İnsan, içinde her türlü duyguyu barındıran bir varlıktır. Duygular o kadar çeşitlidir ki... Korku, nefret, kin, sevgi, vicdan, acıma, kıskançlık, iyi niyet, kötü niyet ve daha birçoğu...
İnsanoğlu doğduğu andan itibaren hayatın içinde devinir durur. Her yeni şeyi öğrendiğinde, yeni birilerini tanıdığında yaşadığı etkileşimler, sahip olduğu duyguların açığa çıkmasını sağlar. Bazen sokakta aç gördüğü birine acır, bazen kendine rakip gördüğü birini kıskanır, kendisine fayda sağlayan birine teşekkür eder. Her eylemimizin arkasında duygularımız yatar, onları besleyen de niyetlerimizdir. Önemli olan kısım ise arkada saklı kalan bu duyguların hepsini zaman zaman kullanmamızdır. Eğer içlerinden bazılarını sıkça kullanmaya başlarsak sosyal ortamlardaki imajımız oturmaya başlar.
Evren ne yaptığımızla ilgilenmez, neyi ne için yaptığımızla ilgilenir. Bir insana yardım etmemizin arkasında bazen gerçekten karşılıksız iyi niyet varken, bazen de sonradan bize sağlayacağı çıkarlar olabilir. İnsanları tanıdığımızı ne kadar iddia etsek de çoğu zaman yanımızdakilerin niyetlerini göremeyiz. Kendimize; "Beni neden seçti, benimle neden ilgileniyor, bu davranışının arkasında ne var?" gibi soruları sıkça sormadığımız için yaşadığımız ilişkilerin sonuçları bizleri şaşırtabiliyor.
Duygularımız gözle görülmez, onlar sadece bir enerjidir. Yoğunlaştığımızda çevremizdekilere hissettirmeye başlarız. Bu sebepten birileri tarafından sevilir, birileri tarafından kıskanılır, birileri tarafından da reddediliriz.
Hayatınızda bir insan için dua ettiğinizde bir insandan dua alırsınız. Bir insanı severseniz sadece, sizi sevenler de azalmaya başlar. Düşmanlık beslediğiniz insan sayısı kadar düşmanınız olacaktır. Kendinize gelecek olan yaşamı şekillendiren, aslında aynada baktığımız yüzdür. Sadece bir ölüye dua ederseniz, sizin de mezarınızı ziyaret edenler o kadar olacaktır. Bu evrenin bir çalışma sistemi var. Düşündüğünüz kadar geri alacaksınız. Yüzlerce insana dua ettiğinizde, yüzlercesinden karşılık verecek evren. Bir ülkeyi hortumlamaya kalkışınca, o kadar insanın nefretini alacaksınız. Her iki durumun da topladığı duygu yoğunluğunu bir düşünün. Başka bir açıdan örneklersem, bir kişiye olan borcunuz mu, on kişiye olan borcunuz mu sizi daha çok yoracaktır? Bir işyerinde bir kişiyle olan problem mi, yoksa tüm çalışanlarla olan problemler mi sizi uykusuz bırakacaktır?
Çoğu insan evrenin öğretisini ve isteklerimize nasıl cevap verdiğini bilmez. Bir insan duygularıyla bir şeyi çok fazla düşündüğünde o şey ile ilgili enerjiyi evrene salar. O istek bedenden dışarı çıktığında belli bir mesafe alır ve belli bir zaman sonra geriye döner. Yani kişinin kendisine ulaşır. Amaç, herkesin niyetiyle karşılaşmasıdır. Geriye dönen enerji yalnız gelmez. İsteğinizle ilişkili şeyleri de beraberinde getirir. Kırmızı araba istediğinizde ve buna gerçekten odaklandığınızda, etrafta aşırı sayıda kırmızı araba varmış gibi gelir. Enerjiniz bununla ilgili bütün verileri toplar. Oyuncak mağazasında ilk gözünüze çarpan, kırmızı arabalar olacaktır. Yolda gözünüz, kırmızı arabalara kayacaktır.
Çoğu zaman unutursunuz ama beyniniz ve evren unutmaz. Siz biri hakkında dedikodu yaptığınızda aynı anda sizin hakkınızda da dedikodu başlar. Siz birine yardım ettiğinizde, bir süre sonra size bir konuda yardım gelir. Yaratıcı, verdiğinizi ve aldığınızı size bir şekilde geri iade edecektir. O kadar hızlı yaşar hale geldik ki, artık kuşların seslerini duymaz, karıncaların çabalarını görmez olduk. Somutun peşinde koşa koşa, stresle baş başa kalır olduk. Ne kadar çok elbise, araba, makyaj, lüks yaşam, oyuncak varsa, o kadar çok stresi beraberinde getirir. Bu da bizi tek bir duyguya yöneltir; o da haz almak. Somut olan her şeyin önüne haz konur ama sonunda sıkıntı vardır. Soyut olan her şeyin önünde zorluk, sonunda huzur vardır. Karıncaları seyretmek, kuş sesini dinlemek huzur verir ama araba isteği anlık bir haz sonrasında sıkıntı verir. Gerçekten insanlar tarafından sevilmek, saygı görmek, güvenilir olmak istiyorsanız ilk önce bu duyguları başkalarına siz verin. Vermeden alamayacaksınız. Ne kadar çok insana verirseniz, o kadar çok insandan alacaksınız. Dua ederken sadece kendiniz için değil, iki apartman yanınızdaki komşu için de edin.
Büyük kişiler ve büyük markalar vardır hayatımızda yer eden, yıllar geçse de unutamadığımız... Onlar gibi olabilmek için onlar kadar geniş ve kapsayıcı düşünmek gerekir. Onlar, ilk önce karşılıksız tüm iyi duygularıyla verdiler, sonra herkesin yolladığı duygularla geri aldılar. Hiçbir şey vermeden alınmaz.
İnsan, içinde her türlü duyguyu barındıran bir varlıktır. Duygular o kadar çeşitlidir ki... Korku, nefret, kin, sevgi, vicdan, acıma, kıskançlık, iyi niyet, kötü niyet ve daha birçoğu...
İnsanoğlu doğduğu andan itibaren hayatın içinde devinir durur. Her yeni şeyi öğrendiğinde, yeni birilerini tanıdığında yaşadığı etkileşimler, sahip olduğu duyguların açığa çıkmasını sağlar. Bazen sokakta aç gördüğü birine acır, bazen kendine rakip gördüğü birini kıskanır, kendisine fayda sağlayan birine teşekkür eder. Her eylemimizin arkasında duygularımız yatar, onları besleyen de niyetlerimizdir. Önemli olan kısım ise arkada saklı kalan bu duyguların hepsini zaman zaman kullanmamızdır. Eğer içlerinden bazılarını sıkça kullanmaya başlarsak sosyal ortamlardaki imajımız oturmaya başlar.
Evren ne yaptığımızla ilgilenmez, neyi ne için yaptığımızla ilgilenir. Bir insana yardım etmemizin arkasında bazen gerçekten karşılıksız iyi niyet varken, bazen de sonradan bize sağlayacağı çıkarlar olabilir. İnsanları tanıdığımızı ne kadar iddia etsek de çoğu zaman yanımızdakilerin niyetlerini göremeyiz. Kendimize; "Beni neden seçti, benimle neden ilgileniyor, bu davranışının arkasında ne var?" gibi soruları sıkça sormadığımız için yaşadığımız ilişkilerin sonuçları bizleri şaşırtabiliyor.
Duygularımız gözle görülmez, onlar sadece bir enerjidir. Yoğunlaştığımızda çevremizdekilere hissettirmeye başlarız. Bu sebepten birileri tarafından sevilir, birileri tarafından kıskanılır, birileri tarafından da reddediliriz.
Hayatınızda bir insan için dua ettiğinizde bir insandan dua alırsınız. Bir insanı severseniz sadece, sizi sevenler de azalmaya başlar. Düşmanlık beslediğiniz insan sayısı kadar düşmanınız olacaktır. Kendinize gelecek olan yaşamı şekillendiren, aslında aynada baktığımız yüzdür. Sadece bir ölüye dua ederseniz, sizin de mezarınızı ziyaret edenler o kadar olacaktır. Bu evrenin bir çalışma sistemi var. Düşündüğünüz kadar geri alacaksınız. Yüzlerce insana dua ettiğinizde, yüzlercesinden karşılık verecek evren. Bir ülkeyi hortumlamaya kalkışınca, o kadar insanın nefretini alacaksınız. Her iki durumun da topladığı duygu yoğunluğunu bir düşünün. Başka bir açıdan örneklersem, bir kişiye olan borcunuz mu, on kişiye olan borcunuz mu sizi daha çok yoracaktır? Bir işyerinde bir kişiyle olan problem mi, yoksa tüm çalışanlarla olan problemler mi sizi uykusuz bırakacaktır?
Çoğu insan evrenin öğretisini ve isteklerimize nasıl cevap verdiğini bilmez. Bir insan duygularıyla bir şeyi çok fazla düşündüğünde o şey ile ilgili enerjiyi evrene salar. O istek bedenden dışarı çıktığında belli bir mesafe alır ve belli bir zaman sonra geriye döner. Yani kişinin kendisine ulaşır. Amaç, herkesin niyetiyle karşılaşmasıdır. Geriye dönen enerji yalnız gelmez. İsteğinizle ilişkili şeyleri de beraberinde getirir. Kırmızı araba istediğinizde ve buna gerçekten odaklandığınızda, etrafta aşırı sayıda kırmızı araba varmış gibi gelir. Enerjiniz bununla ilgili bütün verileri toplar. Oyuncak mağazasında ilk gözünüze çarpan, kırmızı arabalar olacaktır. Yolda gözünüz, kırmızı arabalara kayacaktır.
Çoğu zaman unutursunuz ama beyniniz ve evren unutmaz. Siz biri hakkında dedikodu yaptığınızda aynı anda sizin hakkınızda da dedikodu başlar. Siz birine yardım ettiğinizde, bir süre sonra size bir konuda yardım gelir. Yaratıcı, verdiğinizi ve aldığınızı size bir şekilde geri iade edecektir. O kadar hızlı yaşar hale geldik ki, artık kuşların seslerini duymaz, karıncaların çabalarını görmez olduk. Somutun peşinde koşa koşa, stresle baş başa kalır olduk. Ne kadar çok elbise, araba, makyaj, lüks yaşam, oyuncak varsa, o kadar çok stresi beraberinde getirir. Bu da bizi tek bir duyguya yöneltir; o da haz almak. Somut olan her şeyin önüne haz konur ama sonunda sıkıntı vardır. Soyut olan her şeyin önünde zorluk, sonunda huzur vardır. Karıncaları seyretmek, kuş sesini dinlemek huzur verir ama araba isteği anlık bir haz sonrasında sıkıntı verir. Gerçekten insanlar tarafından sevilmek, saygı görmek, güvenilir olmak istiyorsanız ilk önce bu duyguları başkalarına siz verin. Vermeden alamayacaksınız. Ne kadar çok insana verirseniz, o kadar çok insandan alacaksınız. Dua ederken sadece kendiniz için değil, iki apartman yanınızdaki komşu için de edin.
Büyük kişiler ve büyük markalar vardır hayatımızda yer eden, yıllar geçse de unutamadığımız... Onlar gibi olabilmek için onlar kadar geniş ve kapsayıcı düşünmek gerekir. Onlar, ilk önce karşılıksız tüm iyi duygularıyla verdiler, sonra herkesin yolladığı duygularla geri aldılar. Hiçbir şey vermeden alınmaz.
Aşkım Kapışmak, Genç Gelişim Dergisi, Eylül 2008