bir dereceye kadar hepimizin hafıza bankamıza konulan bir perde vardır Bu perde genellikle, belli bir farkındalık seviyesine erişene kadar gereklidir; yoksa, ruhumuzun buraya öğrenmek için geldiği şeyleri öğrenmeyi reddedebilirdik. Örneğin, eğer 150 yaşınıza kadar yaşayacağınızı bilseydiniz, ruhunuzun bugün deneyimlemenizi istediği bir çok şeyi bırakabilirdiniz. Yüksek bir farkındalık haline eriştiğimiz zaman, perde kademeli olarak kalkar ve yaşama bakışımızı tamamen değiştiren bir çok şeyi hatırlamaya başlarız. Eğer duygusal olarak yeteri kadar arınmamışsak, bu deneyimler oldukça travmatik olabilir. Tanrısal Varlığımızın gizemleri azar azar ortaya koymasına şükran duymalıyız, böylece bunları duygusal benliğimize bütünleştirebiliriz.

Özetlersek, Sonsuz Yaradan, kendi yaratımının karmaşıklıklarını öğrenmek için kendisini sıralı olark deneyimlemeye karar verdi. Bir, bir çoğu deneyimleyebilir, yani kendi yaratımlarının her birinin her bireysel yaşamını deneyimleyebilir, ki bu zamanın dünyalarında çok çok uzun bir süredir. Ne kadar acayip bir deneyim!

(Çeviri; Saffet)